Dinlenmeye doyamayan yalnız ülkem
Almanya bizi dinlemiş!
Yok, yok ABD ve İngiltere de dinlemiş!
Almanya kendisini dinleyince ABD’den intikam almaya kalktı ya, ABD de Almanya’dan intikam almak için bu ülkenin bizi dinlediğini ifşa etti.
Almanya da “intikamın intikamını almak” için ABD’yi deşifre ediyormuş. Zahir, bu arada İngiltere güme gidiyor.
Ben de ifşa ediyorum:
Rusya, İran, Çin, hatta Mısır da bizi dinliyor.
Aralarında bir kapışsınlar, hepsi birbirini deşifre edecek
Zira gücü yeten gücü yetmeyeni dinler.
Oyunun kuralı bu!
Galiba sadece “dinlenen” ama kimseyi “dinlemeyi” beceremeyen tek ülke Türkiye!
***
MİT’in başındaki kişi Almanya’daki meslektaşına yakında “ne iş!” diyecekmiş. Ama acelesi yokmuş! Önce bir kavun mevsimi bitsin.
Ayrıca gözümüz aydın!
Dinlemeler “kozmik” seviyede değil, “teknik” seviyede imiş!
Türkcell’in, Vodafone’un, Avea’nın, TT’nin; kısacası alayının santral operatörlerini kafa kola alanlar bizi dinliyormuş!
Şükür Allah’a gizli bilgi aktarılmıyormuş. Örneğin, dinlemeler Hakan Fidan’ın karısına “akşama yemekte ne var?” diye sorduğu telefon konuşmaları seviyesinde imiş.
Başbakan’ın kozmik telefonunun dinlenmesi ise çok daha basit bir mesele. “Paralel yapı” dinleyince dinleme dinleme bile sayılmıyor. Zaten o dinlemeler “yok hükmünde” sayılınca dinlenmemiş oluyorsun. Üstelik “Paralelciler” Türk, Alman, Amerikalı, İngiliz olmadıklarına göre bu işte “yabancı parmağı” olamaz. Usuldür, istihbarat teşkilatları hep kendi vatandaşları ile çalışırlar. Dış İşleri koridorlarında kimse son zamanlarda Alman, Amerikalı, İngiliz müstahdem görülmediğine göre Dış İşleri dinlemeleri “iç mesele” sayılıyor.
“Yollarım Suriye’ye bizden üç beş kişi, attırırım oradan bize birkaç bomba!” sözlerini dünyada kimse ciddiye almadı. Çünkü Hakan Fidan mikrofona o sözleri üflerken Paralelcileri ters köşeye yatırıyordu, adamlarla açıkça dalgasını geçiyordu.
***
Merkel dinleme konuları arasında “yolsuzluklar” da var dedi ama belli ki kadın ne dediğini bilmiyor.
Geçen ilkbaharda Merkel’e çok yakın bir kişi RTE’ye ait bir İsviçre Bankası hesap belgesini Merkel’in masasında gördüğünü şahsıma söylediğinde beni Paralelci yerine koyuyordu.
Merkel “PKK ile ilgili gelişmeler” hakkında da dinleme yaptıklarını söyledi. Ancak, 30 Ağustos resepsiyonunda Genel Kurmay Başkanı “TSK olarak bizim Yol Haritası’ndan haberimiz yok” dedi. HDP de Yol Haritası’ndan habersiz olduklarını açıkladı.
Merkel’i ciddiye alırsak Yol Haritasını bir tek Hakan Fidan, Abdullah Öcalan ve Angela Merkel’in bildiği ortaya çıkıyor.
Necdet Özel’in bilmediğini Angela Merkel biliyor!
Yok deve!
***
Ben münafıklara kanıp da etrafa kuru gürültü saçmayın, huzurlu olun diye yazıyorum.
Önce Almanya ABD’den, sonra ABD Almanya’dan, en son da Almanya ABD’den intikam almaya kalkmasa idi “yedi düvel işi gücü bırakmışlar Türkiye’yi dinliyor” zırvası ortalık yerlere dökülmeyecekti.
Herkes Türkiye’yi sessiz sakin dinlemeye devam edecekti.
Üstelik dinleme yapılmışsa muhakkak ki lüzumsuz dinlemeler yapılmıştır. Müttefikler santral operatörlerinin önüne üç beş kuruş atıp, Hakan Fidan’ın zevcesi ile yaptığı konuşmaları dinlemişlerdir. İstihbaratçılar meslektaşlarının akşam evde ne yediğini merak ederler.
