“Ben tutuklandığımda hiçbirinin sesi çıkmamıştı” diyen Milli Gazete yazarından şok
operasyon tepkisi: On yedi ay suçsuz yere zindanlarda sürünenlerin âhı tutmuştur!
(...) Merhamet etmediler... Nice kimseyi ve çoluk çocuğunu perişan ettiler.
Yaşlı, hasta, gözleri görmez muhterem bir hocaefendinin yıllar boyunca kullandığı ilaçlarını cezaevinde verdirtmediler, hayatını tehlikeye attılar.
On yedi ay tutuklu olarak cezaevinde kalmak... Bunun ne demek olduğunu, hapis yatmamış kimseler bilmez ama bu fakir çok iyi bilirim.
Mahbushanede zaman çok ağır ilerler. Her dakika mahbusun, tutuklunun beynine tokmak gibi iner.
On yedi ay ne ki demeyin sakın. On yedi ay değil, on yedi gün yatsanız böyle konuşmazsınız.
Bugünkü tutuklamaların ardında, birtakım Müslümanlara yapılan komplolar, merhametsizlikler, adaletsizlikler, insafsızlıklar vardır.
Bunların iki sebebi vardır:
Beşerî sebepler...
Kader-i ilahî...
On yedi ay suçsuz yere zindanlarda sürünenlerin âhı tutmuştur.
Üzerinde sanıkların değil, komplocuların parmak izi bulunan silahlar...
Zulüm bumerang gibidir. Döner dolaşır atanın başına çarpar.
(...) ABD’li, AB’li bazı ağızların protestolarına kulak asılmamalıdır. 1984’te basın ve fikir suçundan tutuklandığımda onların sesleri çıkmamıştı.
Sakın inanmayın, kanmayın, aldanmayın... Basın hürriyetiyle ilgisi yok bu olup bitenlerin.
Bumerang döndü dolaştı ve atanın başına vurdu.
Daha çok şeyler olacak.
Yaşayan görecek...
Bu iş (Allah korusun) iç savaşa kadar gidebilir.
Fitneyi ilk kimler başlattı?
Evvel yoğ idi, şu Dinlerarası Diyalog... Üç ibrahimî din vardır, üçünün mensupları da Cennetliktir hezeyanını kimler çıkarttı?
Bu işin içinde Papalar, papazlar, pastörler, hahamlar da var...
Siz unuttunuz mu bilmem, bendeniz unutmadım, Mardin’de Kasımiye medresesinde yapılan Dinlerarası Diyalog festivalinde aynı anda çanlar çılgınca çalarken ezanlar okunmuştu.
Bunları tenkid edenler on yedi ay yattılar. Kendileri, aileleri perişan oldu. On yedi ay boyunca nasıl geçindiler?
Mahbuslar zindandan çıkamaz ama mazlumların duaları o kalın duvarlardan, demir kafesli pencerelerden kolayca çıkar ve ötelere yükselir...
Mehmet Şevket Eygi / Milli Gazete
Dünün manşetleri günün manşetleri
(...) Bazı gazetelerin (iktidara dün de bugün de yakın duranlar çarpıcı sonuç veriyor) eski nüshalarıyla son dönem yayınlarını yan yana koysak memleketin manzarası şak diye ortaya çıkar..
(...) Mesela bir evde el bombaları bulunmuş.. Gazete ortalığı karıştırmak isteyen tehlikeli örgütten bahsediyor... Bir sürü isim zikredilmiş.. Kafadan sanık yapılarak..
Aynı gazetenin son aylardaki nüshasına bakıyorsun.. Evde bulunan el bombaları haberi yine geniş yer almış..
Ama bu kez polisin koyduğunu yazıyor.. Yine bir sürü isim zikrediliyor ama bu kez mağdurlar klişesiyle..
***
Mesela bir kroki bulunmuştu, kroki darbe yapmaya hazırlanan örgütün yer altına sakladığı silahları gösteriyormuş..
Polis kazı yaptı, tabii televizyonlarda oradaydı, insanlar ekran başındaydı.. Nefesler tutulmuştu!..
(Ha bu arada bir televizyon kanalı polisten önce kazı yerine gitmişti.. )
Kazıdan silahlar çıkıyor, yine bir sürü gözaltı, yine bir dizi tutuklama.. Suçlamalar çarşaf çarşaf yazılmış..
Aynı gazete yine aynı konuyu işlemiş.. Bu kez silahların silahları bulanlar tarafından oraya gömüldüğü haberi birinci sayfadaydı..
Tezgâhmış..
***
Gazete beş yıl önce manşet çekmiş.. Darbe planının belgesi ortaya çıktı diye..
Aynı olay beş yıl sonra da manşette.. Darbenin belgesi sahteymiş başlığıyla..
***
Peki bunca tezgâhı, bunca kumpası nasıl yutturdular? (...) Bugün ekranları kaplayıp eski ortaklarını, eski arkadaşlarını suçlayan, en çok bağıranlar var ya..
O gün görmemek işlerine geliyordu..
Mehmet Tezkan / Milliyet
Demek bıraksan iki kazı güdemeyecekmiş!
(...) Millet bunlara güvenmiş, “Ülkeyi benim adıma yönetsin” diye oylarını verip iktidara getirmiş ama bunlar gidip her şeyi cemaate teslim etmişler!
Belli ki iki kazı güdebilecek durumda değillermiş, cemaatin kadroları ile iktidar olmaya çalışmışlar.
(...) Hayır baylar, sizin kavganızın tarafı değiliz.
Devlet içinde devlet olmak üzere paralel bir örgütlenme içinde olanları da savunamayız, tek dertleri ceplerini doldurmak olanları da!
Sahte delillerle insanları hapse atıp bir korku imparatorluğu yaratmak isteyenleri de savunamayız, kişisel ikbal hırslarını tatmin için buna göz yumup onlara ne istedilerse verenleri de!..
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
ABD’ye kaçtığı ileri sürülen Gönültaş: “İşte geldim buradayım”
(...) Güya,
- Amerika’ya kaçmışım.
- Fethullah Gülen’in eteklerine sığınmışım.
- Zayıf halkaymışım, o yüzden kaçırılmışım.
- Amerika’ya gitmişim.
Yazıklar olsun size ve yalanlarınıza.
Pensilvanya’da değildim. Yüzde yüz gıybet ettiniz ve sadece zannettiniz. Moskova’daydım son birkaç gündür.
(...) kaçıp da kendimi uzun yıllar vatan hasretine düçar edeceğimi sanan ahmaklar üzülecekler ama işte döndüm bak.
İşte buradayım, İstanbul’da, dünyanın en güzel yerlerinden birinde.
Atatürk Havalimanı’na Türk Hava Yolları uçağı ile gece vakti indim. Pasaport kontrolden geçtim. Gittim evime yattım...
Nuh Gönültaş / Bugün