Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Prof. Dr. Bahaeddin Ögel anısına...

Herkesin unutamadığı bir öğretmeni vardır. Benim de Doğan Özmen, Muhsin Şener gibi çok değerli öğretmenlerim oldu. Tanrı'ya şükür onlar yaşıyorlar. Ama yıllar önce sonsuzluğa uğurladığımız sevgili öğretmenim Prof. Dr. Bahaeddin Ögel ise belleğimden hiç mi hiç silinmedi! Silinmedi; çünkü Türk milletinin değerlerini, onun kadar bilen, onun kadar tanıyan ve bildiklerini bilim disiplini içinde pek güzel anlatan çok az Türkolog tanıdım. O, bu milletin yetiştirdiği ender bilgelerden birisi idi. Hayatının her dakikası derin bir sevgiyle bağlı olduğu milletinin tarihini, en güzel, en anlaşılır biçimde anlatmaya harcadı. Bilim kaygısını unutmadan, Türk tarihini anlatma üslubu öylesine sevimliydi ki, onu dinleyenler geçen saatlerin farkına varamazdı. Eserleri de öyleydi. Konuları, işleyiş biçimi çok farklıydı. 20 eseri içinde, özellikle Büyük Hun İmparatorluğu Tarihi'ni, Türk Kültürü'nün Gelişme Çağları'nı veya Türk Mitolojisi'ni okuyanlar bilirler; her sayfası size, anlatılan devirleri yaşatır...

Bilinir ki, Sakalar ve özellikle Hunlar'la başlayan tarihimize hayat veren bilgiler, eski "Çin Yıllıkları" denilen, daha çok Çinli subayların savaş raporlarından oluşan belgelerin içinden süzülüp çıkartılmaktadır. Ve bu çok zor bir iştir. Her insanın dayanabileceği bir çalışma değildir. Ama Bahaeddin Ögel; hep çalıştı, çalıştı... Son nefesine kadar çalıştı! Bir anlamda Sadri Maksudi Arsal gibi 'masası başında' öldü. O, Eberhart'tan sonra eski Çin Yıllıkları'nı en iyi okuyan, dünyanın seçkin bilim insanlarından birisiydi! Bugün bizler, Mete Han'ın, Çin İmparatoriçesi'ne yazdığı -günümüzdeki çağdaş diplomasiye üslup açısından örnek olacak- mektupları biliyorsak; bunu, Bahaeddin Ögel'e borçluyuz.

Evet, bu görkemli bilgeyi nasıl anlatmalı?

Ben, Bahaeddin Ögel'in Yüksek Lisans öğrencisiyim. Tarihi ondan öğrenmek gerçekten bir büyük zevk idi. Ders anlatırken, anlattığı devri yaşardı. Zaten kendisi de "Arkadaşlar, belgelere daldığım zaman günümüzü unutuyor, incelediğim zamanda yaşıyorum" derdi. İlginç bulduğum bir anısını aktarmak istiyorum... Bir gün, derste bir arkadaşımız Atatürk'ümüzü sorgular biçimde konuşmuştu. Sevgili öğretmenim Bahaeddin Ögel, o arkadaşımıza Kaşgarlı Mahmut'tan bir öykü ile cevap verdi. Öykü şöyledir: Bir kervan, yolunda giderken, bir kartal kervancının börküne pençe atar. Kervancı börkünü sıkıca tutar ama, kartal kervancıyı börküyle havaya kaldırırken, kervancıyla beraber bacaklarıyla sıktığı altındaki eşek de havaya kalkar. Bu kez eşeğe bağlı develer de bir sıra halinde havadadır! En arkadaki deve, Allah'a şöyle yalvarır: "Allah'ım, kervancının bileğine güç ver de börkünü sıkı tutsun!" Bu öyküyü anlattıktan sonra şöyle dedi: "Atatürk bizim börkümüz. Birliğimizin simgesi. Ona lâf yok!"

Devlete hizmeti önemserdi. Tarih tartışmasını kamuoyu önünde yapmazdı. Bu konuda tarihe not düşmek adına bir anımı aktarmak istiyorum... TRT'de çalışıyordum. Sanırım 1987 veya 1988 yılıydı. Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan yıldızların simgelediği 16 büyük Türk Devleti'nin her birini Ankara Radyosu için dramatize ettim. Devlet Tiyatrosu sanatçılarının seslendirdiği program, her hafta ilgiyle izleniyordu. Programdan -İran gibi- rahatsız olan devletler de vardı. Ama beni en çok üzen, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yaşar Yücel'in Hürriyet gazetesinde manşetten yazılan "Hunlar Türk değildir" sözü oldu! Gazeteyi okuduğum anda hemen telefonla Bahaeddin Ögel öğretmenimi aradım. Konuyu anlattım. Bana: "Mevlüt, onlarla uğraşılmaz. Varsın desin. Benim çalışmalarıma da laf edenler var. Sen işine bak." dedi... Gerçekten Bahaeddin Ögel öğretmenim zamanını kurgulanmış tartışmalara harcamazdı...

Öğretmenim Bahaeddin Ögel, Türklüğe sevdalı, gerçek bir bilim insanı idi. Yiğitler otağı Elazığ'ımızın armağanı olan, o özge dehayı 7 Mart 1989'da sonsuzluğa uğurladık... Kim bilir, şimdi o belki de (Cici Han dediği) Çiçi Yabgu/Han'ın yanıbaşında; ya da Mete Han'ın otağında diz vurup; "Türklük için yaşadım!" diye tekmil vermektedir... Durağı uçmak olsun!

Esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları