FATİH ERBOZ / YENİÇAĞ
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Yetkin Report'tan gazeteci Murat Yetkin'e konuştu. Akşener, "Sağlık Bakanı'nın ve çalışmalarının iyi niyetli buluyorum. Türkiye'de Covid-19 salgının kontrol altına almak adına adımların birçok alanda atılmaya çalışıldığını gözlemliyorum. Bu adımların kimisi doğru zamanda ve doğru şekilde atılırken, özellikle ekonomi, tarım ve sosyal yardımlar alanındaki adımlarda aksaklık ve plansızlıklar söz konusu. Bunların haricinde, bir de zorunlu karantina veya sokağa çıkma yasağı konusunda hükümetin takındığı kararsız tutum var" dedi.
Akşener, "Sizce AK Parti hükümeti sokağa çıkma kısıtlamasından neden kaçınıyor? Sizce nedenleri siyasi mi, ekonomik mi, yoksa başka nedenler mi var?" sorusu üzerine, "Bu son dönemde çok karşılaştığım bir soru. Benim değerlendirmem, bu kaçışın birincil sebebinin ekonomik olduğu yönünde. Çünkü zorunlu karantinayı veya sokağa çıkma yasağını hükümet ilan ettiği takdirde, bu durumun insanlarımıza getireceği ekonomik yükü karşılamak, oluşacak zorlukları da yine ekonomik olarak hafifletmek zorunda. Bu bir hukuki zorunluluk. Ama görüyoruz ki hükümet, itinayla krizin ekonomik yükünden kaçınmaya çalışıyor" dedi. Akşener sözlerini şöyle sürdürdü: " Dünyadaki ülkeler milli gelirlerinin % 5 ila % 10'u oranına denk gelen ekonomik destek paketleri açıklarken, iktidarın açıkladığı paketin ülkemiz milli gelirinin yaklaşık % 2'si oranında olması bu yönde bir işaret. Açıklanan ekonomik paketteki parasal yardımların büyük ölçüde krediler, yani esnafı, çalışanları, hane halknı borçlandırarak yapılmaya çalışılmasının da nedenini de yine bu yönde değerlendirmek gerekir. Devlete duyulan güven azalıyor Diğer taraftan, bu işte bir gariplik var: Türkiye büyük bir ülke. Ülkemizin bu krizi vatandaşlarımızı zora sokmayacak bir biçimde yönetebilmesi için gerekli kaynakları var. En azından kâğıt üzerinde var. İşsizlik fonu, varlık fonu, geçtiğimiz dönemde alınan ek vergiler ve uygulamalar ile yaratılan kaynaklar var. Daha önce S400'lere 4 milyar dolar, Suriyelilere 40 milyar dolardan fazla harcadık. Sayın Erdoğan, 'Gerekirse Suriyeli sığınmacılara bir 10 yıl daha bakarız' demişti. Hal böyleyken ve hükümet de gereken ekonomik adımları atmadığına göre, bu kaynaklar ya çarçur edilmiş, ya da bir başka problem nedeniyle vatandaşlarımıza harcanmak istenmiyor. Bu da maalesef insanlarımızın devletlerine olan inanç ve güvenlerini sarsıyor. Bu durumun derhal önüne geçilmesi gerekli." İYİ Parti lideri Akşener, "Sayın Erdoğan'ın açıkladığı bağış kampanyası ve bu kapsamda toplanan 550 milyon liralık para hükümetin ekonomik olarak sıkışmış olduğunun bir başka göstergesi. Yani devletin vatandaşı için harcayacak 550 milyon lirası yok mu da, bu parayı vatandaşın kendisinden toplamaya çalışıyoruz? Bu sorunun cevabı yok. Sayın Erdoğan İtalya'ya İspanya'ya yardım uçağı, yardım gemisi gönderdiğimizi söylüyor ama bu iki ülkenin hükümetlerinden hiçbiri kendi vatandaşlarına IBAN gönderip yardım toplamıyor. Yeni Cami'de dilenip, Sultanahmet'te sadaka dağıtamazsınız. Elbette biz bize yeteriz, ancak önce devletin gücünün insanımıza yardım etmeye yetmesi gerekir. Eğer bu manada bir zorluk varsa, hükümet temsilcilerinin de dürüstçe vatandaşa durumu anlatıp sorumluluğu üstlenmeleri gerekir" ifadelerini kullandı.
