Meral Akşener: Oyuncak isteyecek çocuk bizden kömür istiyor

Meral Akşener: Oyuncak isteyecek çocuk bizden kömür istiyor

İYİ Parti lideri Meral Akşener Haber Global'de Candaş Tolga Işık'ın Az Önce Konuştum programında açıklamalarda bulundu. Akşener, Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu için "Başarısız olduğu tescilli bir rektör" yorumunu yaptı. "Bu atama bilerek yapıldı" diyen Akşener, Bulu'nun görevden alınmasını talep etti. HDP ile ittifak arayışlarının olmadığını belirten Akşener, Cumhur İttifakı'nda da yer almayacaklarını vurguladı. Akşener, Türkiye genelinde yaptığı ziyaretlerde, çocukların kendileri

Akşener'in açıklamaları şu şekilde;

Seçmenin, vatndaşın istediği kendi dertlerinin rekabet ortamında konuştuğu politik bir düzen istiyorlar. Biz bunları konuşuyor. Siyaseten kızdığım insanlar var elbette ama gerçekten içtenlikle söylüyorum bana siyasi partilerden düşman bir kesim yok.

BOĞAZİÇİ'NDEKİ OLAYLAR

Birincisi ben Boğaziçi Üniversitesi'nde okumadım, eşim ve yeğenim orada okudu. Enis Berberoğlu ile benim eşim Boğaziçi Üniversitesi'nde birlikte okudu. Biri ülkücü, birisi de solcu bir arkadaş. Sayın Ahmet Davutoğlu da o dönem Boğaziçi'nde okuyor fakat hiç kavga etmediler. Boğaziçi'nde sağcı-solcu kavgası hiç olmadı. İnsanların birbirine saygı duyduğu, saygı kavramının olduğu bir kültür var orada. 

Başörtüsü konusunda da 96 Kasımından 97 Temmuz başına kadar İçişleri Bakanlığı yaptım. Benim yeğenim başı açık ama başörtüsü konusunda onların hakları için mücadele etmeye açık bir kadındı. O dönemde Boğaziçi Üniversitesi'nde başörtülü öğrencilerin başını açmaya el uzatan kimse olmadı. Bu kültür çok özel bir kültür. 

Sayın Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi'ne bir rektör atadı. Başarısız olduğu tescilli bir rektör. Bunun böyle olacağı biline biline yapıldı. Boğaziçi Üniversitesi'nde benim eleştirdiğim, bir kısım insanın o dönem tepki gösterdiği, çözüm sürecinde belirli konuşmalar orada yapıldı. Boğaziçi'nin eleştirilecek bu tarz yanları olsa da saygı kavramına rağmen bu atama bilerek yapıldı.

1980 öncesinde biz bunları gördük. 28 Şubat'ta da benzer şeyler oldu. 28 Şubat'ta başörtülü kız çocuklarıyla ilgili pek çok problem oldu Boğaziçi Üniversitesi'nde problem olmadı. 

Böyle bir kriz çıkarmak iktidarın ne işine yarayacak?

Üretilmiş krizlerde sizin derdinizi konuşamayız. Biz 2 milyon esnafın derdini konuşuyorduk. Daha yeni Düzce'den geldim. 13 yaşlarında bir çocuk geldi, eğildi kulağıma, "Bizim evde bir telefon var, 3 kardeşiz, bir de televizyon var yetmiyor. Tablet verir misiniz?" dedi. Üretilmiş krizlerde bunları konuşmuyorsunuz.

Boğaziçi olayları başlayalı 3 hafta oldu bana onu soran olmadı. Ne soruldu? “İşsizim iş bulabilir misiniz? Oğlum işsiz. Açım gıda alabilir misiniz?” Oyuncak isteyecek çocuk Sakarya Milletvekilimiz Sayın Dikbayır’dan kömür istiyor.

Bu derece başarısız bir adam, o derece yapmış öğrencilerin başına atanınca bu hakaret demek. Siz gencecik çocuklarına bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak terörist diyemezsiniz. Küçük ortak çıkıp onlara “Yılan” diyemez. Bu gençlerle 22 yaşındaki polis karşı karşıya. Bu hangi akla hizmettir.

