MEDYA POLEMİK (25 Ocak 2014)

MEDYA POLEMİK (25 Ocak 2014)

El parası ile güldüğü günlerin sonuna geldi...

Mirasyedinin maskesi indi

El parası ile güldüğü günlerin sonuna geldi...

Dolar yeniden zıpladı. Merkez Bankası sert müdahale etti. Faizler artmadı deniyor. Aslında faizlerin de artması için kapı açıldı. Merkez Bankası, bankalara gecelik yüzde 7 faizle sattığı parayı, sıkışma günlerinde yüzde 9 ile geri alabileceğini açıkladı.
Ne güzel!
Herkes bankacı olsun!
Al Merkez Bankası’ndan parayı yüzde 7 ile sat aynı parayı geri Merkez Bankası’na yüzde 9 ile...
Euro da yeniden yükseldi.
Fiyatlar da yeniden artıyor.
Benzine, mercimeğe, doğal gaza, kuru fasulyeye yeniden zamlar gelecek beklentileri haber bültenlerinde ilk sıraları alıyor. Türkiye yeniden; “yüksek döviz-yüksek faiz-yüksek enflasyon” sarmalı duvarına bodoslama gidiyor.
Miras yedi, 11 yıl yedi.
Rant parası ile büyüme.
El parası ile gülme
Sıcak parayla kabarma.
O günlerin sonuna gelindi

***

11 yıl öncesine gidelim.
Uzakdoğu krizi çıkmıştı.
Nedeni pahalı üretimdi.
Türkiye’yi de etkiledi.
Rusya krizi patlamıştı.
Nedeni üretimsizlikti.
O da Türkiye’yi etkiledi.
Japonya krize girmişti.
Nedeni ürettiğini satamamaktı.
Avrupa krizi de uç vermişti. Nedeni borçlu yaşamaktı.
Bütün bu krizlerden, kıymık kıymık, parça parça etkilenerek Türkiye de 2001 krizine girmişti. Çünkü borç bulup açığını kapatma ve borcunu borçla ödeme sarmalına düşürülmüştü.

***

Ecevit-Yılmaz-Bahçeli döneminde patlayan kriz; Kemal Derviş’in IMF’den getirip uyguladığı acı reçete ile bitmişti. Halk seçimlerde (...) üç liderin üçünü de partileriyle sandığa gömdü. Tayyip Erdoğan’ı başbakan yaptı.
Atlamayalım.
Burası çok önemli.
Tayyip Erdoğan Başbakan olduğunda aslında ekonomi çıkışa geçmişti. Dünya ekonomisi canlanmış, dünyada yeniden çok fazla “sıcak para” dolaşıma çıkmış, soyacak mirasyedi arıyordu.

***

Sıcak para Türkiye’ye yöneldi.
Şımarık mirasyediyi buldu.
2002- 2014 Mirasyedi dönemi açıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan ve ekonomik kurmayları, sıcak paranın yarattığı imkanla 11 yıl boyunca tüketimi kışkırttılar. Ülkeyi ithalat esiri yaptılar. 100 dolarlık ihracatın içinde bile 64 dolarlık ithal malı bulunuyordu. Bugün çocuklarının odalarından para kasaları, ayakkabı kutuları çıkan ekonomik kurmaylar, “devlet borçlanmıyor ki, özel sektör borçlanıyor...” diye halkı 11 yıl aldattı. Halk da her alanda bolca tüketim imkanına kavuştuğu için bu yalana inanmak işine geldi. Dünyada fiyatların dibe vurduğu bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin 80 yılda biriktirdiği ne kadar devlet fabrikası, limanı, arazisi, şirketi, mülkü, imtiyazı, markası varsa çok ucuz fiyata satıldı. Geriye bugün sadece satabilecek bir tek Milli Piyango imtiyazı kaldı.

