MEDYA POLEMİK (01 Ekim 2014)

MEDYA POLEMİK (01 Ekim 2014)

MEDYA POLEMİK

Hisarcıklıoğlu’nun istifasının Uzan, Haberal, Yalçıntaş ve Dalan’la ne ilgisi var?
İşin sırrı “merkez sağ”da

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arası niye açık?
Son “torba yasa” Hisarcıklıoğlu’nu vurdu! Yurtdışı ticarette Türk iş adamlarına yeni fırsatlar bulmak için 1986’da Turgut Özal tarafından kurulan ve TOBB’a bağlı olan “Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu” (DEİK) bir gecede torba yasayla yok edildi.
(...)
Cem Uzan, altı ay önce kurduğu “Genç Parti” ile 3 Kasım 2002 seçimlerinde yüzde 7.2 oy aldı. Bir yıl sonra Uzanlar’ın 219 şirketine el konuldu ve Cem Uzan Fransa’ya kaçmak zorunda kaldı.
(...)
Bedrettin Dalan neden yurt dışına kaçmak zorunda bırakıldı?
Prof. Dr. Mehmet Haberal niye Silivri Cezaevi’ne atıldı?
Kim, merkez sağı birleştirmek istese başına bela sarıldı!
Ve peki...
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı ve TOBB Başkan Yardımcısı Murat Yalçıntaş neden cezaevine atıldı?
Yanıtı babası Nevzat Yalçıntaş’ta buldum...
(...)
Fazilet Partisi İstanbul milletvekili iken AKP kuruluşuna katıldı. Abdullah Gül zaten öğrencisiydi ve Suudi Arabistan’da birlikte çalışmışlardı.
Erdoğan’ın “akıl hocası” oldu. Fakat...
2007 seçimlerinde aday olmadı.
Erdoğan ile yol ayrılığının nedenlerini hiç saklamadı:
- Özelleştirmelere karşıydı.
- Galata Port’a karşıydı.
- Televizyonların yabancılara satılmasına karşıydı.
- “Etnik ve mezhepsel” dediği Açılım’a karşıydı. Vs...
(...)
Tarih: 22 Ekim 2010.
Polis, bir ihbarı değerlendirerek, büyük ortakları İTO-TOBB-İstanbul Büyükşehir Belediyesi olan, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) ile fuarcılık şirketi CNR arasındaki “fuar alanını boşaltın” davasında yargıya rüşvet verildiği iddiasıyla operasyon yaptı. (...) İDTM Başkanı Kadir Topbaş’tı ama yardımcısı Murat Yalçıntaş hakkında soruşturma vardı!
(...)
Operasyonun zamanlaması ilginçti; sanki Murat Yalçıntaş’ın ABD’den dönmesi istenmiyordu? Tıpkı Bedrettin Dalan gibi!
Murat Yalçıntaş döndü ve hemen tutuklanıp Sincan Cezaevi’ne kondu.
Prof. Dr. Yalçıntaş’a ilk “geçmiş olsun” telefonunu Süleyman Demirel açtı. İkincisini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül...
Cezaevine ilk ziyarete giden TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu idi.
(...)
Murat Yalçıntaş’ın neden cezaevine atıldığı kitaptaki şu satırlardan belli oluyordu:
“Sincan Cezaevi’ne her gün onlarca mektup geliyordu. Mektuplarda, ‘Size oynanan oyunun farkındayız. Sizin liderliğinizi, başbakanlığınızı istemeyenler var. Bunu biliyoruz...”
Dönelim başa; Erdoğan’ın, Hisarcıklıoğlu’nu niye sevmediği açık değil mi?
Merkez sağ’da bir parti kurmak isteyeni yakıyorlar...

Soner Yalçın / Sözcü

Şaka değil bu sözü terör örgütü ile mücadeleyi bırakıp müzakereye oturan Erdoğan söyledi:PKK’ya niye ayaklanmıyorsun(!)

Cumhurbaşkanı Erdoğan adeta kükredi:
- Ey dünya, IŞİD gibi bir terör örgütü çıkınca ayaklanıyorsun da PKK gibi bir terör örgütü ortadayken niye ayaklanmıyorsun? Ona niye sesin çıkmıyor? Ona karşı niye ortak mücadele verelim demiyorsun?
(...) ABD Başkanı PKK’yi da terör örgütü olarak kabul ediyor ama Türkiye’nin mücadele etmek yerine masaya oturup siyasi çözüm bulmasını öneriyor...
O yüzden, PKK, Güneydoğu’da ortalığı kasıp kavururken, Ankara “barış süreci” adı altında teröre karşı taviz süreci yürütüyor. Muhalefet de peşinden gidiyor.
Türkiye’nin geçmişteki Terörle Mücadele Özel Temsilcisi e. Org. Edip Başer, yazdığı “Kanatsız Uçmak” adlı kitapta o yıllara ait gözlemlerini aktarırken ABD’nin PKK’yi dördüncü derecede tehlikeli örgüt olarak gördüğünü söylüyor ve devam ediyor:
- Kürdistan projesinin gerçekleşmesinde bu kanlı örgüte de rol tasarlanmıştı... Türkiye’ye tehdit oluşturması onları ilgilendirmiyordu. Nasıl olsa PKK’nin de Barzani’nin de ipleri ellerindeydi.
Başbakan’ın sorusu da böylece yanıtlanıyor...
Batı, PKK’ye karşı ayaklanmıyor, zira o örgütü Kürdistan projesinde kullanıyor..
Melih Aşık / Milliyet