CEVDET KILIÇ'IN AÇIKLAMALARI

Trakya Üniversitesinden bir adam, adam demek de olmaz, bir yaşam formu, Cevdet Kılıç... "Boğaziçili misiniz, Boğazdışılı mısınız onu bunu bilmem. Aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Biz abdest alır dışarı çıkmayız. Bizim zaten abdestimiz var. Bilin istedik de… Şöyle söyleyeyim. Siz hani bir ayı geçti eylem yapıyorsunuz ya. Biz eylem falan yapmayız. Biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz bilin istedim" diyor. Yazıklar olsun bu adama. 

Biz neredeyiz? İYİ Parti olarak bu çirkinliğin, saygısızlığın doğru olmadığını. Seçilmiş Cumhurbaşkanı bu gençlerin birilerinin eline düşmemesinden güvenliğinden sorumludur.

"BOĞAZİÇİ'NE REKTÖR ATAMASI DERHAL GERİ ALINMALI"

Öyle önlem alırsınız ki öğrencilerin eyleminin arasına teröristler giremez. Okul içinde olur eylem. Çok azdır sistemin dışına çıkan. İçeri de giriyorsa kapıdan içeri giren; PKK’nın IŞİD’in cirit attığı ülkede kapıdan girene göz aşinalığı vardır… Siz o krizi üretmeseniz böyle bir durumda olmayacaktık. Dediğim gibi önceki rektör de bir AKP’li vekilin kardeşi. Rektör hemen değiştirilmeli. Çok önemli biriyse Saray’a alsınlar. Bu arkadaş bana dokunan devlete dokunur dedi. Bu değerli arkadaşı Saray'a atayın. Değer verip vekil yapmamışsınız, üniversite üniversite gezdirmişsiniz… Hiçbir üniversiteyi ilk yüze sokamamış. Rektör atama biçimine bir şey söylenmiyor ki.

En son 31 Mart’ta Sayın Erdoğan parmağını sallayarak seni tutuklatacağım demişti. Burada sorun yok. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin verdiği bir yetki var. Bu yetki ile atıyor. Bu yetkiyi tartışmıyoruz. Bu üniversiteden içinde yetişmiş elbette hocalar var onlardan birini tayin edebilirdi. Zıplayın arkadaş dediler. Zıpladı herkes. Buradan bir Gezi mezi çıkmaz.

Gezi de gençlere ne istiyorsunuz siz denilse böyle mi olurdu? Girdiler hurra çadırları ateşe verdiler işler nereye geldi.

TÜRKİYE'DEKİ TERÖR OLAYLARI

Türkiye coğrafi ve stratejik olarak önemli bir ülke. Türkiye'deki devlet sisteminin bunlarla ilgili önlem alması söz konusudur. Bu önlemler alınıyor. Bu önlemlerin alınması konusunda muhalifler duruyor. Kimse engellemiyor. Ama bu tür Boğaziçi gibi Gezi olayları gibi bir şey oluyor, çok sert bir sistem devreye giriyor... Bu bir algoritma. Dünyanın her yerinde bu böyle. Başka ülkelerde istihbarat örgütleri ona göre önlem alıyor. 

YENİ ANAYASA

Türkiye’de terörist olmayan teröristler var. Sayın Erdoğan’ın zaman zaman gündeme getirdi. Hepimiz bunu tadacağız. Biz tattık ben gençlere o yüzden dedim “Hoş geldiniz kulübümüze” Bizim gelme gitme ile ilgili bir sorunumuz yok. Sayın Erdoğan bir cümle söyledi de ne olacağına dair bir çerçeve yok. Bir Tek Sayın Bahçeli’nin açıkladığı bir çizgi var. Cumhurbaşkanlığı sisteminin değişmesi söz konusu değil diyor. Herkesin bildiği bu. Sayın Erdoğan ise pek çok konudan bahsediyor, özgürlükler anlamında birçok şey söylüyor ama ortada somut bir şey yok.

Sayın Erdoğan’ın liderlik yöntemi şu. Yönetiyor, bir yerde itirazlar artıyor o zaman hukuki bir suçlu bulunuyor. 2010’da bu böyle oldu. 12 Eylül anayasasını değiştiriyoruz dediler ben buna çok sert karşı çıktım. Bunu bir sahtekarlık olarak gördüm. Üst düzey AKP’lilerle görüştüm mezardan insanlar çağrıldı. HSK’nın içine adam sokabildiler böylece. 2015 seçimlerinde 7 haziranda tekrar gitti, sistem SOS vermeye başlamıştı.

