Başbakan Ahmet Davutoğlu, kasım ayında örtülü ödenekten 119 milyon TL’lik harcama yaptı.
Maliye Bakanlığı’nca açıklanan kasım ayı bütçe gerçekleşme sonuçlarına göre bütçede “gizli hizmet giderleri” olarak geçen, 11 aylık örtülü ödenek harcaması, 1 milyar 1 milyon lirayı geçti.
Görevi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan devraldığı eylül ayından itibaren, Başbakanlık örtülü ödeneğini kullanmaya başlayan Davutoğlu’nun örtülü ödenek harcaması, üç ayda 263.2 milyon TL’ye ulaştı. Aylar itibarıyla şöyle:
Eylül: 109.5, Ekim: 34.7, Kasım: 119 milyon TL.
Başbakan Davutoğlu’nun kasım ayında kullandığı 119 milyon TL’nin, 2014 yılı 11 aylık harcama ortalamasının 28 milyon TL üzerinde olduğunu belirtelim.
***
Amacı ve nerelere harcandığını Başbakan ile dar bir bürokrasi kadrosu dışında kimsenin bilmediği örtülü ödenek, genel bütçe gelirlerinden harcanıyor. (Binde 5’e kadar kullanım limiti var.)
Daha açık anlatımla hepimizin vergilerinden finanse ediliyor.
(...)
2003’te, 100 milyar TL civarındaki genel bütçe gelirleri, 2013’te 375 milyar TL’ye ulaşmış. Bu yıl 393 milyar TL hedefleniyor. En iyimser söyleyişle devletin genel bütçe gelirleri, 11 yılda 4 kat artmış.
Buna karşılık, 2003’te yaklaşık 100 milyon TL ile başlayan örtülü ödenek, 2013 sonuna gelindiğinde 1 milyar 240 milyon TL’ye ulaşıyor. Yani 11 yılda 12 kat artmış.
Başka bir ifadeyle Erdoğan’ın 11 yıl boyunca örtülü ödenekten kullandığı para, bütçe gelirlerindeki artış hızının 3 katı!
Bu sonuç, hangi maliyeciye sorarsanız sorun, en hafif deyimle vahimdir...
***
Gelelim, Erdoğan’ın başbakanlık döneminde örtülü ödenek harcamalarının toplamına.
2003-2013 dönemini kapsayan 11 yıl boyunca örtülü ödenekten harcadığı tutar 6 milyar 355 milyon TL.
Bu yılın ocak ayından cumhurbaşkanı seçimlerini de kapsayan ağustos ayını da kapsayan 8 aylık harcama tutarı olan 738 milyon TL eklendiğinde, 7 milyar 93 milyon TL’lik bir örtülü ödenek kullanımına ulaşılıyor.
Hesabı sorulamayan 7 milyar...
Fakat bu tablodan daha vahimi ne biliyor musunuz?
Bir yıl önce Barış Güler ile Süleyman Aslan’ın evinde bulunup el konulan paraların, geri verilecek olması nedeniyle, yasal faizini de bizim ödeyecek olmamız.
2015 bütçesi hayırlı olsun.
Çiğdem Toker Cumhuriyet
At izi it izine karışmasın
(...) İki gün önce yazdım:
“Demokratik bir ülkede, ülkenin önde gelen bir gazetesi ile önde gelen bir televizyonunun yöneticilerini ucu yayın politikalarına dayanan bir soruşturmayla gözaltına almak (tutuklamak) doğal bir durum değildir. Üstelik bu gazeteciler muhalif konumdaysalar, takibata uğrama biçimleri, takibata uğrama nedenini gölgede bırakır.
(...) eksiklikler ortada: AK Parti’nin bu mücadeleyi bir iktidar mücadelesi görüntüsünün dışında ele alamaması, cemaatle bir dönem yaptığı ittifakla ve bunun sonuçlarıyla ilgili açık eleştiriye girmemesi ciddi bir meseledir. Sorunu bu çerçevede meclise taşımaması, tüm siyasi partilere kamuoyu önünde tüm çıplaklığıyla anlatarak demokratik bir eylem planı önermemesi, HSYK ve benzeri tedbirlerin gerekçesini topluma samimi olarak anlatamaması, bu istikamette çatışma dilini geride bırakacak bir kamu diplomasisi izlememesi büyük eksikliktir. Yolsuzluk dosyaları bu konuda siyasi iktidarın en büyük zaafıdır. Cemaatin gündeme getirdiği yolsuzluk dosyalarına kökten reddedici yaklaşım, siyasi iktidarın verdiği mücadelenin inandırıcılığını zedelemektedir. Bu dosyaların darbe girişimiyle ilgili açık bir boyutu vardır. Ancak yolsuzluklarla ilgili boyut da orta yerde durmaktadır. AK Parti’nin kendi içindeki aksaklıkların üzerine gitmemesi at iziyle it izinin birbirine karışmasına neden olmaktadır...
