MEDYA POLEMİK (06 Haziran 2014)

MEDYA POLEMİK (06 Haziran 2014)

Edip Yüksel’den eski dostu Erdoğan’a mektup

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 1980 öncesi “Akıncılar” Örgütünden eski dostu olan İlahiyatçı Edip Yüksel de, ABD’den bir konuyla ilgili bir ileti gönderdi.
Şöyle diyor:
“Kime? Nasıl? Açan Neyi Kapadı?
Gençlik yıllarımda ’Çağ açıp, çağ kapayan’ bir fethi kutlayanlardanım. Bir şehrin binlerce insanın kanını akıtarak zorla alınışını 561 yıl sonra hala büyük bir marifetmiş gibi kutluyoruz. Bir ay önce ilk kez, İstanbul’da yaşayan bir Hıristiyan yazarın (Doukas) Fetih günü izlenimlerini okuma şansım oldu.
Keşke onu her Türkiyeli okusaydı. Keşke Irak işgalini marifetmiş gibi öven Amerikalılar da Iraklı yazarların, tarihçilerin izlenimini okusaydı... Çağ açıp çağ kapamışız! Kime? Nasıl?
Meğerse yendiklerimiz bu fetih yoluyla ilerlemiş ve biz ise yerimizde saymışız. Hatta onların icat ettiği matbaayı bile 300 yıl boyunca ’gâvur icadı’ diye ülkemizde yasaklamışız. Yendiklerimiz bundan dolayı bilimi, aklı ve demokrasiyi keşfetmişse, keşke yenilen biz olsaydık diyesim geliyor.
O kadar çok kutlanacak güzel şeyler var ki dünyada... İstanbul’un fethini kutlayarak yetişenlerin bir kısmı güce tapıyorsa, çözüm olarak ’Sultan Ahmet meydanına as yüz tanesini’ gibi saçmalıklar üretebiliyorsa, bilgi ve deneye dayalı tartışmalar yerine bağırmayı, tehdit etmeyi ve hatta zorla susturmayı düşünüyorsa...
Keşke hep beraber bir barış anlaşmasını kutlasaydık. Keşke hep beraber, hiç kan dökülmeden gerçekleşen Mekke’nin fethini, yani haksız yere oradan göç etmeye zorlananlara tekrar açılışını kutlasaydık.
Keşke ulusça Ağaç Gününü kutlasaydık ve herkes coşkuyla bir ağaç dikseydi belirlenen yerlere...
Keşke bir günü ulusça Mucitler Günü olarak ilan edip genç yaşlı, erkek kadın herkesi o gün bir şeyler icat etmeye teşvik edebilseydik.
Başkalarının ülkelerini işgal etmeyi, şehirlerini kan dökerek zorla alıp talan etmeyi kutlamak yerine, keşke daha güzel şeyler kutlasaydık. Anlayabiliyor musun beni?
’Osmanlının tanımış olduğu özgürlüğe hasretiz. O özgürlük yok’ demiş eski dostum Tayyip.
Bildiğim kadarıyla hâlâ rakı içmez. Peki, bunu nasıl söyler?
Eğer Tayyip etnik olarak Türk ise Sadrazam olma şansı yüzde 20 olurdu.
Paranoyak ve psikopat olan padişahların emriyle öldürülme şansı da yüzde 20 olurdu (215 Sadrazamdan 44 tanesinin kellesi kesildi, boğduruldu veya idam edildi.)
Hayranı olduğu Fatih’in, yani kundaktaki kardeşini boğduran padişahın ilk sadrazamı olsaydı satırla başı kesilecekti.
Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunun en güçlü ve temkinli Sadrazamlarından birincisi olan Çandarlı Halil Paşa’yı, bazı paşaların telkini ile satırla başını kestirmek suretiyle öldürttü... Fatih Sultan Mehmet, Mahmut Paşa’nın kellesini vurdurdu, sonra da sadrazam Rum Mehmet Paşa’yı, Süleyman Paşa’yı ve Nasuh Paşa’yı idam ettirdi. Bu arada bir de mimar darbe yedi Fatih Sultan Mehmet’ten. Padişah adına yaptırttığı Fatih Camiini görünce dehşete kapıldı ve camiin mimarı Sinaüddin Yusuf Bin Abdullah’ın (Atik Sinan) Cami Ayasofya’dan daha alçak olduğu için, ellerini kestirerek cezalandırdı. Fatih Sultan Mehmet eceli ile ömrünü tamamladı.
Türkiye’de Osmanlı padişahlarına ’ecdadım’diyenlerin hepsi yalan söylüyor. Zira, Osmanlı hanedanı 91 yıl önce 155 kişiyle Avrupa’ya sürüldü. Padişahlar Türk düşmanıydı.
Vezirlerin yüzde 80’i Türk değildi. Türk kızlarıyla da evlenmediler. Anaları Türk değildi. Yeniçeriler Türk değildi. Binlerce Türk katlettiler.
Tayyip Osmanlı döneminde bir sadrazam olsaydı padişahın yanında bir yalaka olmak zorundaydı. Reaya (sürü) olsaydı yüzde 95 okuma yazma bilemeyecekti ve çobanını eleştirmesi intihar anlamına gelecekti. Kölelerin firavunlara âşık olması ne yaman bir çelişkidir.
’Osmanlının tanımış olduğu özgürlüğe hasretiz. O özgürlük yok’ demiş Türkiye’nin Sünni başbakanı.
Bunu söyleyen ya Osmanlı’nın O’sunu bilmiyor, ya da Özgürlüğün Ö’sünü.”

