MEDYA POLEMİK (23 Eylül 2014)

MEDYA POLEMİK (23 Eylül 2014)

MEDYA POLEMİK

Operasyon”u yapan Erdoğan

(...) İstihbari anlamda operasyon (operasyonel istihbarat), hedef kişi, kurum, örgüt ve devletin bilgi ve rızası dışında, aleyhlerinde güdülen gayenin gerçekleştirilmesi için yapılan tek taraflı espiyonaj faaliyetleridir.
Silahlı ve silahsız olabilir.
Temas ve pazarlık ise böyle değil.
Temas ve pazarlık, muhatabın (IŞİD) bilgi ve rızası dâhilindedir.
Operasyon akla, stratejiye ve zor kullanmaya dayanır, diğeri IŞİD’in rızasını kazanmak ve ikna etmek için ortaya koyulan taviz ve vaatlere.
Peki, kim yalan söylüyor?
1- IŞİD’e yakın kaynaklar, Türkiye’nin IŞİD’e yönelik ABD liderliğindeki koalisyon harekât güçlerine katılmaması karşılığında rehinelerin serbest bırakıldığını söylediler.
Sosyal medyada IŞİD kaynakları, iktidar medyası ve Erdoğan’ın aksine “operasyonla” değil bizzat IŞİD lideri EbuBekir Bağdadi emriyle Türkiye’nin Haçlı İttifakı’na girmemesi şartıyla esirlerin serbest bırakıldığını bildirdi.
2- Serbest bırakılan konsolosluk çalışanlarından Polis Memuru Doğan Yıldız, anne ve babasına “1 hafta içinde bizi serbest bırakacaklar, merak etmeyin” demişti.
3- Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz yaptığı açıklamada; “Serbest kalacağımızı sınıra giderken de bilmiyorduk” dedi.
Demek ki sınıra kadar IŞİD getirmiş.
Ve önceden belirlenen plan ve mekân dâhilinde “nokta teslimi” yapılmış.
Yani Erdoğan’ın “başarılı kurtarma operasyonu” ifadesi gerçek değildir. Kurtarma ve istihbarat operasyonu filan yok.
(...)
Erdoğan “operasyon” diyerek IŞİD’le yapılan pazarlığı dikkat nazarlarından saklamak ve MİT faaliyeti altına gizlemek istiyor.
Yani operasyon diyerek kamuoyuna operasyon (psikolojik harekât) yapmış oluyor.
(...)
Şu soruların önü alınmak isteniyor:
1- IŞİD’e verilen taviz nedir? (Süleyman Şah haberleri akla geliyor)
2- Türkiye’de faal veya cezaevlerinde tutuklu/mahkûm IŞİD militanlarıyla bir takas oldu mu?
3- Türkiye’deki IŞİD hücrelerine ve faaliyetlerine yönelik bir pazarlık yaşandı mı?
4- IŞİD’e yönelik ABD liderliğindeki harekâtın muhtemel sonucu olarak; IŞİD militanlarına Türkiye’ye geçiş/kaçış sahası açıldı mı?
5- IŞİD’e katılımlar ve örgüte intikal için sınır geçişleri konuşuldu mu?
6- IŞİD kontrolündeki petrolün sevkiyatıyla ilgili temaslar yaşandı mı?
7- IŞİD’in PKK-PYD-Barzani hattına karşı Türkiye’den talepleri oldu mu? Pazarlık ve taviz yoksa Türkiye’nin dış politikasını adeta rehin alan IŞİD 49 rehineyi neden bıraksın?..
Gültekin Avcı / Bugün

Duayen gazeteciden “Apo’ya özgürlük” diyenlere tokat gibi cevap: Hangi densiz, hangi cibilliyetsiz, Türkiye’nin baş düşmanını serbest bırakmayı göze alabilir?

Türk’ün tükürüğünde boğulur!

medya-1.jpg

Bir “Paralel” diye tutturdular, bir de “Açılım süreci”
İktidara karşı olan her gruba “Paralel yapı” yaftasını yapıştırıyorlar!
Bir de “Açılım süreci” hikâyesi var! Nedir bu açılım sürecinin esası, bilen yok!
Buna “Barış yolu” diyenler var ama nasıl olacak bu barış?
Güvenlik kuvvetleri, iktidarın talimatları doğrultusunda, PKK’lı teröristlerle ciddi bir mücadeleye girmekten kaçınıyor. Bundan cesaret alıp iyice azgınlaşan PKK yandaşları Doğu’da da, Batı’da da şirretliklerini artırıyor.
PKK’nın şehir yapılanması olan KCK’nin yöneticileri “Liderimiz Apo özgürleşmeden barış yok!” diyor.
Türk halkı, binlerce kişinin katili Apo’nun serbest bırakılmasına razı olur mu? Türkiye’de onu özgürlüğe kavuşturacak bir babayiğit var mı? Bu, sıkar biraz!
Türk yargısı Apo’yu “ömür boyu” hapse mahkûm etti.
Aslında idam edilmesi gerekiyordu! Avrupa Birliği kriterlerine uyum nedeniyle “İdam cezası” kaldırılınca paçayı kurtardı.
Hangi densiz, hangi cibilliyetsiz, Türkiye’nin baş düşmanını serbest bırakmayı göze alabilir ki? Eğer ortaya öyle biri çıkarsa Türk halkı onu tükürük yağmuruna tutar!
Rahmi Turan / Sözcü

