MEDYA POLEMİK (26 Haziran 2014)

MEDYA POLEMİK (26 Haziran 2014)

Soma torbasına padişahlık mührü

Şu anda TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen “Torba Kanun”da bakın neler var: “Sen misin bakanlarıma müteahhitlerime operasyon düzenleyen” hıncıyla; görevden almalar konusunda, yargı yolunu, mahkeme kararını anlamsız hale getirerek, hukukun en temel ilkesini çiğneyen madde burada.
- Rıza Sarraf’ın Royal Holding’inin ve cümle “havuzcuların” vergi borçlarını taksitlere bölen,
- Bir özelleştirme uygulamasının üzerinden 5 yıl geçmişse, hangi mahkeme kararı ne kadar güçlü çıkarsa çıksın “Mahkeme kararına uymuyorum, geri verilemez” diyerek anayasayı bir daha ihlal eden,
- 3. köprü gibi mega projeler için çıkarılan Hazine garantisi yönetmeliği yetmiyormuş gibi; Hızlı Tren projeleri için de Hazine’yi borçlandıran, bu parayı TCDD’ye “karşılıksız tahsis eden”, bu borçlanmayı yapabilecek yegâne kurum Hazine’yken; bunu gizlemek için Hazine’nin adını anmadan “Türkiye Cumhuriyeti” gibi bir kurnazlığa başvuran, karşılıksız verilecek bu parayı bütçede göstermeyerek kayıt dışı hale getiren maddeler hep bu “torba”da yer alıyor.
Bitmedi...
İktidarın uzun süredir planladığı, ama bir türlü çıkarmaya fırsat bulamadığı bir “satış” daha bu “torba”ya konuldu: “Torba” yasalaştığında, devlet sigortası şemsiyesi altındaki bütün vatandaşların kişisel verileri özel şirketlere satılabilecek. Gerekçesi, SGK’ye gelir sağlamak diye yazılmış. İnanırsanız...
Böylece sağlık hizmetlerine önceki iktidarlara göre daha kolay erişimiyle övünülen vatandaşlar, aldıkları bu hizmetin bedelini mahrem bilgilerinin özelleştirilmesiyle ödeyecek. Şehir hastaneleri projesi vesilesiyle öve öve bitiremedikleri “Kamu Özel İşbirliği”nin “seçkin” bir örneği.
Güya, “Soma katliamı” nın yaraları sarılacaktı.
Okuduğunuz, hepimizin kafasına geçirilip üzerine “padişahlık” mührü vurulan bir “torba”nın hikâyesidir. Çiğdem Toker/Cumhuriyet


Seçimden sonra bağırmak işe yaramıyor
Adaylığını açıklamak için şov düzenliyor Tayyip Erdoğan. O şov için milletvekillerini, il, ilçe başkanlarını, belediye başkanlarını, kısaca tüm örgütünü çağırıyor. Konuklar da davet listesinde. Adaylığını açıklarken, AKP’nin ne olacağına ilişkin örgütüne direktif verecek. Elini partiden çekmeyecek.
Şov bir yana, Cumhurbaşkanlığı onun için artık hayat memat meselesi, “her sandıkta dokuz AKP’linin görev alacağını” açıklıyor. Sandıkları bu ölçüde markaja alıyor.
30 Mart yerel seçimleri öncesinde sandık güvenliği için CHP ve MHP “O sorunu çözdük” diyor, seçimden sonra “Sandıkta hile yapıldı” diye bağırıyor. Bu hatırlatma şart, CHP ve MHP’ye şimdi yine aynı hayati soru: Sandıkları güven altına almak için siz ne yapıyorsunuz? Seçim sonrasında bağırmak işe yaramıyor. Bakın, orada her sandıkta dokuz kişi var.
Yalçın Doğan/Hürriyet


Kapısında “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazan Meclis’imiz “buzluğunda fezleke kokutan” dünyanın tek kirli dolabı oldu.
Tarihe geçti, geçiyor. Necati Doğru/Sözcü


Bir çift sözüm var

Ekmel Bey kaybederse; onunla birlikte siz de gidersiniz, ona göre!
Genelde biz seçimden sonra birbirimize gireriz...
Bu sefer seçimden önce bölündük...
Aferin Kemal Bey’e...

