AKP’ye yakın gazetelerde yazanlar Başbakan’a “canlı kalkan”
olurken, cemaat yanlıları yaklaşan seçimlerle korkutmayı tercih etti...
‘Yolsuzluk yapan mağduru oynayamaz’
Nargile kafelerinden mahalle bakkalına, dost sohbetlerinden fasıl gecelerine, hemen herkesin bildiği bir “sır” dı yolsuzluk hikâyeleri...
“Mücahitler müteahhit oldu” özdeyişi, esasen yolsuzluk hikâyelerine yapılan kinayeli göndermelerden biri değil miydi?
Dahası, bu söylentiler sınırları da aşmıştı...
2012’nın aralık ayında, büyük fon yöneticilerinin bulunduğu bir konferansa konuşmacı olarak çağırılmıştım. Diğer konuşmacıların aksine Türkiye’de siyasi risk alanının büyüdüğünü anlattığım o konferansın sonunda, yanıma yanaşan bir fon yöneticisi hiç eğip bükmeden doğrudan sormuştu: “Türkiye’de iş yapmanın bedeli yüzde kaç...”
Yolsuzluk konusunda bazı bakanlar o kadar diken üstündeydi ki bir tweet mesajına kimler kimler devreye giriyordu.
(...)
Borsa tabiriyle konuşalım. Halk zaten yolsuzluk iddialarını çoktan satın almıştı. Bu operasyon sadece o algıların pekişmesini sağlayıcı etki yapacak...
Bence AKP’nin kaybettiği yer işte burası. Medyaya ne kadar baskı uygulanırsa uygulansın, insanların algılarını, fısıltı gazetelerini susturamazlar...
Havaalanından deniz dolgusuna, topçu kışlasından alt geçide, maden ruhsatından medya patronluğuna, enerji ihalesinden TOKİ ihalelerine son on yılda ihale alan patronlara bakın. Hep aynı kişileri göreceksiniz. Bu memlekette tek becerikli o patronlar mı var?
Halk da bunu görüyordu...
Medya halkın gördüğü yolsuzluk hikâyelerini yazmadığı için siyasetçiler halkın gördüğünü göremiyordu.
(...)
Şimdi AKP medyası bu operasyonu “zamanlaması manidar”, “Cemaat operasyonu”, “uluslararası operasyon”, “Erdoğansız AKP isteyenlerin operasyonu” gibi çeşitli bahanelerle operasyonun içini boşaltmaya çalışacak.
Ama hiç kimse hayır bizim dönemimizde yolsuzluk yapılmadı diyemeyecek...
(...)
Erdoğan, Deniz Baykal’ın seks kaseti ortaya çıkınca “Eşine ihanet edenler mağduru oynayamaz ” demişti...
Şimdi Erdoğan’dan “Yolsuzluk yapan mağduru oynayamaz” demesini bekliyoruz...
Emre Uslu/Taraf
+++
Zoru görünce “yeniden milli mücadeleci” oldular
Madalya taktıkları günlerde
iyiydi de şimdi mi kötü
oldu bu Yahudi lobisi...
Amerikan Kongresi’nin Temsilciler Meclisi kanadından 47 milletvekili, en büyük İsrail yanlısı lobi olan AIPAC’in isteği üzerine, Amerikan Dışişleri Bakanı ve Hazine Bakanı’na mektup yazarak Halkbank’a yaptırım uygulanmasını istemişti. O mektuptan okuyalım: ’Anlıyoruz ki, Türkiye İran’dan petrol ve doğalgaz alımını azaltırken, devlet bankası Halkbank, yaptırımların aşılması için kullanılıyor. İran’ın uluslararası yaptırımları delmek için beş yurtdışı bürosu ve Tahran’da da bir temsilciliği olan Halkbank’a yatırdığı mevduat üzerinden altını kullandığı yönündeki endişenizde size katılıyoruz.’
ABD’nin Halkbank hakkındaki rahatsızlığına, 2014’ten itibaren Kürdistan petrolü üzerinden gelecek 16 milyar doları -ABD’yi bypass ederek- bu bankanın koordine edeceğini eklersek, Halkbank’ın bir anda devletin ’mahrem kasası’ ve ekonomik bağımsızlığının mecrası haline geldiğini söyleyebiliriz. Tabii bu soruşturma sonrası ortada ne derece bir mahremiyet ve/veya bağımsızlık kaldığını da hep beraber göreceğiz.