Polat Alemdar işi

Aşağıdaki satırlar AKP Yeni Şafak Temsilcisi(!) Abdülkadir Selvi’nin dünkü köşesinden (okurken kapıyı camı kapatın zira kargalar bile güler bu satırlara):
“CIA, 1 yıldır IŞİD’in elinde tutulan Amerikalı iki gazeteciyi kurtarmak için operasyon yaptı, başarısız oldu.
IŞİD, Amerikalı James Foley ve Steven Sotloff’u boğazlarını keserek infaz etti.
İngiltere, IŞİD’in elinde rehine olan İngiliz yardım görevlisini kurtaramadı, IŞİD, David Haines’i boğazını kesmek suretiyle öldürdü.
İran’da Humeyni devriminden sonra ABD, Tahran Büyükelçiliği’nde görevli olan 52 personelini kurtarmak için operasyon yaptı. ABD jeti ile helikopter sahrada çarpıştı, operasyon başarısızlıkla sonuçlandı, ABD gülünç bir konuma düştü. Amerikalı rehineler ancak 444 gün sonra İran makamları tarafından serbest bırakıldı.
Rusya’da Basayev liderliğindeki Çeçenler, 1 Eylül 2004 tarihinde Beslan’de bir okulu bastı. 3 gün sonunda Ruslar rehineleri kurtarmak için müdahale ettiler. Tam bir felaket yaşandı. 200 sivil öldü, 642 kişi ise yaralandı.
Tarih 23 Ekim 2002.
Çeçenler yine Moskova’da tiyatro bastılar. Ruslar rehineleri kurtarmak için müdahale ettiler. Sonuç operasyon sırasında 119 seyirci öldürüldü.
Gelelim Türkiye’ye...
19 Ekim 2013.
Lübnan’da kaçırılan pilotlarımız Murat Akpınar ile Murat Ağca 71 gün sonra kurtarıldı. 5 Ocak 2014 Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün 40 gün sonra Suriye’den getirildi.
10 Haziran 2014 IŞİD’in elinde 23 gündür rehin tutulan 31 TIR şoförü kurtarıldı.
20 Eylül 2014’te 102 gündür IŞİD’in elinde olan 49 rehinemiz kurtarılarak dünyaya parmak ısırtan bir operasyonla Türkiye’ye getirildi...”
Vay be!
Başına çuval geçirilen, kurmay yarbayı başkentinde dövülen “bir masal(!) ülkesi” ydi demek ki!
James Bond’un yazarları okusa “benimki de ajanlık mı” der beş dakika içinde imha ederlerdi bütün zamanların en şöhretli ajan karakterini!
“Takas”ı itiraf ettin, kalemini korkak alıştırma bunu da söyle Selvi:
- ABD’yi, Rusya’yı yaya bırakan bu operasyonu Polat Alemdar mı yönetti!
İşin şaka kaldırır yanı yok;
Selvi “Hiçbir şey, Ela bebeğin bir tırnağına değer mi” diye soruyor ya!
Değmez, değmez de “takas”a konu olanlardan birinin “Jandarmayı öldürerek sevap işledim” diyen psikopat/cani Çendrim Ramadani olma ihtimalini düşününce, hangi iktidar Niğde’de şehit edilen astsubayımız ve polisimizin tırnağı ederdi? Onlar “ana kuzusu” değil miydi? Millete, teşbihte hata olmaz; eşeğini kaybettirip buldurarak mı unutturacaksınız bütün bu rehine ve saldırı olaylarının ülkeyi batırdığınız stratejik çukurdan filiz verdiğini?

Bu “din adamları” daha önceleri nerelerdeydi?..

