Doğru, şehit haberi gelmiyor; ama bakın yerine ne geliyor
İktidarın açılım politikasını destekleyenlerin eleştirenlere karşı başta gelen savunması ne?
“Açılım süreci başladığından bu yana Güneydoğu’dan şehit haberleri gelmiyor.”
Doğrudur (...) ama onun yerine başka haberler geliyor. Örneğin; PKK’nın silahlı asayiş birimleri oluşturduğu... Bu birimlerin şehirlerarası yollarda hatta kimi zaman şehir içlerinde yol ve trafik kontrolleri yaptığı... Maliye birimleri kurup, vergi topladığı... Şehitlikler oluşturup silahlı militanlar eşliğinde açılışlar yaptığı... Dağlara taşlara PKK bayrakları astığı... vb...
Son gelen haber ise PKK’nin 1984’teki Şemdinli ve Eruh saldırılarının yıldönümü olan 15 Ağustos’u bayram ilan edip bölgede kutlamalar yapma kararı aldığı. Sonbahardan itibaren Batı’da iktidar karşıtı protestoların başlayacağı istihbaratını aldıklarını açıklayıp halkı şimdiden tehdide başlayan iktidar mensupları umarız 15 Ağustos’un da istihbaratını almış... Gerekeni yapmak için kolları çoktan sıvamışlardır.
Evet, bir süredir Güneydoğu’dan şehit haberleri gelmiyor. Ama onun yerine gelen haberler yukarıdaki gibi...
Sevinelim mi üzülelim mi, ne dersiniz?
Melih Aşık/Milliyet
+++
Terörle mücadele ve basın özgürlüğü
Milliyet muhabiri Esra Alus, Ergenekon davasına bakan mahkemenin yedek üyeleriyle konuştu ve yedek yargıçların mahkemenin karar toplantısına katıldıkları ortaya çıktı.
(...)
Söz konusu yedek üyelerden biri Milliyet’in okur temsilcisine başvurmuş.
“Ben röportaj yapmadım. Sizin samimi sorularınıza cevap verdim. Haberin veriliş şekli yanlış! TMK’ya göre beni hedef gösterdiniz” diyor.
İşin içine Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) “terör ile mücadelede görev alanların korunması” hükümleri girince, bir gazetecinin titremesinde yarar vardır!
Hem hapse atarlar hem de “Yok canım o gazeteci değil, terör suçlusu” diye üzerinde tepinirler.
Muhabir Esra Alus şöyle savunmuş kendisini:
“Evet, hâkimlere sorular yönelttim ve onlar da bu sorulara yanıt verdi. Aramızda ahbaplık seviyesinde bir tanışıklık da olmadığından hâkimlerin kendilerini arayan bir gazetecinin söylediklerini haber yapılmadan kendisine saklayacağını düşünmesi mümkün mü?
Keza Ergenekon Davası sanıkları arasında bulunan gazetecileri bizzat yaptıkları görüşmelerde aldıkları notlar kapsamında haber yapmadığı için çapraz sorguya tabi tutmuş olan bir mahkeme hâkiminin TMK çerçevesinde kendilerini hedef gösterdiğim iddiası yerinde değildir, üzüntü vericidir”.
Ben de şunu ekleyeyim:
Söz konusu yargıcın kimliğinin bilinmesi için gazetede haber olması gerekmiyordu. “Terör örgütü üyelerinin” yargılandığı bir davada kürsüye çıktı, zaten kim olduğu biliniyor.
Ayrıca kanuna göre “yüz ve kimlik değiştirme hakkına” da sahip sanıyorum. Eğer böyle bir endişesi varsa bir gazeteciyi tehdit etmek yerine kanunun kendisine sağladığı olanaklardan yararlanması daha doğru olmaz mıydı?
Mehmet Y. Yılmaz/Hürriyet
+++
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın AKP’ye karşı “e-muhtıra” benzetmesi yapılan bildirisinden sonra medyanın büyük bölümü “gözlem” pozisyonu alırken, Radikal “cemaat-iktidar” polemiğini yazan yazarlarıyla neredeyse tam saha pres yaptı
Kırılmanın merkezi “çözüm süreci”
... Cemaat çevresi böyle bir savunma yapsa bile, MİT Başkanı’na yönelik operasyonun bizzat Başbakan’ı hedef aldığı kanaatini Başbakan ifade etmişti. O ’kırılma’yı temel almayı seçersek; cemaat ve hükümet arasındaki temel ayrılığın ’çözüm süreci’nden kaynaklandığını düşünebiliriz.
... Hükümet, cemaate ’operasyon’ yapmaz. Ancak bürokrasideki tasfiyeyi sürdürür. Cemaat de, seçimlere kadar, etkileyebildiği seçmen potansiyelini bir koz olarak elinde tutar.
Yerel seçimler önemli. Cemaat bazı yerlerde tayin edici bir ağırlık oluşturabilir.
AK Parti yerel seçimlerden başarısız çıkarsa; cemaat, Abdullah Gül seçeneği üzerinden hamle yapabilir.
... Balbay’ın “Eylül sıcak geçecek” cümlesini de bu tahlilin içinde bir yerlerden okumak mümkün...
Oral Çalışlar/Radikal
+++
Bu işin sonu mahkemede biter
...Bu kriz ilk başladığında yakın çevreme “Bu işin sonu mahkemede bitecek gibi gözüküyor” diyordum. Pek çok kişi bana inanmıyor, hatta gülüyordu. Oysa bugün geldiğimiz noktada, ortada öylesine ciddi iddialar uçuşuyor ki az bile söylemişim. Zaten cemaatin bu açıklaması da durumu ne kadar ciddiye aldıklarını bizlere gösteriyor.
