Ramazan Bayramı buruk geçse de!
Gerçi, dünyanın ve ülkenin içinde bulunduğu atmosfer pek elverişli bulunmuyor ama yine de, inanç, birlik, beraberlik, sevinç ve coşkunun sembolü mübarek bir “Ramazan Bayramı” arifesi daha yaşanıyor.
Artık geleneklere tam uyulmasa da, bayramın “telaşı” insanı hareketlendiriyor.
Ne var ki, her yeni bayramda “Nerede eski bayramlar?” deniliyor, soruluyor.
Gerçekten de “Nerede eski bayramlar?”
Özellikle son yıllarda, dini bayramların bir “tatil fırsatı” olarak değerlendirilmesiyle bayramların tadı değişiyor.
Bilhassa akraba ve tanıdıkların, yaşlıların ziyaretlerine vesile olan bayramlarda, şimdi bu ulvi görevin yapılmadığı ve ne yazık ki görülüyor.
Yeri gelmişken, “Ramazan Bayramı”nın “Şeker Bayramı”diye adlandırılmasının yanlış olduğunu bir kez daha hatırlatalım.
Bayramda dostlukların kenetlenmesinin yanı sıra, birlik ve beraberliğin sergilenebileceği önemli anlar yaşanıyor.
Her şeyden önce, kişisel, ailevi ve kurumsal çıkarlarımızı bir yana bırakmalıyız.
Anlaşsak da, anlaşmasak da, bu topraklar üzerinde “beraber” yaşamak mecburiyetindeyiz.
Hem “beraber”, hem de “birlik-dirlik” içinde yaşamamız kaçınılmaz oluyor
Demokrasinin nimetlerinden yararlanıp yasalara saygı göstererek ve daima hukukun üstünlüğünü gözeterek, yolumuza “huzur” içinde devam etmeliyiz.
Önce, birey olarak dargınlığı, küskünlüğü bir kenara bırakmalıyız.
Her ne pahasına olursa olsun, dinamitlerimizi içimizde tahrip etmeliyiz.
Gerçekten de, birlik ve beraberlik içinde olmamızın tam zamanı yaşanıyor.
Özellikle, terör örgütü PKK’nin tahribatı, geniş halk tabakalarının sabrını taşırıyor.
Etrafımız, tehlikelerle dolu, kritik gelişmelere gebe bir konuma girmiş bulunuyor.
Ne yazık ki, devletin, daha doğrusu iktidarın mücadelesi yeterli olmuyor.
Bu arada, alınan önlemler ya geç ya da kalıcı
görünmüyor.
Oysa, artık ülkenin tam bir huzura, sükûna ve güvene ihtiyacı bulunuyor.
Yarın, birlikte idrak edeceğimiz bayramın bile, teröristler tarafından gölgelenmesinden korkuluyor.
Coşkumuz ve inancımızın, her türlü şer ve belayı önleyecek gücü ve morali vermesini dilemekten başka elden bir şey gelmiyor.
Öte yandan, dünyada yaşanmakta olan ekonomik krizi daima hatırlayarak, ülkemizin badirelerden uzak kalması ve özellikle bırakılması gerekiyor.
Maalesef, İslam âleminin büyük bir kısmı, bir Ramazan Bayramı’nı daha güçlükler, hatta istila halinde geçirmeye hazırlanıyor.
Özellikle, Afrika’da kuraklık yüzünden çekilen kıtlık, insanların canını alacak boyutlara gelmiş bulunuyor.
Somali ve benzeri ülkelerin çoğunun Müslüman oluşu, bizlere daha da fazla insani görevler yüklüyor ve acı acı düşündürüyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, İslam âlemi yine buruk bir Ramazan Bayramı atmosferine giriyor.
Dünyada ve sınırlarımızın yanı başında dolaşan tehlike, ülkemizi daha da önemli hale getiriyor.
Bütün olumsuzluklara, hatta terör belasına rağmen, dimdik ayakta durmamız icap ediyor.
Bu atmosferdeki Ramazan Bayramı’nın her şeye rağmen hayırlara, özellikle iç ve dış barışa vesile olmasını, Yüce Allah’tan dilemekten başka elden bir şey gelmiyor.
Bu arada, başta değerli okurlarımız olmak üzere bütün dost, arkadaş ve akrabaların kutsal Ramazan Bayramlarını kutlamak da vacip oluyor.