Tarihin her döneminde sayısız örnekleri görülür. Zafer ve hezimet iç içedir. Galibiyet ve mağlubiyet beraber yaşar. Balkona çıkıp zafer konuşması yapanlar bir bakarsın kendini bodrumda bulur. İçi yenilgi dolu bir göstermelik zafer kazanılmışsa tarih öyle bir akar ki, balkona çıkanlar, bodruma inenlerle yer değiştirir.
En çarpıcı örnek:
Benito Mussolini’dir.
İtalya’nın “Duce” si olmuştu.
Duce lider demekti.
Düşünce, ideoloji, fikir birliği yaptığı Almanya’daki dostu Hitler gibi “herkese ekmek, herkese iş” söylemi ve İtalyanlara “eski Roma İmparatorluğu’nun ihtişamlı günlerini” geri getireceği vaatleriyle iktidara geldi.
Tren yollarını artırdı.
Otobanlar yaptı.
Köylülere destekler verdi.
İşsizliği azalttı.
Halkın desteğini aldıkça ve meydanlara kalabalıkları topladıkça kendinden geçiyor, orduyu, yasamayı, yargıyı, basını “Tek Elde” topluyor, İtalya’yı korkuyla yöneten parti devletinin Duce’si Mussolini oluyordu.
***
Duce Mussolini diktatörleşti.
Kanunları yeniden yazdırıyor.
Üniversiteyi susta durduruyor.
Gazetelere yayın müdürü atıyor.
Şirketleri kontrol ediyor.
İşadamlarını korkutuyor.
Yasakları yükseltiyor.
Sansürü yaygınlaştırıyordu.
Ülkesini İkinci Dünya Savaşı’na sokarken ateşli balkon konuşmaları yapıyordu.
Sonu şöyle bitti:
Kaçarken yakalandı.
Ölüsü benzin istasyonu çatısından aşağıya sallandırıldı. Duce’nin zaferi içinde hezimeti birilikte yaşamıştı.
***
Bunun için şöyle denir.
Güçlü iktidar yoktur.
Aciz muhalefet vardır.
Türkiye’de yapılan son seçim sonuçlarına doğru bakmayı bilen gözler; “Güçlü iktidar yoktur beceriksiz muhalefet vardır” gerçeğini görüyorlar.
(...)
Bahane kirli çoraptır.
Kokar.
Kimse bahanelere sığınmasın.
Halkı anlamaz, bilmez, düşünemez, söyleneni kavrayamaz, tutucu ve gerici kalıplardan çıkamaz, din istismarcılarının yörüngesinden kurtulamaz, rüşvete ve avantaya teşne; “verirsin bir torba kırık pirinç” alırsın oyunu, “verirsin bir küfe kömür” alırsın vicdanını, “verirsin çocuğuna okulda bedava bir kitap” alırsın vatandaşlık bilincini sanmasın.
Necati Doğru/Sözcü
Süleyman Şah Türbesi NATO’ya göre Türk toprağı değil
(...) Türkiye’nin toprağı sayılan Suriye içindeki Süleyman Şah Türbesi’ne Şam rejimi ya da El Kaide tarafından bir saldırı düzenlenmesi halinde bunun 5. madde kapsamında olup olmayacağı da NATO koridorlarında tartışılır hale gelmiş. (...)
Süleyman Şah Türbesi, Türkiye’nin sınırları dışındaki tek toprak parçası. Hal böyleyken oraya düzenlenecek bir saldırının üyesi olduğumuz güvenlik teşkilatının koruma şemsiye altında olmayacağı bilgisi ilk bakışta şaşırtıcı ve inanması güç bir bilgi. Ancak Türkiye’nin eski NATO Daimi Temsilciliği görevini de yürütmüş olan emekli Büyükelçi Ümit Pamir de dün bu bilgiyi bize doğruladı. Pamir’in değerlendirmesi şöyle:
“Doğrudur, hukuken, Türkiye’nin yurtdışındaki tek toprak parçası olan Suriye sınırları içindeki Süleyman Şah Türbesi’ne yapılacak bir saldırı NATO’nun ’ortak savunma’ ilkesini harekete geçirmez. Çünkü Türkiye, NATO’ya üye olurken o türbeyi kendi toprağımız olarak kayıtlara geçirtmedi.” ..
Utku Çakırözer/Cumhuriyet
Adım adım ihanet...
“Özerlik” ten sonra “Genel af”
Anayasa değişmedi ama 30 Mart 2014 günü yapılan seçimlerin neticesi 33 ay önce yaptığım tahmini doğrulayan bir netice veriyor.
AKP’nin oyları Recep Tayyip Erdoğan’ın birinci turda seçilmesine yetmez ama AKP+BDP oyları pekâlâ RTE’yi birinci turda bile Cumhurbaşkanlığına taşır. RTE cumhurbaşkanı olmak, BDP de “Kürt bölgelerine özerklik” kazandırmak için büyük birer avantaj elde ettiler. Bugünden itibaren ağustos sonuna dek AKP, daha doğrusu RTE ile BDP, daha doğrusu APO arasında kapalı kapılar ardında sıkı pazarlıklar yapılacak! İlk ağızda APO’ya da büyük avantajlar sağlayacak “genel af” ağustostan önce gündeme düşecek.
Buna engel olmanın tek ihtimali CHP+MHP’nin “Bakan Fezlekeleri” ni bir an önce TBMM gündemine taşımasıdır!
Cüneyt Ülsever/Yurt
Mansur Yavaş taraftarları teröristse BDP’liler ne!
