Medya Polemik (11 Haziran 2013)

Medya Polemik (11 Haziran 2013)

Medya Polemik

“İleri demokrasi” Başbakan’a muhalefet etmeye kalkışan Zaman yazarına “tövbe” ettirdi

Daha da yazmam Gezi-mezi...

“Ortalığı karıştıran gençler yakalanıp saçları üç numaraya vurdurularak askere alınmalı, akabinde askerlik 12 seneye uzatılmalıdır, hak ediyor keratalar...”

... Aslında o hiç açmamak, bir nevi “Servet-i Fünûn Edebiyatı” hilesine başvurarak kuşlardan, ağaçlardan, aşktan ve tabiattan bahsetmek daha doğru (doğru demeyelim ama siyâsî!) olacaktı fakat sâfiyet yakamı bırakmadı.
(...)
Merhum Ziya Paşa, “İdrâk-i meâli bu küçük akla gerekmez / Zira bu terazi bu sıkleti çekmez” beytini onca yıl evvel sanki ben ve benim gibiler için yazmış gibi.
Öyleyse buyrunuz aşk ile istiğfar ediyorum: “Eğer benim elimden ve dilimden ve kalemimden ve ağzımdan ve cemî âzâlarımdan, bilip bilmeyip hikmet-i hükûmet ve umûr-ı siyâsete muhalif sarfettiğim kelime-i küfür, elfaaz-ı galîza, her ne eb’adda olursa olsun irili ufaklı tenkid, sitem, yergi, istihzâ veya alenen çekememezlik velâkin hasseten hâtâ ve isyân etvârından; her ne ki sâdır olduysa, ben onların cümlesine tevbe ile rücû ettim, pişman oldum; berîyim, pişmânım, bir dahi işlememeye azm-i cezm eyledim!”
Oh, rahatladım; ne güzel. Bazı arkadaşların böyle bir vasatta nasıl mutlu olabildiklerini şimdi daha iyi anladım. E, madem tecdîd-i nefs ile tevbe istiğfar ettim, aydınlanmış bir kafa ile seyyiâtım cümlesinden yanlış fikirlerimi düzeltmeme müsaade buyrulmalıdır:
Yardan-serden geçilir, kışladan vazgeçilmez. Evet, icabında şehir müzesi, o olmadı AVM-rezidans haricinde her şey yapılır fakat yine de kışla’dan dönülmez. Kışla bizim kırmızı çizgimizdir; yapıldığını görmeden ölürsem yazılsın seng-i kabrime vatan mahzûn ben mahzûn!
Velev ki protestocu gürûh, “Park bizim neyimize, vazgeçtik, illâ ki kışla isteriz, idman tutar zindeleşiriz” deyû fikir değiştirirlerse o zaman durup CHP’nin ne dediğine bakılır, CHP de kışla isterse, bu defa o mevkî-i mukaddes park olarak ibkaa edilmelidir.
(...)
Ortalığı karıştıran gençler birer birer yakalanıp saçları üç numaraya vurdurularak askere alınmalı, hemen akabinde askerlik 12 seneye uzatılmalıdır, çünkü bunu hak ediyorlar, çünkü nimete küfrân ile mukabelede bulunuyor keratalar!
Bu hafta sonu yapılacak “Biz de varız bre” mitinglerine, mâ-aile, hatta mâ-mahalle iştirak etmek demokrasi borcudur. Seçimlerin eli kulağında, şöyle bir iki bağırıp çağırır, havaya gireriz; ayrıca mitingde dostumuz kim, düşmanımız kim bir kere daha hatırlatır, öğreniriz. “Hava yağmurlu, ahali dışarda kalmasın, safları sıklaştıralım Müslümanlar” anonsları dinleriz; safları sıklaştırır güzelleşiriz.
Daha da yazmam gezi-mezi; ben yazmayınca ortalıkta problem kalmaz. Mevsim değişir, Akdeniz olur. Mezarlıktan geçerken korkudan ıslık çalanların yüreği de feraha erişir.
A. Turan Alkan/Zaman