*

Unutmayalım, bu sözleri Erdoğan’ın “eski dostu” söylüyor.
Hulki Cevizoğlu/Yurt


Türk tarihine ait ne varsa yıkıyorlar

Bu şeref sana yakışır AKP!
(...) AKP’nin “Demokratikleşme Paketi”nden en son ne çıktı:
1) PKKnın özgüvenlik birimlerinin bölgede asayişi sağlamak için yol kesmesi vs!
2) Erdoğanın kafasındaki C Planı; Jandarma’yı tasfiye etmek istemesi!
İkisi de sürpriz değil; PKKnın özerklik talebi içinde “yerel güvenlik birimlerini kurma” isteği var.
Oslo (PKK-MİT) görüşmesinde Jandarma’nın bölgeden çekilmesinin masaya yatırıldığı biliniyor.
Bu noktaya bir günde gelinmedi...
Jandarma aleyhinde son yıllarda sürekli kirlilik propagandası yapıldı. Cinayetlerin altında sadece “Jandarma parmak izi” arandı. Teröre karşı mücadele verirken (1984-2013 arası) şehit düşen 3 bin 548 jandarmanın adını kimse anmadı.
Kara propaganda sonucu şu yazıldı: “Sadece jandarma değil tüm ordu İçişleri Bakanlığı’na bağlanmadıkça gerçek demokrasiden söz edilemez.” (Eyüp Can,18.4.2009, Radikal)
Demokrasi “ölçütünü” öğrenmiş olduk! Peki...
(...)
Bu; polissiz-savcısız-hakimsiz-zindansız bir operasyondur.
(...)
Türkiye’nin iki “milli ordusu” var; Jandarma ve Ege Ordusu! Çünkü her ikisi de NATO kapsamı dışında. Ege Ordusu Kıbrıs Savaşı’nın hediyesi; Batı ambargosu nedeniyle NATO’dan bağımsız olarak 20 Temmuz 1975’te kuruldu.
Demek...
Sadece Ergenekon-Balyoz yalanlarıyla değil, jandarma üzerinden yapılan “demokratikleşme” yalanlarıyla da, TSKnın kuşatması sürdürülüyor... Jandarmadan sonra sıra Ege Ordusu’na gelecek... Böylece, TSK tamamen teslim alınacak...
HHH
Parçaları birleştirmeden “büyük oyunu” görmeniz zor.
AKP sadece jandarmayı “sivilleştirmiyor” ; TBMMye “Sınır Güvenliği Teşkilatı” yasa tasarısı sevk etti. Amacı “sınırların korunmasından, sınır kapılarındaki güvenliğe kadar sorumlu olacak yeni profesyonel sınır kolluğu teşkilatı” kurmak!
Bu “teşkilat elemanları” sanırız dağdan inen PKKlılar olur!
Anlaşıldı; jandarma bölgeden kovuluyor. Bakınız...
(...)
Orhun hitabelerinin “Yarganı” ...
Uygurların, Moğolların, Altınordu’nun “Darugası” ...
Karahanlıların, Gaznelilerin, Harizmşahların “Candarı” ...
Selçukluların “Surtası”...
Osmanlı’nın “Subaşı” (Tonyukuk Kitabesi’nin kuzey yüzü ikinci taşındaki Sü Başı)...
Ve jandarma...
Halkın ordusu yıkılıyor; büyük bir gelenek tarihe gömülüyor.
Türk tarihine ait ne varsa yıkıyorlar.
Bu “şeref” sana yakışır AKP...
Soner Yalçın/Sözcü


