Dokunmak mümkün değil
Polis şeflerine yönelik soruşturmanın en çarpıcı yönü, bu polis şeflerinin yaptıkları dinlemelerin mahkeme kararlarına dayalı olması.
Hâkim ve savcı emirleri hatalı bile olsa, konu ceza yargılamasının teknik kısmına yönelik olduğu için emri ifa eden polis birimlerinin bunu görmesi ve değerlendirmesi mümkün değil.
Mahkeme ve savcı kararlarını uygulayan polis şeflerinin casusluk ve illegal dinlemeden sorumlu tutulması mümkün
değil.
Anlaşılan o ki; polis şeflerine yönelik hiçbir hukuki argümana dayanmayan iddiaları güçlendirebilmek için, Selam Tevhid ve 17 Aralık operasyonlarında görevli hâkim ve savcılara da operasyon yapmayı planlıyorlar.
Çünkü dinleme kararlarını veren hâkim ve savcıları hukuken mahkûm etmeden, bu kararları icra eden polis şeflerini cezalandırmak mümkün değil.
Ancak mahkeme kararı ve savcı emri olmadan yapılan dinlemeler varsa, bu eylem ve faillerinin cezalandırılması söz konusu olabilir.
Peki, hâkim ve savcılara operasyon yapmak mümkün mü?
Mümkün değil.
Anayasa, 6087 Sayılı HSYK Kanunu, 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve Ceza Yargılaması Kanunu’nun 161/8 maddesi buna izin ve imkân vermiyor.
AKP, 6 Mart 2014 tarihinde çıkardığı 6526 Sayılı Kanun’la CMK’nın 161. maddesine 8. fıkrayı ekledi.
Buna göre Ceza Kanunumuz’un 302 (silahlı terör), 311-312 (cebir ve şiddetle hükümete darbeye teşebbüs), 314 (silahlı örgüt) gibi suçlarda MİT mensupları hariç her kamu görevlisinin, görevle ilgili veya görev sırasında olsa bile izne mahal kalmadan doğrudan soruşturulabileceği belirtiliyor.
Bu maddeye göre ilk bakışta hâkim ve savcılar gibi özel kanunlarda “soruşturma izni” şart koşulan kamu görevlilerinin de bu suç iddialarında doğrudan soruşturulabileceği gözükse de kazın ayağı böyle değil.
(...)
Hiçbir kanun Anayasa’ya aykırı bir şekilde yorumlanamaz.
Ve Anayasa’ya aykırı olamaz.
Peki Anayasa ne diyor:
Anayasa’nın 159. maddesine göre; birinci sınıfa ayrılmış olsun veya olmasın, tüm hâkim ve savcılar hakkında görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında işlenen suçlar için soruşturma yapılabilmesi, HSYK’nın ilgili dairesinin teklifi ve kurul başkanının oluruyla mümkün olabilir.
Hüküm çok açıktır ve Anayasa hükmü olduğu için tüm kanunları bağlar.
(...)
Sonuç olarak; 17 Aralık ve Selam Tevhid gibi soruşturmalarda görev alan hiçbir hâkim ve savcıya doğrudan soruşturma, yakalama, gözaltı, arama, operasyon yapılabilmesi mümkün değil...
Gültekin Avcı/Bugün
Cemaat medyası da karıştı
Zaman yazarından “polise operasyon”a destek veren Bugün yazarına: Sen nerede yaşıyorsun?
Gülay Göktürk, saygı duyduğum yazarlardan biri. Ancak Çağlayan Adliyesi’ndeki skandal konusundaki yaklaşımını anlamakta zorlanıyorum.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından bugüne Türkiye’de yaşamayan birinin kaleminden çıkmış gibi yazılar yazıyor.
(...)
Göktürk, mahkeme safahatı dışındaki gelişmeler hakkında da bilgisi yok gibi davranıyor. 100 binin üzerinde işadamının fişlendiğini ve 28 Şubat benzeri taktiklerle diz çökmeye zorlandığını hiç duymamış sanki! Diz çökmeyenlerin yok edilme tehdidi altında olduğuna da herhalde ihtimal vermiyor.
(...)
Hem mahkemede hem de mahkeme dışında bunca hukuksuzluk yaşanırken yükselen itirazları “paralel yapı” delili olarak sunmayı etik bulmuyorum. Polisleri tutuklatarak oluşturulan algının temel yapılıp üstüne daha büyük binlerce proje dava açılacağını Başbakan bizzat söylüyor. Yüzlerce sivili içeri tıkmak için bu temelin kullanılacağından Göktürk haberdar değil mi? Sorgulamayı yapan sulh ceza yargıcının tutuklamaya gerekçe yapılan dinleme kararlarından üçte birini yani 154’ünü imzaladığını okumuyor mu? Tabii hâkim ilkesine aykırı biçimde, darbe dönemlerini hatırlatırcasına özel kanunla kurulmuş mahkemeye güvenilmesini talep ediyor Gülay Hanım. Göktürk’ün Türkiye’de yaşadığı konusunda ciddi şüphelerim var.
Bülent Korucu/Zaman
Al birini vur ötekine
İktidar ortaklarının operasyon düellosunda ezim ezim ezilen hukukun, bir daha ne zaman, nasıl ayağa kaldırılabileceğini kestirmek olanaksız. Hukuk artık silah bile değil. Zira silahın bir mekanizması vardır, ne tarafa yöneltirsen oraya zarar verir... Hukuk, silahtan daha tehlikeli, kime zarar vereceği belli olmayan tarifsiz bir araç haline getirildi.
(...)
Başbakan, Yılmazer için bütün pisliklerin içinde o var diyor ama, burada sormak gerek:
Bütün bunların başında kim var?