Fidan’ın akşama evde “karnıyarık” yiyeceğini öğrenen Alman İstihbaratçı o gece karısına zılgıt çekmiştir:
“Patates-sosis, patates-sosis bıktım yahu!”
Dinlemeler bu kadar basit. Sadece “teknik” seviyede. Vallahi, “kozmik” dinleme yok!
Adamlar nasıl olsa müttefik! Hadlerini bilirler.
(...)
Yine de aziz Türk milleti gıcık kapmasın diye Hakan Fidan çok yakında Alman meslektaşına kükreyecek! Adam çok korkmasın diye işi aceleye getirmiyor. Alıştıra alıştıra kükreyecek!
Fidan kükredikten sonra “teknik dinlemeler” bile sonlandırılacak. Fidan’ın akşam evde ne yediğini bilemeyecekler. Zaten bu arada “teknik dinlemeleri” yapan vatan haini santral operatörlerinin de silme Paralelci olduğu ortaya çıkacak.
Cüneyt Ülsever/Yurt
“Kozmik Oda”ya girenlerin eseri
(...) ABD’nin de, Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktığına göre sormak lazım, Türk devletinin sırları pazara düşmüşken bunda asıl suçlu AKP ile cemaat değil mi?..
Onlar değil mi ki, egemenlik uğruna birbirini dinlerken, birbirleriyle ilgili sosyal medyada utanç verici ifşaatlarda bulunurken, devletin sırlarını da acımasızca ve pervasızca deşifre eden?..
Örneğin; son olarak sınırdaki silah dolu TIR meselesi, AKP ile cemaat kavgası yüzünden dünya basının diline düşmedi mi?..
Peki; cemaatin imamları ile mürit polislerinin, binlerce özel dosyayı ve güvenlik arşivlerini yurt dışına kaçırması bu ülkenin gazetelerine manşet olmadı mı?..
Söyler misiniz; istihbaratın çöktüğü, güvenliğin zaafa uğradığı ve kritik birimlerindeki görevlilerin birbirine düştüğü böylesi gevşek bir yapı içinde, yabancı devletlerin Türkiye’yi dikizlemesinden kolay ne olabilir ki?..
Bülent Arınç zihniyeti; yabancı misyon şeflerine göstermelik “hesap” (!) soracağına; cumhuriyetin tüm sırlarını pazara düşürme furyasını başlatan Genelkurmay’daki “Kozmik Oda” baskınının hesabını versin...
Devlet sırrıyla ilgili yıkım o gün başlamıştı ve dış güçler de bu zaaf yüzünden uzun kulaklarını Ankara’nın bağrına kadar uzatmıştı... “Gaflet, dalalet ve hatta ihanet” işte bu olsa gerek?..
Mehmet Faraç/Aydınlık
Dünyanın en soytarılaşmış demokrasisi
Bu arada seçim meçim olmadı...
Ama Türkiye başbakanını seçti...
Öyle bir demokrasi yani...
***
Kafanı suya sok çıkart:
Başbakan belli oldu...
Çivileme atla:
Yeni kabine açıklandı...
Martı yellendi:
Devir teslim...
***
Cumhurbaşkanlığına en uygun kişi olarak kendisini belirleyen arkadaş, başbakanı, yardımcılarını, bakanları, yeni hükümeti de kendisi seçti...
Necmi bey karpuzcudan daha karpuz seçemeden...
***
Tatil boyunca okuduğum en komik haberdi Milliyet’te:
“Cumhurbaşkanı, Başbakan Davutoğlu’nun sunduğu 62’nci Hükümet listesini onayladı...”
Bir gece önce cumhurbaşkanının oturup listeyi yazdığını, aslında listeyi ilk görenin başbakan değil cumhurbaşkanı olduğunu bilmeyen var mı?..
***
Şu isimler kim mesela:
Fikri Işık...
İsmet Yılmaz...
İdris Güllüce...
Cevdet Yılmaz...
Taş kahvede sordum, bir kız bildi:
“Teoman’ın vokal grubu” dedi...
Birincisi 2013’ten beri Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı... İkincisi 2011’den beri Milli Savunma Bakanı... Üçüncüsü 2013’ten bu yana Çevre ve Şehircilik Bakanı... Dördüncüsü dört senedir Kalkınma Bakanı...
***
Başka kimse önemli değil...
Bir tek kişiyi seçiyorsun...