Saygı Öztürk, Ahmet Davutoğlu’nun “rehine kurtarma operasyonunun isimsiz kahramanları” diye bahsettiği grup içinde “din adamları” nın da bulunduğunu yazdı dünkü köşesinde.
Öztürk’ün “güvenilir kaynaklardan öğrendim” dediğine göre “IŞİD için devreye sokulanlardan bazıları da din adamlarıydı. Özellikle Güneydoğu’da itibarlı, sınır ötesinde de akrabalık ve dini görüşleri nedeniyle bilinen din adamları IŞİD adına çalışan din adamlarıyla bir araya getirildi...”
İnsan sormadan edemiyor değil mi;
Bu “din adamları” madem bu denli etkiliydi; el kadar Türkmen kızlarının ırzlarına geçilirken, sırf Şii’ler diye kundaktaki Türkmen bebekler aç-susuz ölüme terk edilirken niye devreye girmedi?

Velev ki takas...

(...) Musul işgali sürecinde IŞİD’in müttefiki olan Sünni aşiretleri etkileyen iki kişi var. Birincisi terörle yargılanıp idama mahkûm olan ve İnterpol’ün kırmızı bültenine rağmen İstanbul’da ikamet eden Irak Cumhurbaşkanı eski yardımcısı Tarık Haşimi. İkincisi ise Musul’un işgalinde IŞİD’e yardım ettiği söylenen Irak Parlamentosu eski Başkanı Usame Nuceyfi. (...) Türk vatandaşlarının Musul’da rehin alındığı 10 Haziran’dan bu yana seslerini çıkarmayan Nuceyfi ve Haşimi her nedense geçen süre içinde müttefik IŞİD’e gidip ‘Burak şu Türk rehineleri’ demediler.
Belki de uygun zamanı bekliyorlardı!
Arap medyasına göre serbest bırakılan Türk rehineler karşısında Türkiye’de tutuklu IŞİD yandaşları serbest bırakılacak, dışardan Türkiye’ye gelip Suriye’ye girmek isteyen IŞİD militanları rahatsız edilmeyecek, acil durumlarda IŞİD militanları Türkiye’de tedavi görmeye devam edecek, sınır bölgelerinde IŞİD ile PYD arasındaki savaşa Türkiye karışmayacak ve son olarak Türkiye, Batı ile birlikte IŞİD’e karşı savaşta hiçbir şekilde taraf olmayacak.(...)
Hüsnü Mahalli / Yurt

Testi kırılmak üzere

Gazetelerdeki haberlere göre 400’e yakın silahlı PKK militanı, Suruç’dan Suriye’ye geçerek IŞİD’e karşı savaşan PYD/YPG birliklerine katılmış.
Zaten Selahattin Demirtaş’tan başlayarak değişik harf kümeleriyle ifade edilen Türkiyeli Kürt siyasi hareketi de “gençleri” Kobani’deki “devrime” destek vermeye çağırıyor! KCK açıklamasında “Tüm Kürdistan gençliği akın akın Kobani’ye geçmelidir” deniliyor.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bazı gençler, belediyelere ait araçlarla sınıra kadar götürülüp, iğrenç bir savaşın içine atılıyorlarsa, bunun üzerinde durmak gerekir!
(...)
Bu, bugüne kadar sınırımızın dışında süren bir savaşı içeriye taşımaktan başka bir anlama gelmiyor.
Sayılarının hiç de az olmadığını bildiğimiz Türkiyeli cihatçılar da IŞİD’e destek vermek için benzeri yollara başvururlarsa, bunun bir tek pratik sonucu olur: Savaş Türkiye’ye de sıçrar! Böyle bir sıçramanın sonuçlarının neler olabileceğini kolayca tahmin edebilmek de mümkün!..

GÜNÜN SORUSU

Erdoğan, BM programını anlatırken, ABD’de Dünya Yahudi Kongresi heyetiyle biraraya geleceğini söyledi! Nereden çıktı bu?..
Mehmet Ali Güller / Aydınlık

“TRT gibi bir kurum”

TRT 3’te yayınlanan Futbol Arenası programının sunucusu Göktuğ Sevinçli, Fenerbahçe-Gaziantepspor maçı sonrası yapılan yayında Erman Toroğlu’na ’Aziz Yıldırım’ın görüşünü merak ettiğini’ söylüyor; Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı da ’bu iddia yalan’minvalli bir açıklama yayınlıyor. Yıldırım’ın açıklamasında dikkat çekici bir vurgu var. Diyor ki “Bu tür basit iddialarla TRT gibi bir kurumda program yapan kişinin, izleyicilerini daha fazla izlenme uğruna kandırmasını esefle kınıyor, takdiri kamuoyuna bırakıyorum.”
“TRT gibi bir kurum” derken?!
Mevzu bahis; abartma, çarpıtma, yok sayma gibi türlü yolla izleyicinin yanılmasına çanak tutmaksa, son 12 yılda tanık olduklarımızdan sonra, bunun “TRT gibi bir kurum” da yapılmasına şaşıracak ne var Allah aşkına!