MEDYA POLEMİK (16 Aralık 2014)

MEDYA POLEMİK (16 Aralık 2014)

Onlara bile(!) “oh olsun” demeyeceğiz

(...) Operasyon, aralarındaki iktidar çatışmasının bir parçası. Cemaat iktidardan aşağı itildi. Bu açıdan, iktidarın parçası olduğu zaman yaptıklarının zerresini kimseye yapamaz. Basın özgürlüğü diye sesleniyorlar, tamam, basın özgürlüğü.. Buna kimse sessiz kalamaz. Ama bu destek, bugün “basın özgürlüğü” diyenlerin, dün basına yaptıkları zulmü unutmamızı gerektirmiyor... (...)
Orhan Bursalı Cumhuriyet
***
(...)Her şeyden önce; ülkede, ‘vatan haini’denecek düzeyde bir ‘paralel yapı’oluşmuşsa 12 yılın hükümetleri, buna ya bilinçli olarak yol verdi (‘Ne istediler de vermedik’denmişti) ya da hiç göremediler. İki halde de ilk sorumlu hükümetlerin kendileridir.
Şükrü Küçükşahin Hürriyet
***
(...) Daha evvel cemaatle el ele rakiplerini tasfiye eden güç, bugün de cemaatten öğrendiği taktiklerle cemaati tasfiyeye girişmiştir. Buna “oh olsun” denmez. Cemaatin berbat siciline rağmen denmez. Eski dostları da dahil bütün düşman bellediklerini teker teker operasyonlarla avlayan bir avcı var. Son avı, avcının eski av arkadaşı diye av görmezden gelinecek gibi değil. Bu bir sürek avıdır. Avcı kendini rahat hissedene kadar da devam edecek(...)şimdilik azat ettiği eski avlarına tekrar tuzak kurmayacağının da garantisi yok. (...)
Özgür Mumcu Cumhuriyet

Bak şu Abdülkadir’e....
İtirafname gibi...
(...)Aynen Ergenekon operasyonu kapsamında Ahmet Şık’ın, Müyesser Yıldız’ın, Türkan Saylan’ın gözaltına alınmasını doğru bulmadığım gibi.
(...) Zaman ve STV yöneticilerinin gözaltına alınması ne anlama geliyor? Zaman Gazetesi’ne giderek polislerin Ekrem Dumanlı’yı polis otosuna bindirmeleri doğru mu? Basına baskı yapılıyor diye dünyayı ayağa kaldıranların ekmeğine yağ sürülmedi mi? Bu operasyonu yapanlar nasıl bir algı yönetimine hizmet ettiklerinin farkında mı? Yaptıkları Türkiye’yi dünyaya rezil etmekten başka bir işe yaramadı.
Ayrıca bir gazete binasından bir gazetecinin bu şekilde gözaltına alınmasına kimse itiraz etmese ben itiraz ederim. Yapılan doğru değil.
Şiddete bulaşmadığı, sahte suç ve delil üretmediği sürece gazetecilerin, ne suçu var? Kurtlar Vadisi’nde işlenen her konudan dolayı kanal yöneticilerini mi içeri alıyorsunuz?
Dikkat ederseniz bir süreden beri paralel yapıya ilişkin yazılar yazmıyorum. Çünkü geçmişte Ergenekon’da olduğu gibi şimdi de paralel yapı diye bir çuval açıldı içine herkes doldurulmak isteniyor. Bunun paralel yapıyla mücadeleye zarar verdiğine inanıyorum. (...)
Abdülkadir Selvi Yeni Şafak

Medya mahkemesinde yargısız infaz edilen Balbay’dan cellatlarını utandıracak satırlar

Hukuksuzluğun her türlüsüne hayır...
(...) Silivri duruşmalarında sık yaptığımız vurgular şunlardı:
-Hukuk bir gün herkese lazım olur.
(...) Yeniden vurgulamak gerekirse, kurbanı kim olursa olsun, hukuksuzluğun her türlüsüne “hayır” diyebildiğimiz gün biraz daha insanlaşacağız.
Silivri mahkemelerinden önce kurulan medya mahkemelerinin kahramanları bugün hukuk arıyor. İnsan olmanın gereği herkesin adil yargılanmasını istemek ve savunmaktır(...)
Mustafa Balbay Cumhuriyet

Eski savcıdan şok iddia
MİT “faili meçhul” suçlamasının içini doldurmak için suikast düzenleyecek
(...) İftiralar faili meçhul cinayet sınırına kadar vardıysa, ’dar operasyonel kadro’eylemlere başlayacak.(...) MİT’te de böyle bir birimin teşkil edildiği duyumlarını 1 yıldır alıyordum. Bu birimin yapmaya hazırlandığı nokta suikastları olacağını duymuştum. (...) Öyle görünüyor ki ikna edici olsun veya olmasın bunu deneyecekler...
Gültekin Avcı Bugün

Ve “o soru” bumerang oldu:

Ekrem Dumanlı sadece
gazeteci mi?

(...) Ekrem Dumanlı, gazetesinde meydan okuyabilir, hatta şov yapabilir, gazetecilik örtüsü altında bir dokunulmazlık arayabilir. (...) Dumanlı’nın gazetecilik tarafını sonuna kadar savunacağız. Bunda tereddüt etmeyeceğiz. Ama gazetecilik dışındaki rolü konusunda yanında olmayacağız. Tam tersine karşısında olmaya devam edeceğiz...
İbrahim Karagül Yeni Şafak

“Yüz yıllık ittifak böyle bitmemeliydi”
(...) Otokrat rejimler öncesinde bu işe niyetlenenler, kendilerine karşı bir darbe teşebbüsünde bulunulduğunu öne sürerler; olmayan darbe teşebbüsü bastırılırken otoriter-otokrat rejimi kurmanın önündeki engeller bir bir kaldırılmış olur.(...) Bir rejim otoriter ve otokrat nitelik kazandığında sadece ilk elde kendine rakip veya muhalif çevreleri sindirmekle kalmaz, muhalefetin her türünü denetim altına alır, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırır ve icraatlarının hiçbiri için kimseye hesap vermez. (...) bir gruba karşı yürütülen operasyonlar karşısında “Bana dokunmaz” diyen, bir iki aşama sonra kendisini başka operasyonların hedefinde görecektir.(...) Beni derinden üzen, “dindar insanlar” ın iktidarında bu olayların yaşanmasıdır. Gerçekten yazık oldu, böyle olmamalıydı. Yüz yıllık mücadelemizin meyvesi böylesine acı olmamalıydı.
Ali Bulaç Zaman