Hilal Kaplan/Yeni Şafak
+++
İddialar yenilir yutulur değil
Bir operasyon hükümete kadar uzanıyorsa bunu yapanlar ya çok çılgın olmalı ya da ellerinde şek ve şüphe götürmeyecek, inkâr edilemeyecek, tevil yapılamayacak netlikte belgeler bulunmalı. Zaten yargının görevi hukuka aykırı olan, yasaların suç saydığı, kriminal vakaların üzerine gitmek değil midir? Böyle konuların üzerine gitmemek, yargının bizzat kendisinin suç işlemesi anlamına gelir. (...) Dün gündeme gelen bilgilere göre iddialar yenilir yutulur gibi değil. (...) Umut ediyorum ki, bu konu siyaset üzerinden değil de kriminal çerçevede değerlendirilir ve gerçekten suç işlemişler varsa bunlar koruma altına alınmaz.
Mehmet Kamış/Zaman
+++
YANDAŞ MEDYA SAVCIYA KARŞI OMUZ OMUZA...
Yandaş gazetelerden Akşam yaşananları “Derin operasyon: Dershanelerin dönüşümü tartışmasıyla başlayan kampanya seçime ayarlı bir operasyonla devam etti...” diye duyururken Sabah “Kaset olmadı dosya verelim: Operasyonun amacı siyaseti itibarsızlaştırmak” dedi. Star’ın manşeti “Seçim ayarlı operasyon” du ve “Dershaneler üzerinden başlatılan kara propaganda zirve yaptı” deniyordu. Türkiye ve Yeni Akit haberi Erdoğan’ın Konya konuşmasındaki sözleri ile görmeyi tercih ederken günün en ironik manşeti Yeni Şafak’tan geldi. Ümraniye operasyonlarında yere göğe koyamadığı savcıları hedef alan gazete “Nöbetçi savcı işbaşında -Hakim ayarlayıp karar çıkarttı” manşetiyle çıktı.
+++
“Talimat okyanus ötesinden”
BD’nin neocon’ları öteden beri halkın bankasının petrol ve İran dâhil, farklı alanlardaki faaliyetlerini, Türkiye için muhteşem olsa da kendileri için tehlikeli buluyorlardı. Tecelliye bakın ki talimat okyanus ötesinden geldi ama çelmeyi atan bizim insanlarımız oldu. Türkiye’yi faiz cenneti olmaktan çıkaracak, büyütecek, küresel oyuncu haline getirecek, yeni alanlarda güçlü kılacak, ballı ihaleleri kesecek kısaca büyük oyuncu olma kararı verip uygulayacaksın... Yok, öyle, burası Türkiye... Okyanus ötesi dalga, bürokratik oligarşisiyle sabahın köründe tepene biner.
Şeref Oğuz/Sabah
+++
İsterlerse porno kaset çıkarsınlar... “Erdoğan’a iyice bağlanıyoruz”
Başbakan Erdoğan’ın canını yakmak ve AK Parti iktidarını yıpratmak adına Türkiye düşmanı uluslararası güç odaklarının ekmeğine yağ sürmeyi dahî göze alarak her şeyi yapmaya hazır olduğu intibaını uyandıran bir kadroyla karşı karşıyayız. Darbeci generallere selam göndererek, hükümetle mücadele yolunda hiçbir bel altı vuruşundan imtina etmeyeceğini daha yolun başında açıkça ortaya koymuş olan bir kadroyla...
Hal bu iken, Hakan Şükür adına kaleme alınan istifa mektubunun veya o yolsuzluk iddialarının içeriklerine yoğunlaşacak değilim. İsterlerse porno kasetler de çıkarsınlar, onları izleyecek de değilim.
Önce mazrufa değil zarfa bakarım bu ortamda. Zarfın “Gönderen” kısmına bakarım. Orada “Erdoğan’dan İntikam Merkezi” mi yazıyor? Öyleyse o mektubun bana söylediği ilk şey şu: Erdoğan’a sahip çık!
(...)
Şimdiye kadar AK Parti üyesi olmadım. Şimdi, bu yazıyı noktalar noktalamaz, ilk iş olarak, üye yazılmak için AK Parti Yenimahalle İlçe Teşkilatı’na gideceğim inşaallah.