*

Baştan alayım:
Toplumun en az yarısı yıllardır kahır içinde...
Ellerinden en yüce değerleri alındı... Ulusal birlik, bayrağın dokunulmazlığı, toprak bütünlüğü, milli bayramlarımız, hatta ezberlerimizdeki o marşlarımız... Hukuk çöktü...
Hırsızlığın, yağmanın, talanın, rüşvetin boyutunu anlata anlata siz bitiremiyorsunuz... Ordu kumpaslarla bitirildi... Aydınlar sindirildi...
Sermaye dincileştirildi, iktidar kendi sermayesini yarattı... Türkiye’de medya diye bir şey kalmadı...

*

Çocukları aldılar milletin elinden...
Şu anda yüz binlerce imam yetiştiriliyor...
Ant artık yok, bereket duası var...
Bir milletin bilinçli kesimi çırpınıp durdu...
Her fırsatta bayraklarını alıp İslam alemi içinde tek laik ve çağdaş rotası olan cumhuriyetlerini arıyorlar...
TOMA’ların, gazların, bombaların, palaların, satırların önünde direne direne...
Kaç genç elini, kolunu gözünü kaybetti bilen var mı?..
Dokuzunu öldürdüler..

*

Tüm bunlar niçin?..
Çünkü siz siyasi çözüm üretemeyerek, siyasi gerekleri yapamayarak, bir sahte demokrasinin fotoğraf tamamlayıcısı olarak, grup toplantılarında güzel konuştunuz sadece...
Hatalarınızı sıralamaya bu köşeler yetmez... Ve dünyanın en suçlu iktidarının sürmesini sağladınız...
Yine de her sandık ortaya konulduğunda umutla koşup gitti demokrat, aydınlık, yürekli insanlarımız... Evlerine ağlayarak döndüler..

*

İşte Cumhurbaşkanlığı seçimi gelip çattı, yine bir umuttur bu...
Nereden bulduysanız, yasıl yaptınız, kimsenin tanımadığı, Mısır’da doğma büyüme, şeriat üniversitesinin profesörü, İslam örgütlerinin elemanı, hafız Ekmeleddin İhsanoğlu’nu getirdiniz önümüze...

*

Tamam...
Elimiz mahkum oy vereceğiz... Ama söyleyeyim size Kemal Kılıçdaroğlu:
Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıkıp oturur da, muhteşem buluşunuz kaybederse...
Birlikte gidersiniz...
Bekir Coşkun/Sözcü


Gestapo mahkeme kapısında
Başbakan son günlerde yargıyı ele aldı. Hemen her gün ofisine böcek koyanların yargı tarafından serbest bırakılmasını işliyor. (...)
Son haftalarda Başbakan’la ilgili iki yazımız için dava açıldı. İkisinde de savcı takipsizlik kararı verdi. Başbakan adına açılan pek çok başka dava aynı şekilde takipsizlikle sonuçlanıyor. Yargı Başbakan’a teslim olmuyor. Sanırız en büyük rahatsızlık buradan kaynaklanıyor. En sıkı rejimlerde örneğin Nazi Almanyası’nda da yargı kolay teslim olmamış. Hitler ülkede kontrolü ele geçirdiği ölçüde yargıyı ele geçiremedi. Alman Yüksek Mahkemesi (Reichsgericht) kararlarını beğenmeyince Halk Mahkemesi’ni (Volksgerichtshof) kurdu. Bu mahkemenin 9 yargıcından 5’ini meslekten olmayan yargıçlar oluştururdu. Bir de özel mahkemeler (Sondergericht) vardı. Bunlar da yeterli olmadı. Gestapo mahkeme kapısında bekliyor, yargıcın kararını beğenmezse adamı kapıda alıp doğru toplama kampına götürüyordu...
Şükür... Biz henüz oralara gelmedik...
Melih Aşık/Milliyet