***

Türkiye’nin “döviz yutan, cari açık veren değil döviz üreten cari fazla veren ekonomik modele atlaması” gerekiyordu. Şımarmış mirasyediler 11 yılda bu gerçeği görmediler.
Türkiye inşaat manyağı oldu.
Şehirler rant delisi yapıldı.
(...) Tayyip Erdoğan zenginlerinin başları döndü. Rüşvetçiden kol saati hediye alıp bileğine takan bakanı ve oğlunun vakfına bağış yağdırılan Başbakan’ı dünyanın görüp göreceği ekonomi dehası ilan ettiler.
Mirasyedi 11 yılı böyle yedi.
İşte bugün doları sıçratan, faizi yükselten, enflasyonu kamçılayan mirasyedi krizi böyle doğdu.
(...)
Necati Doğru/Sözcü

+++

GÜNÜN SORUSU

Yarın AK Parti’nin yargılanma günü geldiğinde, onlar da kendi yaptıkları yasadan pişman olup “Biz Adalet Bakanı’nın atadığı hâkimlerce yargılanıyoruz” diye feryat ederek hukuk istemeyecek mi?
Can Dündar/Cumhuriyet

+++

Madem “casus” belli; dava hani?

Başbakan’ın işaret ettiği türden bir casusluk örgütü varsa, üç soruyu sormamız gerekiyor:
1- Casus kim? Paralel yapı ise, o yapı kimlerden oluşuyor, başında kim var? Böyle bir tezgâh gerçekse Türk halkının içinden kimlerin ihanetine uğradığını bilme hakkı var.
2- Kimin hesabına?..
3- Dava ne zaman? Ankara’dan gelen “Yakında dava açılıyor” bilgileri ne kadar doğru? Yoksa bu ağır casusluk suçlamaları da seçim atmosferi içinde unutulup gidecek mi?
Murat Yetkin/Radikal

+++

Zehir zemberek Suriye yüzleşmesi

“Müslüman katili” kim!

...Liberal müdahaleciliğin Arap Baharı’ndaki fırsatçı maşaları ‘siyasal İslamcı hareketler’ (İhvan), Irak, Kafkasya ve Afganistan’tan ithal gözü dönmüş yobaz katiller (IŞİD-El Nusra), yabancıların desteğindeki cilalanmış tabansız örgütler (HSO), üç kuruş için boğaz kesen aşiretler (Libya’da sürüsüne bereket), Mali’de güzelim Sufi kültürünü yerle bir edenler (Selefiler)... Ne bekliyorduk ki, bu güruha bel bağlayanlar Suriye’de yıkmaya çalıştıkları diktatörlüğü bile mumla aratacak kadar rezil olur!
“Nasıl bir utanmazlıktır bilinmez” diyemeyeceğim, sicillerini bildiğimden... Düne kadar koro hâlinde asla silah yardımı yapmadıkları söyleyen bu savaş borazanları, TIR’lar durdurulup foyaları meydana çıkınca, tükürdüklerini yalıyorlar. Mesela AK Medya’nın tetikçisi Yeni Şafak’ta bir ’hükümet sözcüsü’, 2011 nisanında alınmış operasyon kararlarını sayıp döküyor, üç yıl boyunca TIR’ların zaten Suriye’ye gittiğini, 200 milyon dolar para harcandığını söylüyor! Karar daha üç beş protesto gösterisi varken, ortada mülteci yokken alınıvermiş. Dandik istihbaratla kime yollandığı bilinmeyen silah rezaleti çıkar da ortaya. Acı olan o ki, koca Türkiye’nin Suriye stratejisi çoğu fos, abartılı, yanlı, yalan yanlış çıkan bu dandik istihbarat üzerine kuruldu!
Bir başka AK Medya bileşenine bakalım... Kendini hâlâ ’liberal demokrat’ diye yutturmaya çalışan profaşist bir manipülatör buyurmuş ki, “Çok daha fazla TIR gitmeli”... Engerek kıvraklığıyla, meseleyi Taksim Anıtı’na kadar getirmiş, Romalı Perihan bile bu denli kıvırtamaz vallahi! Kurnaz ya Kurtuluş Savaşı’na bağlayacak! Sovyet komutanları General Frunze ev Mareşal Voroşilov ile Atatürk yan yanaymış... Demesi o ki Sovyetler Kuvvayı Milliye’ye silah göndermeseymiş savaş kazanılır mıymış. Bak ne güzel, bir taşla iki kuş vuracak ya kurnaz, ‘o silahlar olmasa Türkiye Cumhuriyeti kurulamazdı’ diye Kurtuluş Savaşı’nı aşağılarken, Suriye’deki ciğer yiyen kafa kesen tecavüzcü kiralık katillerle işgal güçlerine direnen bu halk ordusunu bir tutacak!
(...) Hani sarin gazı da Adana’da bu katillerin otomobilinde yakalandı ya, bunu ne zaman savunacaklar merak içindeyim. Bunlar savunur da!
Şimdi 55 bin foto çıktı ortaya, el-Muhaberat yapmış olabilir mi, çok mümkün. Mizansen olabilir mi, bu da çok mümkün, hele ki sponsor Katar ise! Suriye’de iş vekâleten kirli savaşa döküleli çok oldu. İşin içinde petrol de var, her türlü iktidar hırsı da, Şam’da namaz kılma rüyaları da!.. Bu sebeple ölüyor yüzbinler, Alevi’si, Sünni’si, Hıristiyan’ı, Kürd’ü, birileri sadece ümmetlerine gözyaşı döküyor!
Başından beri rejim değişikliği hedefli silahlı mücadeleye girişildiğinde ikaz eden; otokratik bir rejimin dönüştürülebilmesi için yangına körükle gitmek yerine uzlaşma öneren ve savaşı sorgulayanlara, yalanlara kanıp küfredenlere şunu hatırlatayım... Bir koyup üç alacak küçük emperyal kuklalar, daha önce herkesi ’kimyasal silah’ yalanıyla kandırmaya kalktı, Irak’ta bu sebeple sizin ’ümmet’iniz ölüyor hâlâ! Sorun kendinize en baştan Müslüman katili kim, bebek katilleri kim, mezhepçiler kim diye...
Ceyda Karan/Taraf