Hakan Albayrak/Star
+++
MUHALEFET ÇATIŞMAYA ODAKLANDI
İktidara muhalif gazetelerin manşetleri ise şöyleyd: Aydınlık “Dört bakana operasyon” , BirGün “Takke düşt-AKP ile cemaat arasındaki iktidar kavgası kirli yolsuzluk belgelerinin ortaya saçıldığı bir savaşa dönüştü” , Cumhuriyet “Pimi çektiler - Cemaat şah dedi”, Evrensel “AKP’nin aşil topuğuna kurşun”, Sol “Hükümet istifa”, Sözcü “Tayyip bu pisliği temizle ya da istifa et, git”, Yurt “Cemaatten AKP’ye yolsuzluk tokadı”
+++
Savaşın perde arkasında Gül var!
En sonunda söyleyeceğimi hemen yazayım:
Sanıldığı gibi bu son mali operasyon salt Cemaat-Erdoğan kavgası olarak değerlendirilemez.
Olayın çapı çok daha büyüktür.
Erdoğan’la “savaşan” ; onu yıpratan perde arkasında bir isim var:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül!
(...)
Dershane kriziyle birlikte Erdoğan’ın, emniyette büyük bir operasyona başlayacağı bilgisi kulislerde konuşuluyordu. 40’ı aşkın emniyet müdürünü değiştireceği söyleniyordu. “Ha bugün ha yarın olacak” deniyordu.
Emniyet müdürleri kararnamesi bir türlü çıkamadı.
(...)
Sebebi belli; Erdoğan’a engeller çıkaran biri var: Çankaya Köşkü’ndeki Cumhurbaşkanı Gül.
Erdoğan üçlü kararnamelerde geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi istediği atamaları yapamıyor; Gül zorluk çıkarıyor.
Yani:
Erdoğan’ın karşısında sadece Cemaat yok.
Cemaat ile birlikte hareket eden Köşk var!
Erdoğan, Gül ile Cemaat arasına sıkıştı kaldı.
Soner Yalçın /Sözcü
+++
“Başbakan’ı da alırız” demekmiş!
Varan-1 Operasyonu, ‘Bakanların çocuklarını aldık. Bakanları da, Başbakan’ı da alırız’ mesajı olarak değerlendiriliyor.
AK Parti sindirilmek isteniyor.
Abdülkadir Selvi/Yeni Şafak
+++
Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar sürer
İki taraf da kirli demekle, bir taraf yıpranacak ne güzel diye el oğuşturmakla geçiştirilemeyecek kadar önemli ve belirleyici bir ayrışma...
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devamı muhtemel bir çatışma var...
Ali Bayramoğlu/Yeni Şafak
+++
DP gitti, ANAP gitti AKP niye gitmesin?
Güçlü halk desteğine sahip iktidarları bir seçim arefesinde sarsmak mümkün müdür? Eğer o ülke Türkiye ise mümkündür elbette. 1960’da DP halk desteğine sahipti ve yakında seçime gideceği biliniyordu... 1965 ve 1969 seçimleri sonrasında AP de bayağı güçlüydü... Ülkeye çağ atlatmasıyla övünen ANAP ’alternatifi olmayan bir parti’görüntüsü veriyordu... Herbiri dönemlerinde Ak Parti’nin şimdilerde sahip olduğu oy kadar bir halk desteği bulmuş durumdaydı. Tarihin sık sık tekerrür ettiği bir ülkeyiz...
Fehmi Koru/Star
+++
Akil Penguen
Penguenler uçamayan deniz kuşları sınıfından oldukça ilginç hayvanlardır. (...) Sonuç olarak penguenler güzel hayvanlardır. Korunması için gerekli tedbirleri almak insanlık vazifesidir. Memleketin bu tımarhane hâlleri devam ederse, bundan sonraki yazılarımı kutup ayıları, tavşanlar ve yunus balıkları üzerine yazacağım. Kimse kusura bakmasın.
Deniz Ülke Arıboğan/Türkiye
+++
“HİZMET”ÇİLER YOLSUZLUKLA VURDU
Cemaate yakın gazeteler birinci sayfalarında özellikle “yolsuzluk” vurgusu yaptı. Bugün “Şoke eden operasyon-Türkiye güne şok rüşvet yolsuzluk ve karapara operasyonu ile başladı” derken, Zaman “Türkiye’yi sarsan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu”, Taraf ise “Büyük operasyon- Türkiye’yi sarsan büyük rüşvet operasyonu” manşetleriyle çıktı.