Sonra 1 Kasım başka şeyler oldu ama yine nefes alma zorluğu var… Neticesinde Sayın Bahçeli ile Başkanlık sistemi denilen ucube bir sistem ortaya konuldu. Ona da çok sert çalıştım. Ne dendi uçacaktık, kaçacaktık, ekonomide herkesin cebine biner dolar girecekti. Ne oldu? Bu defa tahminlerinden öte anketçiler kadar sokağı biliyorum. 116 civarında ilçe gezdi. Bu algoritma bu defa sökmeyecek, vatandaş da yemeyecek biz de yemiyoruz. Anayasadan evvel Sayın Erdoğan’ın zihniyet değiştirmesi gerekiyor. Partili Cumhurbaşkanlığından çıkıp Güçlendirilmiş Parlamenter sisteme geçmek gereklidir.

Sayın Destici ve arkadaşlarına sordum onlar da bilmiyor. Partili Cumhurbaşkanlığını tahkim etmek için bir anayasaysa geçin onu… Bir ara yerli ve milli olduk ama şu anki durumu bilmiyorum. Son olarak “İp” dedi Sayın Erdoğan bize o ruh haline göre değişiyor.

"HDP İLE İTTİFAK ARAYIŞIMIZ YOK"

HDP ile ittifak arayışımız gibi bir şey yok. HDP'yi PKK'nın yanında konumlandırıyoruz ama HDP'ye oy veren Kürdü, Türkü PKK'lı değil. Türkiye'deki tüm seçmenler hangi etnik aidiyet üzerinden olursa olsun hiçbir siyasi partinin marabası değildir. 

31 Mart seçimlerine giderken Sayın Erdoğan pazarcıdan, domatesçiye kadar herkesi terörist ilan etti. O dönem kimlik numaralarıyla arkadaşlarımızı terörist ilan ettiler. Ahlat’tan arkadaşlarımız var. İzmit’ten bir arkadaşımız var Abdullah Uçar. Ben Bursa’ya çağırdım mitinge çıkaracağım arkasında duracağım. Abdullah ne diyeceksin dedim. “Abla Kürdüm amma PKK’lı değilim” diyeceğim dedi. Bağırdım amayı kaldır ne diyeceksen de dedim. Çıktı ne kadar incindiğini anlattı. Bu “ama”dan dolayı ayırıyorum. HDP’ye oy veren herkesi PKK’ya destek veriyormuş gibi bir dil oluştu ben buna karşıyım. Kim ikna edebilirse ona oy verirler.

PKK’nın tanzim ettiği “şu şuradan aday olacak” bir bakıyorsun Kandil, bir bakıyorsun İmralı devrede.

Sayın İsmail Küçükkaya’nın programına gitti. Ruşen Çakrı Demirtaş’la yaptığı röportajı yayınlamış. Demiş ki Demirtaş; “Sayın Erdoğan’la yan yana gelmek isterdim. Bir de bir gün eşimle Sayın Akşener’in kapısını çalıp gelirim.” Burada bunu sordu. Bir gelenek vardır. Kan davalınız da olsa kapınızı çalınca içeri alır yedirir içirir güvenliğini sağlarsınız. Ben bu sözümün arkasındayım. Ama ne oldu iki taraflı çemkirdiler. Türkiye’de çok ilginç bir dil, tutum oluştu.

Ben çıktım Denizli’de merhaba teröristler dedim. Sayın Erdoğan çıldırdı beni hapse attırmaya kalktı. Vatandaş benim dediğimi anladı. İstanbul’da binlerce kişi sandığa gitmedi. Bunların büyük çoğunluğu muhafazakardı… Selahattin Demirtaş’ın terörle iç içe olduğu bir gerçek. Ama Demirtaş’ın yargılanmasının hızlı ve objektif bir şekilde yapılmasının Türk Devletine çok büyük fayda sağlayacağına inanıyorum.