T.C. polisi eller yukarı (!)
Geçen hafta Diyarbakır merkez. PKK/YDG-H unsurları yine il merkezinde yolu kesmişler.
Araçlar arka arkaya durmuş.
Durdurdukları araçlardaki tüm kontak anahtarlarını toplamışlar.
Polis yolun ve trafiğin kilitlendiği olay yerine intikal ediyor.
PKK/YDG-H grup lideri elinde megafonla olay yerine gelen polis gruplarına sesleniyor:
-TC polisi! Size sesleniyoruz. Derhal dağılın ve meydanı terk edin. Yoksa müdahale etmek zorunda kalacağız! Tekrar ediyorum yoksa müdahale edeceğiz!
Bu hitap tarzı bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu size?
Genellikle toplumsal olay ve gösterilerde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı şekilde toplanan ve nümayiş yapan kalabalıklara, hukuk kurallarına dayalı egemen bir devletin güvenlik güçlerince yapılan ikaz üslubudur bu.
Sanki devlet PKK, polisler de hukuka aykırı eylem yapan göstericiler...
İşte PKK bölgede tüm vatandaşların önünde istikrarla bağımsız bir devlet retoriği kullanıyor.
(...) Gültekin Avcı/Bugün


Nerede bu planlar?
PKK/HDP müzakere masasına neleri getirmeyi planlıyor/istiyor?
I) Apo’ya ve Kandil’e af. II) Kürtçe dilde eğitim (Kürtçenin okullarda öğrenilmesi değil). III) Güneydoğu’da Kürtçenin de resmi dil statüsüne kavuşması (Belediyelerde Kürtçe kullanılması). IV) Özerk idarelere bölge imkânlarından mali kaynak aktarılması (Örnek: GAP gelirleri). V) Özerk idarelerin kendi kolluk güçlerini oluşturması (PKK’nın resmileşmesi). vb.!
(...)
RTE, PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklar ile ilgili (B) ve (C) Planlarını evvelsi gün ilan edecekti? Nerede bu planlar?
Selahattin Demirtaş RTE ile kafa buluyor. “B-Planı İmralı’ya yalvarmaktır, C-Planı tekrar gidip yalvarmaktır”, diyor!
RTE muhakkak ki cumhurbaşkanı olmak istiyor. Ancak, önünde iki derin soru var:
I) uluslararası seviyede hakkında nasıl bir kumpas kuruluyor (Örnek:3 Haziran’da bu köşede yazdığım İran ile altın kaçakçılığı meselesi), II) Kürt oylarını kendisine çekebilmek için PKK ile nasıl anlaşacak.
Bu iki sorunun cevabını RTE henüz bulamadı!
Cüneyt Ülsever/Yurt


Lice yolu Ankara’da açılır
(...) “madem AKP ile PKK 2. aşamaya geçti, neden TSK Lice yolu için operasyon yapıyor” sorusunu yanıtlayabiliriz.
Çünkü Erdoğan’ın hem PKK’nın yüzde 7 oyuna ihtiyacı var ama hem de PKK ortaklığı nedeniyle AKP’den gidecek oyu durdurmaya ve özellikle MHP tabanındaki bir miktar milliyetçi oyu almaya ihtiyacı var. Bunun yolu da PKK “karşıtlığından” geçmektedir.
(...) Lice yolu gerçekte Lice’den açılmaz! Çünkü o yol aslında Lice’den değil, Ankara’dan ve İmralı’dan kapatılmıştır. Lice yolu Lice’de değil, Ankara’da, İmralı’da ve Kandil’de açılır!
Çünkü PKK yolu özerklik için kapatıyor. Özerklik ise hem AKP’nin programında hem de Erdoğan-Öcalan mutabakatında var!
Mehmet Ali Güller/Aydınlık