Ali Bayramoğlu Yeni Şafak
Son durakları ABD!
undan birkaç gün önce... HDP’li Hasip Kaplan, TBMM’de sigara içenler için yapılan camlı odada bir grup gazeteci ve milletvekiliyle sohbet ediyordu. Bir ara;
- Biz Kürtler, önce ” Solculuk evrenseldir, hümanizmdir “ deyip solcu olduk. Ama Türkiye’nin solcuları bizi kabul etmedi, dışladı. Baktık solculardan ve solculuktan fayda yok, Müslümanlık kardeşliktir, Müslümanlarla beraber olalım, dedik. Onlar da bizi kabul etmedi. Yani arkadaşlar, ne yaptıysak, kime elimizi uzattıysak olmadı, deyince orada bulunan CHP milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, araya girdi:
- Sonunda bu yüzden mi Amerikancı oldunuz?
Kaplan, sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak yanıt verdi.
- Amerika, Irak’ı işgal edince biz Kürtlere bin yılda bir gelebilecek devlet kurma fırsatı doğdu. Ne yani, enayilik edip bu fırsatı reddetse miydik? Ayrıca Amerikancı falan da değiliz.
Dilek Akagün Yılmaz yine kendini tutamadı.
- Nasıl değilsiniz? Daha geçenlerde PKK’nın önde gelen isimlerinden Cemil Bayık, ” Çözüm Süreci görüşmelerinde Amerika üçüncü göz olsun “ demedi mi? HDP heyetleri sık sık Amerika’ya gidip destek istemiyor mu? Ayrıca, Amerika Irak’ı işgal edince biz Kürtlere bin yılda bir gelebilecek devlet kurma fırsatı doğdu, dediniz. O dediğiniz fırsat Amerika’nın özellikle doğurttuğu fırsat olmasın?
Tartışma büyümeden uygarca sonlandı...
Melih Aşık Milliyet
Soruşturma yasa dışı
Despotik AKP rejiminde hukuk ve kanunların işlemediğini biliyoruz.
Ama yine de hukuk cinayetlerine işaret etmek şart.
1- ...Hiçbir adli operasyon savcı emri-hâkim kararı olmadan başlamaz.
Başlayamaz.
O halde El Kaide kolu Tahşiyeciler’e yönelik polis operasyonunda, operasyonel polis ekibinin hiçbir hukuki sorumluluğu yoktur.(...) Savcının operasyon emri ise yerine getirilmek zorundadır. (CMK.160-161)
2- ...Bu operasyonları haber yapan, yazan veya konuşan kişiler ise suç sorumluluğunun tamamen dışındadır...
3- ...MİT’in adli soruşturmaya müdahale yetkisi yoktur.
Soruşturma mahallinde bulunma yetkisi de yoktur...
4- Gözaltında aslolan gözaltı süresinin azami sınırlarını beklemeden en seri şekilde ifade alma işlemini bitirmektir.
Karaca ve Dumanlı hakkında ek gözaltı yapılmasına rağmen son güne kadar ifadelerinin alınmaması savcı açısından keyfilik ve görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır. (TCK.257)...
5- ...Savcının silahlı örgüt delili olmadığı halde, tutuklamaya sevk yapması kanun sınırlarını kasten aşmaktır. (TCK.257)
Böyle bir savcının terör delil örgüsü olmayan bu soruşturma dosyasıyla tutuklama talebi, Avrupa’da bir mahkemeye intikal etse, o mahkemenin savcı hakkında suç duyurusunda bulunacağı kuşkusuzdur. Bu suç hükümetle-MİT’le iltisak halinde işleniyorsa hükümetle birlikte savcı suç örgütü kurmuş demektir. (TCK.220)...
6- Sulh ceza hâkimi, davanın esasının görüleceği esas hâkimi değildir. Dava açılacaksa ağır ceza mahkemesine gidecektir... Esas hâkimi kararı açıklamak için geri bırakabildiği halde, sulh ceza hâkiminin böyle bir yetkisi yoktur. (...) sulh ceza hâkimi sorguyu bitirdiği halde kararı ertesi günü saat.14.00’te açıklayacağını söyleyerek kanunu da aşarak Anayasa’yı ağır şekilde ihlal etmiştir.
(...) Hâkim TCK. 257’ye göre görevi kötüye kullanma ve TCK.109/3-d gereğince 16 kez (16 kişi) kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemiştir.
Yani hâkimin işlediği suçun taban cezası (2x16) 32 yıl hapistir.
(...) Bu soruşturma süreci tamamen Anayasa dışı bir suç sürecidir.
Gültekin Avcı Bugün