Cüneyt Özdemir/Radikal
+++
Şizofren bakış açısı
...’Gezi olaylarının arkasında ’Cemaat’in olduğuna’işaret edildiğini, hatta Gezi olaylarının Tayyip Erdoğan’ı zayıflatarak Abdullah Gül’ü güçlendirme amacına hizmet ettiğinin öne sürüldüğünü’belirtiyordu.
... Böyle bir ’şizofren bakış açısı’nın gideceği bir yer de yok. Her şeyi, her gelişmeyi, her eleştiriyi ’iktidara yönelik tehdit’olarak gördüğü ve demokrasiden anladığı yegâne şey ’seçim sandığı’olduğu için; bu iktidarın hasım bellediği herkese karşı elinde kullanacağı araçlar şunlar olacak (ve öyle de oluyor): Polis, yargı ve ayrıca elinde tuttuğu medya ve oraya yerleştirilen tetikçileri üzerinden amansız bir sindirme ve itibarsızlaştırma kampanyası.
Cengiz Çandar/Radikal
+++
Histeri krizi
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yaptığı 11 maddelik uzun açıklamayı okurken (...) önce birçoğu ipe sapa gelmez iddialara neden böylesine uzun cevap verme gereği duyuldu anlamadım.
Hükümet ile cemaat arasında uzun süredir bir gerilim olduğu malum.
Meğer hükümet kanadında iş ’faiz lobisinden’sonra gelip “Gezi’nin arkasında cemaat var” a kadar (...) dolaylı olarak Çankaya’da Cumhurbaşkanı’na kadar uzanmış.
Histeri gerçekten de herkesin ruh sağlığını bozmuş!
Bakalım önüne geleni düşman ilan eden ve en nihayetinde en yakınındakileri bile cadılıkla suçlayan bu histeri nerede duracak?
Eyüp Can/Radikal
+++
En dikkat çekici faaliyeti “başsağlığı mesajı yayınlamak” olan TGC üyelerine dönük tehditler karşısında “yapabileceği hiçbir şey olmadığını” açıkladı!
Ölmem de yetmezmiş...
Kara bir kalem, hakkımda aylardır kampanya yürütüyor. Kâh tutuklanmamı istiyor; kâh işten atılmamı...
9 Ağustos günü “Sadece Sitem” başlıklı yazımda “tek örgütüm” olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne çağrıda bulundum...
(...)
Karar çıktı!
Başkan Turgay Olcayto bu toplantıda, “Üyelerimizin başına gelenler hakkında tek tek açıklama yapamayız... Yapabileceğimiz bir şey yok” demiş...
(...)
Teşekkür ederim Turgay Ağabey!
Bu tavrınızın sadece bana yönelik olmadığını biliyorum. Çünkü daha önce işten atılan, hedef gösterilen ya da saldırılara uğrayan meslektaşlarımız için de aynı tavrı gösterdiniz. Tepki göstermeyi çok gördünüz!
Önerinize uyup; ölmek ya da birlikte işten atılmak için “ortak” aramaya başlayacağım. Bulunca tekrar kurumunuza başvururum!..
Mustafa Mutlu/Vatan
+++
Topbaş karşıtlığı “kışlacı” yaptı
... Eskiden beri, “Ordu göreve” pankartı açanlardan hiç hazetmedim ama vaktiyle şehir civarındaki geniş arazileri orduya tahsis eden zihniyete şükran duymam gerektiğini hissettim. Bazı kışla komutanları imkan ölçüsünde araziyi yeşillendiriyordu fakat olduğu gibi bırakanlara bile şehirciliğimizin (!) geleceği adına teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
(...) Gazetemiz önemli bir habercilik hadisesine imza koyuyor ve “testi kırılmadan” İstanbul civarındaki askeri alanların nasıl bir yapılaşma tehdidiyle yüz yüze geldiğini belgeleriyle ortaya koyuyor. İşin hülâsası hazindir. Askeri alan içinde kalan ve İstanbul ölçülerine göre hâlâ yapılaşmamış olması mucize sayılmak gereken araziler, eğer sessiz kalınırsa tez zamanda inşaat sahası oluverecektir...
A. Turan Alkan/Zaman
+++
“Kadir Bey” İstanbul’a veda mı ediyor
...İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylarını konuşurken Başkan Kadir Topbaş’la ilgili partinin ne düşündüğünü de öğrenmeye çalıştım. Yaklaşık bir yıl önce yazdığım gibi Topbaş’ın artık son dönemi. Görüştüğüm isimler de aynı görüşteler. Kadir Bey’in icraatlarından ziyade sağlık sorunları nedeniyle kendisine teşekkür edileceğini söylüyorlar. Muhataplarım “sağlık sorunları” cümlesini kullanınca Kadir Bey’in çevresiyle daha önce yaptığım bir görüşmeyi kendilerine hatırlattım; “Sağlık sorunu iddiasının Kadir Bey aday olmasın diye birileri tarafından kasıtlı olarak çıkarıldığı söyleniyor.” Bu cümleme gülümsenerek, “Kadir Bey 15 günde bir tedavi olmak için Amerika’ya gidiyor” cevabını aldım...
Mehmet Baransu/Taraf