Ya da bütün bunların yapılmasını sağlayan görevlendirmeler kime ait?
Başbakan’ın kendi ifadeleri de gösteriyor ki, sözcüğün tam anlamıyla beraber yürümüşler bu yollarda.
(...)
Zaman zaman bize de “hangi taraftasınız” diye soruyorlar, yanıtımız tekerlemeli oluyor:
Hak vermem bir tekine,
Al birini vur ötekine!
Mustafa Balbay/Cumhuriyet
Erdoğan o kadar saf da değil masum da...
Bayram nedeniyle tüm iyimserliğimizi kuşanalım ve şöyle olduğunu varsayalım:
F Tipi örgüt Erdoğan’ı kandırdı, aslında kumpasta suç ortağı değillerdi...
(...)
Erdoğan, bir grup gazeteciye önemli açıklamalar yaptı ve şöyle dedi: “İlker Paşa’nın görevde olduğu sürede bana söylediği bir sözü vardı. O da şuydu, ‘bugün bize yarın size’demişti. Toplamalar malum başlamıştı. Ve hakikaten dediği oldu.” (Yeni Şafak, 28 Temmuz 2014)
(...)
Erdoğan’ın kandırıldığını varsaydığımızda karşımıza şu tablo çıkıyor: TSK devlete yönelik bir tezgâhı saptıyor, isim isim listesini çıkarıyor ve Genelkurmay Başkanı, işlem yapsın diye o listeyi Başbakan’a veriyor. Başbakan ise gereğini yapmıyor. Hatta o listedeki isimlerin TSK’ye operasyon yapmasını izliyor. Ta ki o listedekiler, kendisini hedef alana kadar...
Bakın olay böyle bile olsa, ortada ciddi bir suç vardır ve bu tabloyu ülkeye yaşatan bir başbakan hemen istifa etmelidir...
Hatta 12 yıllık iktidarında, önce subay sonra da polis olarak bu kadar casus çıktığı için de ulusal güvenlik sorunu olmaktan yargılanmalıdır! Ancak Erdoğan kandırılacak kadar saf değil ve satır arasında söyledikleri de masum olmadığını belgeliyor...
Mehmet Ali Güller/Aydınlık
Dünün hesabı böyle mi görülmeli
Bayram sabahları radyolarda oyun havaları çalardı... Onlar duyulmuyor artık... Moldovalı akordeoncuların sesi de gelmiyor caddeden... Zili çalıp harçlık bekleyen çocuklar, çöpçüler, postacılar görünmüyor ortalıkta... Gazeteler kocaman şeker resimleriyle çıkardı. Onlardan eser yok... Ya ne var? Gözaltındaki polisler... Gazze’de vahşet... Tutuklamalar... Kurşuna dizmeler...
Cemaatçi polisler gözaltı sürelerinin aşılmasından şikayetçi...
Haklılar.. Ama birileri de soruyor:
- Siz Ergenekon, Balyoz, KCK gibi soruşturmalarda İlhan Selçuk, Türkan Saylan gibi değerli insanlara bunların mislini yapmadınız mı? Hasta insanların talebine “Gatakulli” dediniz, hapiste masum insanları öldürdünüz... Şimdi sahurda iyi yemek çıkmadı diye şikâyetçisiniz...
Dünün hesabı böyle mi görülmeli peki? Elbette hayır...
Gözaltına alınanlar yargılanmalı, cezayı bağımsız yargı kesmeli...
Diyeceğiz ama ortada bağımsız yargı yok. Yeni atanan 6 sulh ceza hakiminin 3’ünün iktidar yanlısı olduğu ispatlanmış... Bir soru daha:
- Hani 17 Aralık’ta darbe olmuştu... O darbe neden soruşturulmuyor?
Cevabı; artık sadece iktidarı rahatsız eden kişiler iktidarı rahatsız eden suçlardan yargılanıyor da ondan...
Melih Aşık/Milliyet
Sağ olasın Barzani(!)
Hakkari’de iki aşiret birbirine girdi, sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve nihayet barıştırıldılar!..
(...)
Peki, aşiretler arası savaşı kim bitirdi, iki tarafı kim barıştırdı, Tayyip mi?..
Yok canıııım!..
Kuzey Irak’taki Kürt aşiret reisi Barzani!..
Tayyipgillerin Ankara’da “devlet başkanı” gibi karşıladığı Barzani, 5 adamını Türkiye’ye gönderdi, çatışma bitti!.. Sağ olasın Barzani!..
***
Anlı şanlı AKP iktidarının bakanlarıyla, valileriyle, polisiyle, askeriyle bitiremediği aşiretler arası savaşı Barzani K. Irak’tan müdahale edip olaya el koydu!..
Yahu sen kendi ülkendeki iki aşiretin çatışmasını önleyip barışı sağlayamıyorsun, Filistin’e, Gazze’ye karışmaya kalkıyorsun, ters pürs oluyorsun!..
Mehmet Türker/Sözcü
İte kaka kınama
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Hürriyet muhabiri Toygun Atilla’nın telefon ve e-postalarının “usulsüz” dinlenmesi/izlenmesini kınadı ama ite kaka!
Ümraniye sürecinin başından bu yana gazetecileri hedef alan hukuksuzlukla mücadeleye mesafeli duran TGC, “... Şimdi yapılan yargılamalar ve soruşturmalarla yıllardır polis tarafından halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için görev yapan gazeteciler aleyhine nasıl karanlık ve kirli çalışma yürütüldüğü yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır...” açıklamasını, Atilla’nın twitter hesabından paylaştığı “İstanbul Barosu’nun yasa dışı dinlenen Avukat Turgut Kazan için gösterdiği refleksi Gazeteciler Cemiyeti henüz meslektaşlarına göstermedi” siteminden sonra yaptı.