Seçim hileleri yüzünden Ankara ayakta. Mansur Yavaş’ı destekleyenler YSK önünde nöbet tutuyor. İktidara göre, bu eylem “terörist” işi. TOMA’lar gönderiliyor.
Güneydoğu’da BDP’liler, seçim sonuçlarına itiraz gerekçesiyle ortalığı yakıp yıkıyor. Yeniden sayım sonucunda belediyelerin el değiştirmesini, çatışarak protesto ediyor. BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş de “hükümeti şiddet kullanmaması” konusunda uyarıp, “Elde ettiğimiz başarı ve kazanımları halkın elinden almaya dönük girişimlere karşı sessiz kalmayacağız. (...) Her yerde kitlesel ve kararlı bir duruşla, direnen yerlerdeki halkımıza sahip çıkılmalı ve yalnız bırakılmamalıdır” diyor. Acaba Yavaş’a tam kadro tepki gösteren iktidar, BDP’nin bu meydan okumasına ne buyuruyor?
Müyesser Yıldız/facebook.com
Durmak yok; eğilmeye devam
NTV kaldığı yerden devam ediyor, seçimin ertesi günü haber veriyor: “Tayyip Erdoğan’ı çok sayıda devlet başkanı arayıp seçim başarısını tebrik etti”.
Çok sayıda, denildiğine göre, herhalde çok sayıda olmalı. Bu başlıktan sonra, haberin ayrıntısına geçiliyor: “Erdoğan’ı Rusya, Pakistan, Azerbaycan devlet başkanları ile KKTC Cumhurbaşkanı arayıp tebrik etti” .
“Çok sayıda” dediği, sadece dört. Üstelik, biri KKTC, diğer ikisi Türkiye’de kim iktidar ise mutlaka onunla işbirliğine giden Pakistan ve Azerbaycan. Geriye Putin kalıyor. (...) Muhteşem haberciliğinden dolayı ben de NTV’yi kutluyorum.
Yalçın Doğan/Hürriyet
Erdoğan’ın savaş planı
Seçim savaşı bitti. Yeni savaş başlıyor. Fezlekelerin Meclis’te okunmasını engelleyen AKP’nin planını şimdi daha iyi anlıyoruz. Meclis açıldıktan sonra “fezleke” diyenin ağzına -görülüyor ki- “milli irade” lafını tıkacaklar.
Yolsuzluk iddialarının ve ses kayıtlarının önemsizleştirilmesi için seçim sonuçları kullanılacak.
Erdoğan’ın, ailesi ve aklanmayı bekleyen bakanlarıyla balkona çıkmasının sırrı da burada.
Tabii Cemaat’e operasyon.
Artık herkes bu operasyonun nasıl olacağını tartışıyor.
Dün Wall Street Journal’dan öğrendiğimize göre Taraf’ın derin eski komiser yazarı yurtdışına kaçtı. TUSKON’un başkanı Rızanur Meral, Cemaat şirketlerine yönelik vergi soruşturmalarından şikayet ederken, Cemaat sermayesinin öncülerinden Akın İpek’in sermayesini yurtdışına taşımaya başladığını öğrendik. Cemaat’in kalemlerinden Ahmet Turan Alkan’ın “Sınırlı sayıda bir operasyon olabilir” sözleri oldukça iyimser bir yorum.
Erdoğan’ın balkondan “İnlerine gireceğiz” diyerek bağırması hatırlanırsa Cemaat’teki havanın “Kaçın, Gargamel geliyor” şeklinde olduğunu söyleyebiliriz.
Ve bir adım da yeniden yapılanma..
Erdoğan bürokrasiyi ve parti kadrolarını rafine edecek. Seçimden önceki cuma günü Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Murad Bayar’ın, dün Çalışma Bakanlığı Müsteşarı Fatih Acar’ın Başbakanlık Müşavirliği’ne alınması bürokraside yeniden yapılanmanın habercisi.
Kabinedeyse Cemaat ile savaşta safını seçemeyen Hayati Yazıcı gibi isimleri daha geride görebiliriz. Erdoğan yasalarla da süreci devam ettirecek.
Meclis koridorlarında konuşulanlara göre seçim öncesi dondurulan MİT yasası Meclis’in açılmasıyla yeniden Genel Kurul’a gelecek. Erdoğan, MİT yasasını getirirken 27 Mart’ta sızan Suriye ses kaydına dair söylediği “casusluk” ithamına dayanacak. MİT bu süreçte tabii ki Erdoğan’ın düşmanlarına karşı ana enstrümanı olacak.
Elbette 30 Mart seçimi “bütün seçimleri başlatan ilk seçim” di.
Seçimde alınacak oylar AKP’nin Köşk planını da belirleyecek.
(...)
Ancak asıl sorun şu... Erdoğan kendi kişiliğiyle AKP’nin kaderini öyle birleştirdi ki olası Köşk planında partinin akıbeti adeta meçhul. 2015 seçimlerine Erdoğan’sız giren bir AKP’nin ne yapabileceğini AKP’liler de bilmiyor.
Bunun için bazı formüller ortaya atılıyor.
Biri, 2015 seçimlerini erkene almak. Diğeri, Cumhurbaşkanlığı’nın tarafsız ve etkisiz konumunu değiştirmek.
Metiner’in “güçlü bir devlet başkanı” sözü burada anlam kazanıyor. Sonuç olarak herkes yerel seçimi tartışıyor ancak bu daha başlangıç. Türkiye yaz aylarına kadar son yılların yaşadığı en büyük iktidar kavgasına sahne olacak. AKP’nin bu kez bir rakibi daha olabilir: AKP.
Barış Terkoğlu/Karşı