“G.... kılı olurum” dediği işte budur...
Kıllı demokrasi de gitsin...
Misal:
Başkanlık sistemine geçmek için yeni bir anayasanın tartışılması, yazılması, oylanması, kısacası anayasanın tüm ulusun katkısı ile değişmesi gerekmez mi?..
Ama gerekmedi işte...
“Cumhurbaşkanımızı milletimiz seçtiğine göre, başkanlık sistemine geçilmiştir” dedi çıktı fıskiye gözlü...
Aynen...
Türkiye fiilen başkanlık sistemine geçmiştir...
***
Dünyanın en soytarılaştırılmış demokrasisidir bu... Bir koca millet, uygar dünyanın onurlu ve gelişmiş toplumu olmak yerine, bunu tercih ediyor, yemlenerek...
(.............)
Koca tatilde; iki terlik, bir bisiklet lastiği geldi oltaya... Balık kadar aklın yok...
Bekir Coşkun/Sözcü
‘Yeni ahlaki formasyon’!
Başbakan Ahmet Davutoğlu, kongre konuşmasında “Özgürlükleri yeni bir ahlaki formasyonla buluşturacağız” dedi.
Ne anlatmaya çalıştığı konuşmasından tam olarak anlaşılmıyor ama zaten bizde siyasetçinin böyle alengirli konuşmalar yapması makbuldür.
Dinleyenler bir şey anlamazlar, anlamadıkları için de o sözlerde bir “hikmet” ararlar.
Davutoğlu’nun Başbakanlığı süresince buna sıkça tanık olacağız diye düşünüyorum.
Davutoğlu kongre konuşmasında bu sözleri söyledikten sonra “tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğinden” de söz etti.
“Yetimin hakkına uzanan el kardeşiminki olsa keser atarım” dedi!
Ardından da “Birtakım dosyaları. AK Parti’yi yıpratmak için dinamit gibi toplumun üzerine atarsanız bunun adı siyasi operasyondur” diye de ekledi.
Kafanız karıştı değil mi?
Şimdi toparlayalım o zaman:
Yetimin hakkına kardeş eli bile uzansa kesilecek ama o kardeş eğer AKP’de önemli bir mevkiye gelmeyi başardıysa, “yeni ahlaki formasyon” gereği onun elini kesmeye kalkışmak siyasi operasyon sayılacağı için görmezden gelinecek!
Meselenin daha da özeti şu: Hırsızlık iddiasıyla suçlanan bakanlar ve çocukları paçayı kurtaracak!
“Yeni ahlaki formasyon” bunu gerektiriyor, çünkü eğer suçlanan bakanlar ve çocukları yakayı ele verirlerse, onların yakasına uzanan elin daha yukarıdakilere uzanmasını engellemek zor olacak!
“Yeni ahlaki formasyon”, hep birlikte çalmaya devam edildiği takdirde kimsenin bundan sorumlu tutulamayacağı anlamına geliyor olmalı!
Mehmet Y. Yılmaz /Hürriyet
Görünmez adamlar
Türkiye’nin yeni yönetim şekli artık tamamen “Erdoğan odaklı” oldu. Yaşanan olaylara bakınca, “Erdoğan hükümdar gibi davranıyor” diyen Kılıçdaroğlu’na hak vermemek mümkün değil!
Eğer öyle olmasaydı, Başbakan’la birlikte tüm bakanlar ve Meclis Başkanı 2014 -2015 Adli Yılı’nın açılış törenine katılırlardı. Katılmadılar!
Bir de “Davutoğlu emanetçi başbakan değildir” diyorlar. Bu söze inanılır mı?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, Davutoğlu için başka bir ifade kullandı ve ona “Gölge Başbakan” dedi. Bu sözler durup dururken ortaya çıkmıyor tabii ki!
Davutoğlu, söylenenlerin doğru olmadığını kanıtlamak için dünkü törene gitmeliydi! Gitmedi!
Ya Adalet Bakanı? Adli sistemin başındaki adam, Adli Yıl’ın açılışına nasıl gitmez?
Peki, ya diğer bakanlar? Ya Meclis Başkanı Cemil Çiçek? Onlar da törene katılmadı. Eğer Erdoğan gitmiş olsaydı, bunların hepsi de koşa koşa gidip, orada boy gösterecekti!
Erdoğan’a hoş görünmek için birdenbire “Görünmez adam” oldular!(...)
Rahmi Turan/Sözcü