KAMPANYAYI BELEDİYELER YÖNETMELİ
Akşener, "Ben yardım kampanyalarının belediyeler üzerinden yürütülmesini daha doğru buluyorum. Çünkü yerel yönetimlerin ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızı tespit edebilecek ve onlara direkt olarak dokunabilecek imkanları ve insan kaynağı var. Ancak yerel yönetimlerin maddi kaynak sıkıntıları olduğundan ve hükümet özellikle kendi partisinden olmayan belediyelere birçok zorluk çıkarttığından, en büyük iki şehrimizin belediye başkanları birer toplumsal dayanışma kampanyası başlattılar. Ben de bu kampanyalara 3'er emekli maaşımla katkı sağladım" dedi. Akşener, "Ne var ki Sayın Erdoğan, her zamanki düşmanlaştırıcı tavrıyla, böyle güzel inisiyatifleri desteklemek, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri ile iş birliği yapmak yerine, onlara alternatif kampanya başlatmayı ve İstanbul ile Ankara'nın kampanya hesaplarını dondurmayı tercih etti. Vatandaşın hayrına iş yapanları sevmez Sayın Erdoğan… Çünkü oluşacak bir potansiyel siyasi rantı kaptırmayı istemez. Oysa ben eminim ki, İstanbul ve Ankara şu an AK Parti'de olsaydı, bizzat kendisi bu kampanyasını yerel yönetimler üzerinden yapıp, bir de ballandıra ballandıra anlatıyor olurdu. Kendisinin bu tip davranışlarına artık şaşırmıyorum, ama yenemediği öfkesinin faturasını bu vatandaş ödüyor, ona üzülüyorum" diye konuştu.
VATANDAŞ, DEVLETİ YANINDA GÖRMEK İSTER
Akşener, "Kriz yönetmek elbette zor bir süreç, hem partim hem de ben, bu manada aslında hükümete önerilerimizle yardımcı oluyoruz. Bazı önerilerimize kısmen de olsa kulak verdiler, birçoğu için ise maalesef henüz atılmış bir adım yok. Bu konu özelinde de, ben hükümete bu kriz döneminde yapılması gerekenleri ve bunlar için gereken kaynağı nereden bulacaklarını söylüyorum. Şimdiye kadar 'öyle bir kaynağımız yok' veya 'paraları yedik kusura bakmayın' gibi bir açıklama gelmedi" dedi. Meral Akşener, "Dolayısıyla o paralar duruyorsa benim hükümetten beklentim, bakanlık üzerinden bağış kampanyası başlatıp kaynak yaratmayı ummak yerine, bir an önce zorluk çeken vatandaşının yanında olmalarıdır. Vatandaş devleti zor gününde yanında görmek ister, devletin verdiği güveni hissetmek ister, kriz içinde yalnız olmadığını görmek ister. Devleti yönetenlerin en önemli görevlerinden biri budur. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir" ifadelerini kullandı.
ZORUNLU KARANTİNA, DOĞRUDAN NAKİT YARDIMI
Meral Akşener, yaşanan salgın krizine karşı alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
1-Hemen, şimdi, bir zorunlu karantina ilan edilmesi ve buna paralel olarak da ekonomik destek paketinin, salgından birincil derecede etkilenip zora düşen, başta işsiz, yevmiyeli çalışan ve küçük işletme sahibi vatandaşlarımız olmak üzere, direkt nakit yardımı da içerecek şekilde, milli gelirimizin en az %7'si seviyesine genişletilmesi.
2-Karantina süresi içinde yoğun bir tarama kampanyası yapılıp, Covid-19 vakalarının daha geniş ölçekte belirlenerek haritalandırılması ve böylece zorunlu karantina sonrasındaki yayılımın çok düşük seviyelere indirgenerek kontrol altında tutulması.
3-Bir an önce ölüm oranının düşürmeye dönük tedavi metotları ve aşı geliştirmeye dönük bir bilimsel seferberlik başlatılması.
4-Evde kalmayı kolaylaştırıcı ve teşvik edici adımların arttırılarak, vatandaşımızın gösterdiği büyük özveri ve dayanışmayı desteklemek. Yani devlet olarak vatandaşın yanında olmak.