New York iftarının ardından

Bazen kendimle hesaplaşırım, neden hep negatif, olumsuz şeyler yazıyorum veya yazmak zorunda kalıyorum diye. Ama benim durduğum yerde durup da başka şekilde yazmak bana göre ahlaksızlık olur. Bunu şunun için yazdım; mesela Başbakan’ın New York’ta katıldığı iftar yemeği konusu.
Başbakan bu yemeği veren gurubun Gülen cemaati olduğunu bilmiyor muydu? Tüm New York ve ABD’de yaşayan Türkler, Türk Kültür Merkezi adlı kurumun Gülen cemaatinin bir yan ürünü olduğunu bilir. Aynı Rumi örgütleri gibi. Başbakan Erdoğan ise onlardan daha iyi bilir bu iftar yemeğinde cemaatin parasının harcandığını ve o paranın ödediği yemeklerle iftar yaptığını.
Peki, o zaman bu takiye neden? Tam iftar sırasında Hoca Efendi’nin mesajının okunmasını önlemek... Ne oldu, neden utandınız? Neden adamın mesajını engellediniz? Adamların davetini kabul et ve yemeğini ye ama onlarla kamuoyunda bir ilişki yaratacak gelişmelerden kaçın. Olmaz yahu. Olur da tam anlamıyla sizin yaptığınız gibi takiye olur.
Hele bizim arkadaşlarımızın iftarda Hillary Clinton’u nasıl Allah yoluna çevirdiklerini anlatmaları ise gözlerimi yaşarttı. Zaten bu yakınlarda Hıristiyanları Müslümanlaştırma konusunda gayet yoğun bir çaba içinde bazıları. Ama aslında kendileri Hıristiyanlaşıp İslam dini aleyhine çalışıyorlar oysa ki çaktırmadan.
Erdoğan’a karı koca Clinton’lar hayranmış. İyi de Başkan Clinton’a ve eşine seçim için acaba dolaylı olarak kaç para yardım yapıldı da bu kadar övgüyü kazandınız? Zira Hillary Hanım, hem Ermeni soykırımı tasarısının imzalı destekçisi ve hem de Irak’ta kurulacak Kürt devletinin Türkiye’ye karşı korunmasını isteyen en önemli faktörü. Hillary’nin gözlerini, yapılan bağış ancak yaşartır ve kamaştırır. Yoksa o da Murdock gibi Başbakanı yakışıklı bulanlardan mı ne?
Ben bu yazıyı yazarken Washington kulislerinde ABD’nin PKK Özel Temsilcisi emekli orgeneral Ralston’un istifa ettiği haberi dolaşıyordu. ABD Dışişleri Bakanlığı kendilerine bir istifa yazısının ulaştığını kabul etmekle birlikte, dilekçeyi muameleye koymadıklarını ileri sürüyorlardı. Bu görev bir garip pozisyondu. ABD Dışişleri Bakanlığına bağlıydı ama ofisi Pentagon’daydı. Aslında biz bu istifa haberini yaklaşık bir buçuk aydır duyuyorduk.
İstifa aslında Başer Paşanın ayrılıp yerine Dışişlerinden bir diplomatın atanması sırasında bitmişti. Türk tarafı bu kurumun görevini yerine getiremediğine inanıyordu. Doğruydu da. Ralston’un altında çalışan Pentagon’daki bir amiralin görüşü, Iraklı Kürtlerden yanaydı. ABD, Kürt sorununu çözmede Kürtlerin de görüşmelere katılmas ve Birleşmiş Milletler gözetimi altında bir af çıkarılmasında ısrar ediyordu.
Israr edenlerin elindeki silahların, PKK elinde çıktığını da unutmayın. Tayyip Beyin dili mi sürçtü yoksa gerçekten tank gibi ağır silahları da mı vardı bilmiyorum ama, bildiğim tek şey ABD işgal ettiği ve işbaşına getirdiği kukla hükümetle Türkiye’yi masaya oturtarak sanki alay ediyor.
Yazımı Erdoğan’ın Türkiye’ye dönüşündeki haliyle bitirmek istiyorum. Bir şey var başbakanda; ya sağlığı bozuk, ya da bugünlerde canını sıkan önemli bir şeyler oluyor. Ama Türkiye’de bu konuyu dürtükleyerek çıkaracak babayiğitlere ihtiyaç var.

Yazarın Diğer Yazıları