MEDYA POLEMİK (18 Ocak 2014)

MEDYA POLEMİK (18 Ocak 2014)

Nasıl kafeslendik!

Erdoğan’ın “akil adamı”, bir zamanların Taraf yazarı, “Genç Sivil” Yıldıray Oğur, Türk Milliyetçilerini hedef gösterme/karalama aracı olarak “kullanılan” Hrant Dink suikastının arkasındaki “kirli tezgah”ı itiraf etti

Nasıl kafeslendik!

“19 Ocak’ın yıl dönümünde yapılacak en iyi iş, tüm bu cinayetlerin karartılmasına hizmet ederken, bazı askerlerin hayatını karartan bu planlara zamanında inanmış insanlar olarak kullanışlı aptallığımızı kabul etmektir. Bizi “Kafes”leyenler bulunursa belki katillere de bir adım daha yaklaşmış oluruz...”

Bir 19 Ocak’ın daha yıl dönümü yaklaşıyor. Yedi yıl sonunda gerçek katiller hakkında elimizde olan en somut şey bir kitap. Yurt dışından gelen ihbar mektuplarıyla binlerce kişiyi dinleyip, cd’lerin içinden, buzdolabı arkalarından gizli programlar, cd’ler çıkarıp, çakmaklı kameralarla izleyip, ‘Kozmik Oda’lara, ordunun fayans altlarına kadar girebilen çok yetenekli polis ve savcıların bulamadığı ipuçlarını bulan, soramadığı soruları soran Fethiye Çetin’in Utanç Duyuyorum/Hrant Dink Cinayeti’nin Yargısı kitabı.

Dink’in avukatı Çetin “o planı” neden anmıyor?

Ama kitapta sanki bir eksik var: Kafes Eylem Planı’ndan neden bir satır bile bahsedilmemiş?
Kafes Eylem Planı’nı hatırlayan var mı? Poyrazköy’de çıkarılan mühimmattan sonra çıkan AKP’yi yurt dışında köşeye sıkıştırmak için gayr-i müslimlere yönelik tedhiş eylemlerinin yer aldığı, Koç Müzesi’nde sergilenen denizaltının içine bomba koyup, çocukların en kalabalık olduğu bir günde patlatmayı düşünen “manyak” askerlerin planlarından biriydi işte. 19 Kasım 2009’da ilk olarak Taraf’ta yayınlanmıştı. Sonra tutuklamalar geldi, iddianame yazıldı.
Ama Fethiye Çetin’in kitabında göremeyince şaşırmamın sebebi plandaki “Rahip Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant DİNK operasyonları” ibaresi. Planın, A ve B planlarının da olduğunu anımsatan “Zaman Dilimi: C” ile başlaması.
Dink davasının avukatları uzun süre Kafes davasına müdahil olmaya çalıştı, açıklamalar yaptı, sorular sordu, davayla ilgilenen herkes Kafes’le düğümün çözüldüğüne inandı uzun süre. Mahkeme önünde içinde Kafes geçen bildiriler okundu, üzerine yüzlerce yazı yazıldı, haberler yapıldı.

“Suç unsuru yok” denen DVD nasıl suç delili oldu?

Peki ne oldu Kafes Eylem Planı’na?
En son bir emekli liberal yazarın AKP’nin Ergenekon ve Balyoz davalarında yeniden yargılanmaya destek vermesini eleştirdiği yazısında “Bunlar Ergenekoncularla anlaştı” bahsinde adı geçen davalardan biri olarak gördüğümü hatırlıyorum.
Google’a bakınca en son dava ile ilgili küçük haberler çıkmış. Dava dediysek bu kadar mühim iddiaların bulunduğu yayınlandığında büyük kıyamet koparan plan bir dava çuvalına atılmış. 33 sanıklı Kafes Davası, 17 sanıklı Poyrazköy, 19 sanıklı “Amirallere Suikast”, 8 sanıklı ÇYDD ve ÇEV davalarıyla birleştirilmiş. Çoğu Deniz Kuvvetlerinden muvazzaf ve emekli askerlerden oluşan 85 sanıklı bu torba davada 2013’ün sonu itibarıyla kala kala sadece 5 tutuklu sanık kalmış.
Tutuklu sanıklardan biri emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş. Kafes İddianamesindeki diğer 33 sanık hakkındaki iddiaların hepsi aynı cümleyle başlıyor: LEVENT BEKTAŞ’ın iş yerinde ele geçen 3 nolu DVD deki..
Davanın temeli o DVD çünkü.
21 Nisan 2009 tarihinde aranan Bektaş’ın iş yerinde el konmuş DVD aslında 22 Nisan tarihinde Emniyet’te incelenmiş ve bir suç unsuruna rastlanılmadığı diye rapor tutulmuş. Bektaş’a sorgusunda Kafes planı da sorulmamış. Sonra birden 4 Mayıs’ta DVD tekrar incelenmeye alınmış ve 11 Mayıs’ta rapor savcıya teslim edilmiş. Rapora göre “Okul” adlı videonun arkasına saklanmıştır Kafes Planı.
İddianameden okuyalım:
“Levent BEKTAŞ’tan ele geçirilen PRINCO marka, P412240106031211 seri numaralı ‘Mezuniyet Töreni’ ibareli 1 nolu CD’de ’Data Stash’isimli özel bilgisayar programı kullanılarak 3 nolu DVD’de bulunan video görüntüsüne ait dosyanın içine gizlenen ’ac.rar’isimli arşivleme/sıkıştırma dosyasının görünür/okunabilir hale getirilebileceği tespit edilmiştir. Böylece 3 nolu DVD içerisinde bulunan ‘Okul (2004 DVD) Rip.mp4’ isimli video dosyasının içerisine/arkasına normal bilgisayar kullanıcıları tarafından görülmesi ve okunması mümkün olmayacak şekilde farklı bir dosyanın ’Data Stash’isimli program kullanılarak gizlendiği anlaşılmıştır.”

