Bana her şey Deniz Feneri’ni hatırlatıyor
Havuz gazetesinin yazdığına göre, Fethullah Gülen cemaatinin Kimse Yok mu Derneği, İçişleri Bakanlığı Dernekler Başkanlığı tarafından denetlenmiş.
Denetim sonuçları şöyle:
Somali’ye 4 bin ton yardım yapmışlar, “6 bin 700 ton gönderdik” demişler.
Mağdur bir vatandaş için 30 bin lira toplamışlar, parayı amacının dışında kullanmışlar.
Milyonlarca liralık yardım parasını banka kayıtlarına sokmayıp, izini kaybettirmişler!
Hükümetçiler ile cemaatçiler arasındaki “kavgada yumruk sayılmadığı için”, bunların ne kadarı doğrudur elbette bilemiyorum.
Doğru dürüst bir yargılama yapılırsa öğreniriz.
Bu haberi okurken, “eski göz ağrım” Deniz Feneri e.V. yolsuzluğunu hatırladım ister istemez!
Suçlamalar birbirine o kadar çok benziyor ki!
Orada da yardım paraları gemi satın almak, televizyon kurmak için kullanıldı. “Yardım yaptık” dedikleri kişilere o yardımları yapmadıkları anlaşıldı. İbraz ettikleri yardım makbuzlarındaki imzaların sahte olduğu belirlendi. Eski savcının ifadesiyle “zekât paralarını dostlarıyla yediler” !
Sonra bir dümen daha çevirdiler, olayı soruşturan savcıları az kaldı hapse atacaklardı!
Davaya sonradan atanan savcı da “suç vasfını” değiştirdi, şimdi usulen bir yargılama yapılıyor ama ne zaman yapılıyor, o bile belli değil!
Hatırlayacaksınız, dosyaya bakan eski savcı Abdülvahap Yaren, şöyle demişti:
“Zekât hırsızlarını koruma altına alan bir güç var. Bu güce ‘Hırsızlar İmparatoru’ diyorum. Bu imparator hem altında yer alan figürleri koruyor, hem de kendisine ulaşılmasını engelliyor.”
Tabii havuz medyasının yazdığı doğruysa ortaya şöyle bir durum da çıkıyor:
Kendine Müslüman görüntüsü verip mütedeyyin Müslümanların yardım paralarını toplayanların neredeyse hepsi, bu paraları başka yerlerde kullanıyorlar!
Herhalde geçmişteki “cami yaptırma-yaşatma dernekleri” tecrübelerinden kaynaklanan bir durum bu!
Mehmet Y. Yılmaz /Hürriyet
Rantçının hırsı işçinin kefeni oldu
(...) Vahşi inşaatçılığın, vahşi madenciliğin ellerindeki “ölüm”, Türkiye’de “şehitlik” oldu...
Peki onları kim şehit etti:
Milyon dolarlar...
AVM’ler, rezidanslar...
Bu uyduruk inşaat asansöründe can veren 10 işçiyi nasıl anacağız?..
“Rezidans şehitleri”...
(...)
50-60 katlı bina yapmak, ağaç mağaç ne varsa kökünden söküp AVM, rezidans kondurmak, kaçağı kuçağıyla kentlerin ciğerini sökerek gökyüzünü tırmalayan kuleleri dikmek...
Geniş yoksul kitlelerin üzerine beton dökmek!..
Bunlar, AKP iktidarı döneminde liberal kalkınma modeli oldu!..
Ve bütün bu binalara ikişer, üçer, beşer “dikey tabutlar” monte edildi...
İstanbul Makine Mühendisleri Odası’nın tespitlerine göre İstanbul’da bütün apartmanlardaki asansörlerin yüzde 80’den fazlası kontrolsüz...
(...)
“Hırs adamın kefenidir” derler... Bu düzende rantçının hırsı, işçinin kefeni oldu!.
Mehmet Türker/Sözcü
Ankara köşeye sıkıştı
(...) Silah yardımı yaparak Bağdat’ı güçlendirmekten söz ediliyor...
Ankara karşı çıkıyor.. Aman diyorlar; Irak ordusu mezhebe dayalı oldu, o silahların nereye gideceği, sonra nasıl kullanılacağı belli olmaz..
Kürtlere ağır silah verelim, IŞİD’le savaşsın deniliyor..
Ankara yine karşı çıkıyor.. Aman diyorlar; o silahların bir kısmı PKK’ya giderse!..
Ankara’ya o zaman gel, IŞİD’le sen de savaş deseler de olmaz..
49 rehinemiz var..
Dahası, Türkiye’de ezici çoğunluğu Sünni 1.5 milyon Suriyeli var.. Kaçı IŞİD yanlısıdır, ne tepki verirler, kestirilemiyor..
Ankara’nın köşeye sıkışmış hali budur..
Mehmet Tezkan /Milliyet
Milletin derdi rejim değil geçim
(...) AKP, daha doğrusu RTE’den kurtulmak isteyen herkes bir şeyler söylüyor. Ben de görüşlerimi defalarca yazdım. Bugün, 18. Olağanüstü CHP Kurultayı’ndan sonra tekrar yazıyorum. Ama bu kez bizzat atadan dededen bir CHP’linin, CHP Kocaeli milletvekili Prof .Dr. Hurşit Güneş’in son araştırma/inceleme kitabını referans alacağım:
(Hurşit Güneş: “Adalet Çağrısı-CHP İçin Sosyal Demokrasi Seçeneği” Doğan Kitap. Haziran 2014.)