+++

“Çevreci iktidar” Erciş’te TOKİ için 250 bin ağaç kesecek

Bina dikilecek alanda iki bin kadar muhtelif meyve ağacı, 250 bine yakın kavak ağacı var. Ayrıca tahıl ve yonca tarlaları mevcut. Yani yaşayan, yaşatılan bir yer. Fakat sanki çevrede başka hiç vasıfsız arazi yokmuş gibi ağaçlar kesilmek isteniyor. Üstelik (...) buraların her tür tarıma elverişli olduğunu söyleyen zirai bilirkişi raporu var. (...) Türkiye’nin adı ’Gezi’ye dönmüş bütün meydanlarından Erciş’in ağaçları için ses çıkacak mı?
Pınar Öğünç/Radikal

+++

GÜNÜN SORUSU

Otuz bin kişinin ölümüne neden olan terör örgütüyle, iktidar olarak pazarlık masasına oturdunuz da... Ülkenin ağacına sahip çıkan gençlerle konuşmak mı zorunuza gidiyor?
Mustafa Mutlu/Vatan

+++

Erdoğan’ın “eylemlerin arkasındaki güç” dediği “faiz lobisi”nin hükümet tarafından korunduğunu savunan Milli Gazete’den hodri meydan:

Şikayet etme açıkla; Kim bu gizli baronlar

Rant ve sömürü ekonomisinin “toplar damarı” olan faizi geçmişte ’dünya gerçeği’ olarak değerlendiren Erdoğan’ın, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olayların ardından faiz lobisinden şikayetçi olması ilginç bir gerçeği daha ortaya çıkardı. (...) Gezi Parkı eylemlerinin arkasındaki güç olarak gösterilen faiz lobisi, bizzat hükümet tarafından korunuyor. Bu konuda en önemli acı gerçek ise burada yaşanıyor. (...) Faiz lobisi bugün devlet sırrı gibi korunarak, lobinin kimlerden oluştuğu açıklanmıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun verilerinde devlet iç borçlanma senetlerinin hangi bankalar tarafından kullanıldığı görülebilse de bütçeden ödenen faiz pastasından yararlanan asıl sermayeyi bulmanız mümkün değil. Yani her yıl ortalama 50 milyar liralık kaynağın kimlere aktarıldığını öğrenmek isteseniz dahi öğrenemezsiniz. Hazine tarafından bilinmesine rağmen bu lobi kesinlikle açıklanmaz. Devlete borç vererek paradan para kazanan bu kesimler devlet tarafından gizlenerek korunuyor. Bu yüzden devlete borç verecek kadar güçlü bu isimler, “Gizli Baronlar” olarak nitelendiriliyor.
Milli Gazete

+++

Yandaştan al haberi: Bu yıl içinde yeni bir “operasyon” var

Hedef TBMM mi

Özel Harp’in ilk kurucularından olan Kemal Yamak derin yapının TBMM ve devletin diğer kurumlarına nasıl sızdığının önemli ipuçlarını verdiği anılarını kaleme aldığı kitap’ta TBMM içinde birbirini tanımayan çeşitli partilere mensup Özel Harp’çi milletvekillerinin olduğunu itiraf ediyor.
(...)
Türkiye’de gerçekleştirilen tüm darbelerin arkasında olduğu anlaşılan kontrgerilla yapılanması 28 Şubat Süreci ve bu süreç sonrasındaki darbe teşebbüslerinin Emniyet İstihbaratı tarafından deşifre edilmesi karşısında Emniyet İstihbaratı’nın kurumsal kimliğini hedef almış görünüyor.
Bu yıl içinde derin yapının merkezine yapılması muhtemel, kontrgerillaya yönelik bir operasyon, belki de devlet kurumlarına sızmış kurumları karşı karşıya getiren Özel Harpçileri deşifre ederek, Gezi Parkı olaylarının iç ve dış provokatörlerini ve aktörlerini tanımamıza vesile olacak.
Bülent Orakoğlu/Yeni Şafak

+++

Buna ‘kelle vermek’ denmez

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, partisinin toplantısından sonra şunu söyledi:
“Sayın Başbakan, suçlu olmadığına inandığı bir arkadaşının kellesini, birileri istiyor diye hiçbir zaman vermedi ve vermez”.
(...)
Demokrasilerde bu tür konular soruşturulur, soruşturma bitene kadar da o kişiler görevlerinden uzaklaştırılır ki soruşturma sağlıklı yapılabilsin.
Buna “kelle almak-kelle vermek” diye bakamazsınız, yapılacak olan, yanlış giden yanlış yapılan bir işin soruşturulup, sorumlularının bulunmasıdır...
Mehmet Y. Yılmaz/Hürriyet