Soruşturmadaki tuhaflıklar zinciri

Davada tuhaflıklar zinciri bundan sonra başlar. Çünkü daha bu araştırmayla plan bulunmadan 27 Nisan’da sanıklardan birine Kafes sorulmuştur. En tuhafı bu değildir ama.
Planın başında durum tespiti yapılırken “29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinde bekledikleri başarıyı elde edememiştir” ifadesi kullanılmış. Hâlbuki planın tarihi 30 Mart 2009. Yani seçim sonuçları bile tam belli olmadan Denizciler oturmuş ve AKP’yi köşeye sıkıştırma aşkıyla bir günde, içinde ayrıntılı planların, fişlemelerin, haritaların olduğu Kafes Eylem Planı’nı yazmıştır.
Davanın hâlâ 5’i tutuklu olan 33 sanığını sanık yapan tek delil işte o DVD’de adlarının birtakım dijital kâğıtlarda geçmesi. Peki, gerçekten Levent Bektaş’ın DVD’sinden Kafes Planı çıktı mı?
TÜBİTAK’a göre “evet”. Sanık avukatlarının incelettiği Boğaziçi Üniversitesi’nden uzmanlara göre “hayır”. DVD ve CD’leri inceleyen New York Polis Teşkilatı’nda Dahili Araştırmalar Bölümünün Bilgisayar Suçları Soruşturma Birimi’nin kurucusu ve şube müdürü Adli Bilirkişi Yalkın Demirkaya ise sadece “hayır” dememiş ve eklemiş: “Meslek hayatımda bu kadar pervasızca işlenmiş bir suça daha şahit olmadım. Bu kişiler, o derece kasıtlılar ki, el konulan kanıtlardan (CD1 ve DVD3) çıkmadığı aşikâr olan raporlar hazırlamakta hiçbir çekince hissetmemişlerdir. Bu, yaptıklarından sorumlu tutulmayacaklarına dair belli bir özgüven içerisinde hareket ettiklerini göstermektedir. Bu özgüven ise, ancak güç sahibi kişi/kurumların doğrudan desteği sayesinde mümkün olabilir.”

Operasyon’u ‘kullanışlı aptallar’la meşrulaştırdılar

Bu arada İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Jale Bafra plandaki Levent Bektaş’a ait olduğu söylenen imzanın sahte olduğunu tespit etmiş.
Daha bir sürü şey. Mide bulandıran, ne kadar aptalmışız dedirten bir sürü çelişki. Neyse zaten artık kimsenin umurunda değil Kafes Eylem Planı. Gayr-i müslimlerin sorunlarına, Hrant Dink, Zirve davalarına duyarlı insanlar bu planlarla iktidar mücadelesinde seferber edildi, onlar üzerinden kamuoyu yapıldı, o desteğin üzerinden ordu içinde alan açma, mevzi kazanma operasyonları meşrulaştırıldı. Fethiye Çetin, kitabına Kafes kelimesini dahi sokmayarak en doğrusunu yapmış. Bu iddianamelerin hiçbirini okumayıp, davaların seyrini izlemeyip, neredeyse tamamı AKP’ye karşı olan bu planlarla ilgili AKP iktidarı bile yeniden yargılanmayı (ki deliller güçlüyse bundan neden korkuluyor?) savunurken, iktidarı Ergenekonculukla suçlayanlar kullanışlı ahlaksızlıklarına devam edebilir.
19 Ocak’ın yıl dönümünde herhalde yapılacak en iyi iş, tüm bu cinayetlerin karartılmasına hizmet ederken bazı askerlerin hayatını karartan bu planlara zamanında inanmış insanlar olarak kullanışlı aptallığımızı kabul etmektir. Bizi “Kafes”leyenler bulunursa belki katillere de bir adım daha yaklaşmış oluruz...
Yıldıray Oğur/Türkiye

+++

Fezleke korkusu

Bakan Çağlayan’ın 28 kere toplam 52 milyon dolar.. Bakan Güler’in 10 kez toplam 10 milyon dolar.. Bakan Bağış’ın 3 kez toplam 1.5 milyon dolar rüşvet aldıkları iddia ediliyormuş.. Savcı istediği kadar iddia etsin, Meclis çoğunluğu iktidar partisinde bakanlarını yedirmez.. Yüce Divan yolunu açmaz..
Mesele o değil.. Mesele başka.. Fezleke Meclis’te işleme alındığı anda belgeler, bilgiler, telefon konuşmaları ortalığa saçılacak.. Muhalefet partilerinin eline geçecek..
27 klasör 504 sayfaymış.. Kim bilir içinde neler var, neler..
Mesele bu..
Mehmet Tezkan/Milliyet

+++

Hurmalar...

Hiç kusura bakmayın, bu abuk sabuk algı yönetimiyle milletin akıl sağlığını bozamazsınız. Hiç hesap vermeden 11 yıldır yapıp ettiklerinin tüm günahını eski ortağın sırtına yüklemeye çalışanları aklayamazsınız. Bu saatten sonra umacılarınızı sürseniz nafile. Her koşulda aklımıza şu deyimin gelmesine mani olamazsınız; “Akşam yediğin hurmalar, sabah .. tırmalar!” Anketlere bakılırsa hiç fena tırmalamıyor! En az yüzde 5’lik yıpranma böyle zıvanadan çıkarıyorsa, yüzde 10 olursa düşüş neler yaparlar neler kimbilir!
Ceyda Karan/Taraf