Uzun süre herhangi bir kişinin tutukluluk halinin devam etmesi suçu perdeliyor. Vicdan devreye giriyor. Ben bu nedenle Sayı Erdoğan’ı talimat vermeye çağırıyorum. Mahkemelerin doğru düzgün işleme konulmasını mahkum olacaksa mahkum olsun… HDP’nin kapanması bizimle alakalı bir konu değil. MHP Sayın Genel Başkanı’nın hukuk açık MYK’sında karar alıp Yargıtay’a gitmesi halinde mahkemenin başlayacağı kesin bir durumdur.

HDP’nin kapatılması konusunda konuşmak yerine eyleme geçilmelidir. Sayın Erdoğan da konuşuyor da sadece konuşuyor. Ben bu soruya neden cevap vereyim. Ben Meclis Başkan vekiliydim. Parti kapatmaları zorlaştırmayı MHP desteklemişti. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

Meclis’te böyle bir durum söz konusu olursa, partimizde bu konuda bir karar alınmış değil. Tecrübeli arkadaşlardır. Televizyonlara çıkan arkadaşlar bana önceden haber vermez. Onun dışında ne konuşalım demezler böyle bir talebim hiçbir zaman olmadı. Arkadaşlarım muhtemelen evet derler ama bir üç kağıt yapılıyor ve arkadaşlarımız bu tuzağa düşmez. Farzı muhaller üzerinden konuşup araziye kaçanlara da izin vermeyiz.

"CUMHUR İTTİFAKI'NDA YER ALMAYIZ"

HDP’ye oy veren bir seçmenin İYİ Parti’ye de oy verebileceğine inanıyorum.  Ben Diyarbakır'da 8 bin 500 oy aldım. Sur'dan da, Cizre'den de Ergani'den de oy aldım. Önyargılarla baktığınızda hiç oy çıkmaması gereken yerlerden oy çıkmış. Hakkari'den 4 bin 500 civarı oy aldım ama ben Hakkari'ye çok fazla gidemedim. Şimdi gidicem.Dokunduğunuz zaman birbirinizi tanıyorsunuz. Yüreklere dokunmuşum demek ki gider anlatırsanız buralardan oy alıyorsunuz. Doğu illerinden milletvekili çıkarabilir pozisyondayız. Arkadaşlarımız orada vekil seçilebileceğine inanarak çalışıyor. Sadece HDP değil AKP’nin de oy vereceğine inanıyorum. CHP kendini koruyor…

CHP'den bize oy gelme gibi bir durum yok. Cumhur İttifakı içinde yer almayız. AKP Cumhur İttifakının başı ittifaklar üzerinden gidiyor sistem. Blokla gidiliyor. Biz bu sisteme itiraz ede ede… Böyle bir ittifak kendimi inkar etmek olur. Hangi ittifakta yer alacaklar o diğer partilerin kararı.

Yarım seçim olsa Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş yine kazanır. İsrafı kesitler, şeffaflar, hesap verebilir durumdalar.

Sinir krizi geçiren esnaflarla çiftçilerle karşı karşıya kaldım. Bu bıçak kemiğe dayandı demek. Bunu Cumhur ittifakı ortaklarının görmesi gerekiyor. Saray’dan bakıp cep telefonu ile alay etmek, bir gazetenin market haberi; alay etmek bu. Ben araştırdım, Japonya’daki durumu haber yapmışlar. Bana ceviz önermişler, geri zekalı demeye çalışmışlar. Bu da bir zekasızlık örneği olmuş Çok ayıp ya.

Biz o gazetedeki o manşet olduğunda Hendek'te bir dükkana girmiştim. Adam diyor ki, "Meral Abla, adam geliyor bir şey alacak. Çikolatayı, gofreti çocuğu görmesin diye dışarıda bırakıyor"  demişti. Tam onun üzerine böyle bir haber yapılması, alay etmektir.

Bir daha istifaların olmaması için gayret gösteririz. Ümit Özdağ’ın istifası konusunda hiçbir arkadaşımızla konuşmadım. Olsa söylerdim.

Sayın Çıray benim çok uzun zamandır, DYP döneminden tanıdığım bir arkadaştır. Kongre döneminde bazı sorunlar yaşandı, bazı yanlış anlaşılmalar oldu. Dolayısıyla ortamın dinmesini bekledik. Yasemin’in penceresi vardı, eve gelmiş demiş ki gelinimin en önemli özelliği nedir. Gelinimin en büyük sabrıdır demiş, dolayısıyla benim en büyük özelliğim sabrımdır.