+++

En büyük taraftar

Sorsalar:
“İşiniz?..”
Yalakalıklar içindeyiz, “Gazete yazarıyım” demek gurur verici değil...
Ama gururla derim:
“Taraftarım...”
(...)
Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçesi; gururum...
Galatasaray; sevdam...
Beşiktaş’ın Çarşı’sı; umudum...
Fethiyespor; gözbebeğim...

*

Sihirli kelimedir; taraftar...

*

İşçiler:
Emekten yana “taraftar” olamadıkları için, sahtekâr sendikacıların elinde, ölüyorlar atölyelerde, ağlayanları yok...
Patronlar:
Temiz yönetimden yana “taraftar” olamadıkları için, bir imamın köleleri haline geldiler, istediğini asıyor...
Köylü:
Din sömürüsünde akıldan yana “taraftar” olamadığı için, inek dışarıdan geliyor, bu çalışmaya dışarı gidiyor...
Esnaf:
Soygun düzeninde ahlaktan yana “taraftar” olamadıkları için, kârsız kapanıyor kepenkler...
Medya:
Özgür basından, haysiyetli gazetecilikten, ahlaklı habercilikten yana “taraftar” olamadığı için, utanç içinde...
Yargıçlar, savcılar, polisler, memurlar:
Yargı yok edilirken hukuktan yana “taraftar” olamadıkları için, kendilerine dahi adaleti arar oldular...

*

Ve bir millet...
Cumhuriyetten yana “taraftar” olamadığı için...
Bir “imam” ile bir “hoca”nın elinde...
Batakta...

*

Taraftar görsem boynuna sarılasım gelir...
“Ben de sizdenim...”
“Takım?..”
“Ne takımı?..”

*

Sadece...
Demek isterim ki çocuklar...
Takım sevgisini, vatan sevgisine taşıyan o yüreklerinizden öperim...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet