Biz çapulcular...
Geçtiğimiz cuma gününe kadar kendime sorup duruyordum:
“Ben kimim?”
Meğer bir çapulcu imişim. Geçen cuma günü, bizzat Sayın Başbakan; “Üç beş tane çapulcu köşe yazarı” diyerek bizim kimliğimizi ortaya koydu.
Şu “Çözüm süreci” denilen BOP planına karşı olanlar... Akil Adamlar denilen “Kara propagandacılar”ı eleştirenler meğer çapulcular imiş...
Sözlüğe bakıp öğrendim ki çapulcu demek; başkasının malını gaspeden; yağmalayan insan demek.
(...)
Bakın şu İstanbul’a.... Boğaz’ın o canım yamaçlarına villalar dikerek yağmalayan bizim hayırcılar olmalıdır.
Sultanahmet Camii’n minarelerini gölgeleyecek biçimde tam sahile dev kazıklar gibi gökdelenler dikenler de biz çözüm karşıtları olmalıyız.
İstanbul Belediyesi’ni ele geçirerek buradan imar kanununa aykırı planlar çıkartan da mutlaka bu hayırcı çapulculardır.
İstanbul’da bugün bir karışlık boş yer kalmamış ise... Trafik kilitleniyor ise... Sebebi çapulcuların
kamu malı olan yol kenarlarına bile bina yapmalarıdır.
Vallahi iktidardan en ballı ihaleleri alan da bu çapulculardır. Çözüm sürecine hayır demelerinin sebebi de daha fazla ihale istemeleri olmalıdır.
***
Doğru biz çapulcuyuz... Dedelerimizden belli...
Ama yeni tip bir çapulcu taburu var ki...
Bunlar dışarıyı yağmalamayı bıraktılar.
İçeriyi teker teker satıp yiyorlar.
Üstüne üstlük tabelasını indiriyorlar; mal sahibine de küfrediyorlar.
Çapulcu olduk ama böyle akıllı çapulcu olamadık...
Rıza Zelyut/Güneş
+++
Meğer dindarlıkları ne büyük hırs ve ihtiras biriktirmiş
“İstanbul kent bedevilerinin istilası altında” diyen Ali Bulaç yine zehir zemberek: “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diyen Akif’in şiirlerini okuya okuya şehrin tarihini ve medeniyet mekânlarını tahrip ediyorlar
Limitler ortada: İstanbul, fiziksel büyüme sınırlarına gelip dayanmış bulunuyor. Daha fazla büyüyemez. Geçen yüzyılın ikinci yarısından başlamak üzere İstanbul’u hormonal olarak büyütenler bugün de şehri, çılgınlıkların yaşanacağı mahşer alanına çeviriyorlar.
1950’de Amerikalıların bize uygulattığı Marshall yardım planı Anadolu’yu insansızlaştırdı, Özal’dan bu yana ve ağırlıklı olarak son 10 yılda takip edilen küresel politikalar tarımı öldürüp süreci hızlandırdı. Her yeni proje, nüfusu milyonlara katlayacak özellikte. “Üçüncü köprü” ve “ikinci boğaz” ilave milyonların İstanbul’a akışını hızlandıracak.
(...)
Şu anda kent, ranttan başka gözü hiçbir şey görmeyen kent bedevilerinin istilası altında. Çölün istilacı bedevileri, şehri badiyeye çeviriyor, eski sakinlerini de bedevileştiriyorlar.
İstanbul fetihte 50 bin idi, uzun zaman sonra 100 bin oldu, derken 500 bin ve 1 milyon. Bugün 15 milyon, şimdi 40 milyon nüfusa göre planlanıyor. Bütün projeler “çılgın!” İçinden deniz geçen tek şehirdi, yeni projeyle iki denizin içinden geçtiği metropol olacak. “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diyen Akif’in şiirlerini okuya okuya İstanbul’un tarihini ve medeniyet mekânlarını tahrip ediyorlar.
Kendimize soralım: Neden? Zorumuz ne? Neden 40 milyon insanı aynı mekân üzerinde yığıyoruz? Neden Anadolu’yu insansızlaştırıyoruz? Neden güzelim Üsküdar Haydarpaşa arası sahili New York’un ucube, göğüslere sıkıntı veren Manhattan’a çeviriyoruz? İzmit-Tekirdağ arası milyonlarca insanın yaşadığı mekâna artık “kent” de denemez. Bu başka bir şey! Bu kent kültürünü nereden aldık, hangi İslamî kitapta okuduk? Kur’an’da helak olan kentlerin kıssalarını hiç mi hatırlamak gerekmez? Efendimiz’in sünnet ve siretinin hayat bulduğu Medine böyle mi idi? Hangi İslam filozofu veya fakihi böyle bir şehir modelini savundu?.. Dünün İslamcılarının diktiği devasa gettolara bakıyorum. Meğer dindarlıkları ne büyük bir hırs ve ihtiras biriktirmiş!
Şehirler müennestir, iktidarlar müzekker. (...) “İstanbul” isimli çaresiz kadını onu öldürmeye azmetmiş küresel kabadayının elinden kurtarmak hepimizin görevi.
Ali Bulaç/Zaman
+++
Ne silah bırakması!
Mamafih PKK, Ortadoğu’daki en güçlü “devlet olmayan aktör” konumundadır ve tamamen silahsızlanırsa Kürt coğrafyasının diğer parçalarındaki gücünü koruyamayacağının bilincindedir.
PKK Türkiye’de silahsızlanırken Kandil’deki silahlı gücünü koruyabilmenin siyasetini yapıyor.
Kadri Gürsel/Milliyet
+++
Madem biliyorlardı neden yakalamadılar?
Geçen gün de şöyle bir haber yayımlandı Sabah’ta:
“PKK militanlarının çekilme aşamasında asker operasyon yapmayacak, İnsansız Hava Araçları (İHA) takip yapmayacak. PKK yöneticilerinin, ’Biz Türkiye’den tamamen çekildik’açıklaması beklenecek. Bu açıklama yapıldıktan sonra bölgede geniş çaplı bir operasyon başlatılacak. PKK’lıların barınmak için kullandığı mağaralar, depoları, konaklama yerleri taranacak. İstihbarat birimleri zaten bu yerleri bildiği için operasyonlar hızla tamamlanacak. PKK’lıların geride bıraktıkları silah ve patlayıcılar toplanacak ya da imha edilecek. Bölge silahlardan temizlenecek. Böylece geride kalan silahların daha sonra kullanılması da mümkün olmayacak” .Belli ki Başbakan’ın sözünü ettiği “psikolojik harekât” sadece akıllı insanlar tarafından yürütülmeyecek, yandaş medya da bu iş için gönüllü.
Öyle bir hava estiriliyor ki her şey sanki tereyağından kıl çeker gibi olup bitecek.
Haber, belli ki MİT’ten ya da hükümet kanadından sızdırılmış bilgilere dayanıyor ve şu satır dikkatimi çok çekti:
“PKK’lıların barınmak için kullandığı mağaralar, depoları, konaklama yerleri taranacak. İstihbarat birimleri zaten bu yerleri bildiği için operasyonlar hızla tamamlanacak.”
Merak ettim, istihbarat birimleri bu yerlerin hepsini bu kadar iyi biliyordu da neden bugüne kadar gidip oralardaki militanları yakalamadı, silahları ele geçirmedi?
Yöneticimiz uyuyor mu?
Mehmet Y. Yılmaz/Hürriyet