Musul Meselesi…
Sevgili okuyucum; Sayın Yalçın Koçak, gençlik yıllarından beri Türkiye'nin, Türklüğün akla gelen her türlü sorunlarını inceleyen, sorgulayan, emek veren bir kahraman. Türkiye'yi, -bir başka deyişle- bu vatanı ihmal edenlere karşı Sayın Koçak en önde bayrağı tutanlardandır.
Sayın Koçak'ın Musul konusunu anlatan anlamlı yazısını sizlere sunuyorum.
"Bizi yetiştiren değerlerden birisi, bize Türkiye'nin meselelerini öğretirken, ilk sıralardan Musul Meselesi"ni öğretti!
Kemalist ve Atatürkçü olduğunu söyleyip Gâzi Mustafa Kemal'in "Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik'de dahil Batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım." Vasiyetini görmek istemeyene de rastladım, bilmek istemeyene de, bilip de üstünü örtmek isteyene de!
Ata'dan İnönü'ye ondan da Ecevit'e devam ede gelen bu vasiyet için Ecevit "Şartlar oluşmuştu biz Kıbrıs'ı aldık" demiştir.
Kıbrıs; Türklüğün Anadolu'da varlık ve Akdeniz'de beka meselesidir.
Ya Musul?
Yani Mezopotamya İngiliz'in, geleceğin Anahtarı dediği kendi çalıp kendi oynayabilsin diye adını Orta Doğu olarak değiştirdiği bir coğrafya…
İngiliz bu? Kuralını kendisinin koymadığı kumarı dahi oynamaz!
Biz bu coğrafyaya Orta Doğu dedikçe, onun politikaları ve referansları üzerinden konuşuyor olup onun ekmeğine yağ sürmüş oluyoruz.
Burası bizim Babilimiz, Mezopotamyamız; medeniyetlerin beşiği, ilimlerin tarlası Çin, Hint, Maçin ve Afrika'nın çıkış eşiği Basra'nın Bağdat'ın suyunu veren Musul!
Lozan'da, Mondoros'ta bizim olan, Vilayeti Musul!
1924 yılında Irak krallığı kurulurken (Misâk-ı Millî'nin içinde olmasına rağmen Bağdat, ve Basra şartlı olarak) Musul Vilayeti; İngiliz entrikalarıyla Irak krallığına emaneten bırakılmış, tapusu ve insanı bizim olan hasret bırakılmış yâd ellere...
Birileri Saddam sonrası oluşan belirsizlik döneminde Kerkük'ün, Musul'un, Süleymaniye'nin Telefer'in Tapu ve Nüfus idarelerine çökerek yok etmeye çalıştı.
Bölgeye göçler getirerek demografi ile etnisitiyle oynadı. Şimdi de referandum yapalım resti ile konuşuyor, şark kurnazı Barzani ve de ardındaki Siyonist parçalayıcı piranalar! Bakın 50'li yıllarda bir nida ne diyor; Baba Molla Mustafa Barzani, Rahmetli Başbakanımız Adnan Menderes'e ithafen yazdığı mektubun son satırlarında:
Değerli üstad… Düşmanların; Müminler diyarına saldırılarına bir göz atın.
Bu güzel diyarda Siyonistlerin, yaralı Filistin'in bir parçasını işgal ettiklerini biliyoruz.
Şimdi İsrail bayrakları altında halay çekenlere ne diyelim? Denecek şeyi baba Barzani Mustafa zaten demiş ve fitne olarak ilan etmiş.
Toprak, tapusu kiminse onundur!
Musul Vilayetinin tapu kayıtları bizde de vardır, Cenevre'de de vardır. Yaktım, yıktım, kaybettim yedirmezler adama!
Musul Vilayeti, kazaları ve kasabalarıyla Türkiye'nindir!
Musul'da bir Vilayet Konseyi vardır. Ceberrüt Irak devleti bunu kurdurmamıştır. Bu Konsey BM'ye muhataptır, temsilci gönderememiştir.
1924 yılında Musul'u görüşmek üzere Haliç'te bir Konferans kurulmuştur. (Sir Purcy Cox'un hatıralarından). Sonuçsuz dağılmıştır.(Demek ki haklarımız var ve Haliçte toplanıldı ve de haklar hâlâ alınamadı.)
1926 yılında Irak krallığı ile Ankara Antlaşmasını yapmışız. (şartlar gayet açık) Irak dağılırsa Musul Vilayeti Türkiye'ye ilhak eder!
Süleymaniye Kongresi bu zamanı işaret eden en kıymetli vesika; rahmet olsun Yarbay Özdemir'e ve onu özel görevle gönderenlere!"
Değerli okuyucum, bu konuyla ilgili Sayın Yalçın Koçak ve arkadaşları 23 Eylül de Haliç Kongre Merkezinde II. Haliç Konferansını topladılar. Musul Meselemizi ve Kayıp haklarımıza Müdafa-i Hukuk çözümünü tartıştılar.
Esen kalın efendim.