(...) CHP’nin oy kitlesi “elitler”. Sosyal demokrasinin esas hedef kitlesi “ayaklar” CHP’ye oy vermiyor.
“Nedir ‘ayakların’ istediği? Çok basit. Öncelikle refah düzeylerinde yükselme, yani adaletin sağlanması...” (Hurşit Güneş. s:48)
Bizzat atadan dededen sosyal demokrat, köküne dek CHP’li Hurşit Güneş diyor ki:
“Batı’da sol ‘gelir dağılımı, sosyal adalet ve işsizlikle mücadele’ gibi kavramlarla yoğunlaşırken, Türkiye’de sol... (CHP) ‘çağdaşlık, laiklik ve ulusal bütünlük’ boyutları ile ortaya çıkmıştır.” (s:100)
O halde:
“CHP’nin ‘rejim’yerine ‘geçim’ile ilgilenmesini savunmamızdaki temel güdü de buradan kaynaklanmalı...” (Hurşit Güneş. s:48)
(...) Milletin rejimle bir sıkıntısı yok. Sıkıntısı olan RTE ve şürekâsı!
(Dünyada her yerde olduğu gibi) Milletin derdi rejim değil geçim!
Dr. Cüneyt Ülsever/Yurt
PKK İstanbul’da “operasyon” yapıyor Polis-asker gözünü-kulağını kapatıyor
(...) Genelkurmay Başkanı Özel, “Açılımda bizim fikrimiz sorulmadı. Biz de hiçbir şeyden haberdar edilmiyoruz. Bizim kırmızı çizgilerimiz var. Oraya dayanırsa biz de konuşuruz” dedi ya, ben buna açıklama değil “sigorta” diyorum.
Genelkurmay Başkanı bu açıklamayla kendini ve bir ölçüde başında olduğu kurumun çalışanlarını sigorta altına almaya çalışıyor. Çünkü Genelkurmay Başkanı da biliyor ki, şu anda pek çok kamu görevlisi gibi kendisi de, kurumu da suç işliyor.
PKK’lılar artık dağlarda değil kentlerde cirit atıyor.
Artı PKK’lılar resmi kolluk gücü gibi Doğu ve Güneydoğu’da kendilerini görevlendiriyor, bu görevleri ifa ediyor.
Bırakın Güneydoğu’yu, Doğu’yu, İstanbul’da IŞİD’e karşı operasyon yapıyor, bunu televizyonlarından, ajanslarından duyuruyor.
Buna karşın devletin güvenlik güçlerine “Karışmayın” denilmiş.
PKK’lı geçiyor; asker, polis başka tarafa bakıyor.
Devletin boşalttığı karakola PKK yerleşmiş, asker karakolun çevresinden dolanıyor.
Çünkü ona “Karışma” denmiş.
O da karışmıyor.
Ama biliyor ki, yaptığı yasalar önünde suç. Özel de işte bu yüzden “Biz bu işin dışındayız” diyor.
Biliyor ki, bir gün hesap dönerse başkasına gerek yok, bu hükümet bile onları suçlayacak.
Faturayı onlara kesecek.
Fatih Altaylı/ Habertürk
Davutoğlu cihat mı ilan ediyor?
Dikkat edin Davutoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’nda yeni bir dinsel dil kullanma dönemini başlattı. Davutoğlu diyor ki 3 gün önceki Konya mitinginde:
“... yeni Türkiye’ye kadar milli iradeyi tam anlamıyla egemen kılana kadar, bugünden itibaren her gün ramazandır”.
Bu bir cihat ilanıdır.
(...) Milli irade tam olarak gerçekleşinceye kadar, ne demek? İşte iktidarsınız 13 yıldır, daha ne istiyorsunuz?
Anayasayı değiştirecekleri, kendi mutlakiyetlerini tam olarak ilan edecekleri, tam bir din devleti, yani tam bir köktendinci yönetim kuruncaya kadar her gün ramazan!..
Orhan Bursalı /Cumhuriyet
Çarşı’ya ağır tahrik
Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’ya Gezi eylemlerinde “darbeye teşebbüs” ten dava açıldığı haberini ilgiyle okumuşsunuzdur. Ağırlaştırılmış müebbet istenen 35 kişilik Çarşı grubu “Silahlı örgüt kurarak ve Türkiye’de Arap Baharı imajı oluşturarak hükümeti devirmeye çalışmak”la suçlanıyor.
Savcıları bağlayan hukuk, mantık, insaf, izan kuralları yok mudur? İnsanları akıllarına gelen her şeyle suçlayabilirler, aklın mantığın almayacağı cezalar isteyebilirler mi? Peki, bir iktidarın futbol taraftarını bile çileden çıkarıp sokağa dökmesi nedir? Eğer o iktidar yasaları ve insan haklarını çiğnemese kitleler sokağa dökülür müydü? İktidarın halka yönelik “ağır tahrik” ini görecek bir savcı yok mu?
Melih Aşık/Milliyet