Askerimiz “Kürdistan” için mi şehit olacak!

Türkiye, terör örgütü PKK ile mücadele etmek şöyle dursun, başka bir terör örgütüne karşı birlikte hareket etmeye zorlanıyor. Bir yandan dinci terör örgütü IŞİD silahlanıyor, bir yandan bölücü örgüt PKK silahlanıyor. Hem de Türkiye’ye karşı...
Bize sığınanlara tabii ki kucağımızı açarız. Ama Irak, Suriye yok mu? Bir dönem Kuzey Irak’ta tam 162 yardım kuruluşu yani NGO vardı. Şimdi bunlar nerede? İnsani yardım yapılacaksa şimdi yapılması gerekmiyor mu? Birleşmiş Milletler nerede? Madem ki iki ülkede katliam var niçin geri planda durup Türkiye’ye müdahale ettirmek istiyorlar? Açıkçası, Kürdistan’ın kuruluşuna yardımcı olunmasını amaçlıyorlar. Doğru söylüyorsunuz ama 12 yıldır iktidarda olan siz değil miydiniz? Niçin TBMM’nin verdiği sınır ötesi harekat yetkisini ülkemizi bölmeye çalışanlara, askerinizi şehit edenlere karşı kullanmadınız? Tüm çabanız Suriye’de yönetimi düşürmek için mi? Bunun için mi askerimizin şehit edilmesine göz yumacaksınız, başka bir ülke için mi analarımızı ağlatacaksınız? Sahi niçin?
Saygı Öztürk / Sözcü

AKP-PYD ittifakının ilanı

(...) ABD’li diplomatlar bir süredir PYD ile doğrudan görüşüyor. Özgür Gündem’den Mehmet Ali Çelebi’nin yazdığına göre Avrupa’da yapılan görüşmelerde PYD AKP’yi ABD’ye şikayet ediyor: “IŞİD’e karşı kim savaşıyor? Biz. İyi komşuluk istiyoruz. Türkiye niye böyle yapıyor, biz mi yoksa IŞİD mi gelsin. IŞİD, NATO’ya komşu oluyor. Türkiye istemiyorsa o zaman IŞİD’e destek veriyor demektir. Demek PYD-YPG yerine IŞİD’i istiyor.”
ABD’li diplomatlar da PYD’li yetkililere özetle şöyle diyordu: “Ara sıra bu koalisyonla ittifak yapmanız gerekiyor. ÖSO’yla ittifak yapmanız gerekiyor.”
Nitekim PYD ile ÖSO geçen günlerde “ortak eylem merkezi” kurmuştu!
Bu şikayetlerden ve Erdoğan’ın ABD temaslarından sonra bazı değişiklikler oldu:
PYD’nin Siyasi Komite Başkanı Ömer Alluş, Türkiye’den IŞİD’e karşı silah takviyesi ve silahların sınırdan geçirilmesi konularında resmi yardım talep ettiklerini açıkladı. Demek ki PYD ile Ankara arasında açık bir kanal kurulmuştu!
(...) Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Mardin’de “Suriyeli Kürtler doğal müttefikimiz” diyordu.
Akdoğan’ın Suriyeli Kürtler dediği, pratikte PKK’nin Suriye kolu olan PYD’ydi!..
Mehmet Ali Güller / Aydınlık

“Ne işe yarar” dediğin BM’de ne işin var?

(...) Yanlışları, hataları, eksiklikleri bilinen bir topluluğa “Ne işe yararsınız?” diye seslenmenin “hiçbir şeyi değiştirmeyeceği” ortada değil mi? Onları sorgulamak yerine insanın kendi kendisini sorgulaması ve “Böyle bir topluluk içinde ne işimiz var?” demesi çok daha doğru bir yaklaşım olmaz mı?
Birleşmiş Milletler’i fırçalamış olmak neyi değiştirir?
Bu fırça üzerine Birleşmiş Milletler’i oluşturanlar hemen kendilerine “çeki düzen” mi verdiler? Hiç oralı bile olmadıkları ortada değil mi?
Zeki Ceyhan / Milli Gazete