Medya dünyasından S.O.S!
Medya dünyasında sanki kasırgalar esiyor.
Kişisel suçlamalardan, akıl almaz iddialara kadar, her yerde çılgınlıklara rastlanıyor.
Sürecin en can alıcı tarafı ise, medya dünyasının verdiği S.O.S sinyallerini alan kamuoyunun endişelere düşmesi gösteriliyor.
Özellikle, bir yanda, gazetecilik mesleğinin “can çekişmekte olduğu” çığlıkları atılırken, karşı yanda “bunu iddia edenlerin bitişi” vurgulanıyor.
Özellikle, içinde bulunduğumuz bu belirsiz atmosferde, çoğu yazarların ümitsiz haykırışları, bir yerde çırpınışları karşısında, bazı kalem erbabının çıkışı hatta işi “tükeniş” ile ifadeye kadar götürmeleri sadece mesleğimizi adeta kemiriyor.
Sütun sahibi bazı meslektaşlarımızın, derece derece destekledikleri veya desteklemek zorunluluğunda kaldıkları, “siyasi irade”nin “maddi- manevi” gücüyle hamlelerini sıklaştırdıklarına, hatta ağırlaştıklarına tanık olmak, medya dünyamızı daha da yıpratıyor.
Ne yazık ki, meslektaşlarımız bir türlü, beraberce “anlayış koridor” undan geçemiyor.
Bu arada, gazeteciliğin saygınlığını ve inanılırlığını zayıflatan tehlikelerden belki de en büyüğünün, yanlış bilgilendirme ve yanlış haberler olduğu gün geçtikçe kesinlik kazanıyor.
Gerçekten de, ister eksik, ister kasıtlı, ister yanlış olsun, ne şekilde olursa olsun, sağlıksız bir istihbarat ürünü haberlerin tahribatı büyük oluyor.
Bir “yanlışlar” zincirinin oluşmasına, bazen de kısırdöngünün meydana gelmesine neden olan bu yayınlardan bir an uzaklaşmanın yararını artık tartışmamak bile gerekiyor.
Yanlış veya maksatlı haberlerin, istenilmeyen karşı demeçlere sebep olduğu bilindiğine, arkasından da zehir zemberek yorumlar sergilendiğine göre, bu tehlikenin boyutları medyanın sınırlarını aşıyor.
Medyamız ne yazık ki, son gelişmelerle böylesine çapraşık bir durum arz ediyor.
Her şeyden önce, medyanın dengesinin bozulduğu kendiliğinden anlaşılıyor.
Üstelik, bu çapraşık durumun yavaş yavaş büyük tiraj kayıplarına neden olabileceği bile öne sürülüyor.
Gerçekten de, görsel özellikle internet medyasının gün geçtikçe ilerlemesi bile, medyanın geleneksel etkinliğini yansıtamayacak bir dönem yaşanıyor.
Ne yazık ki, sarsıntılı süreçte artık gazetecinin tanımı bile tam yapılamıyor.
Çeşitli görüşler birbiriyle adeta çarpışıyor ve çelişiyor.
Mesleğimizin saygınlığını korumak, aslında hepimizin en önde gelen görevi oluyor.
Öte yandan, medya dünyamızda özellikle basın kesiminde görülen kutuplaşmanın da büyük zararlara sebep olacağı başka bir gerçek olarak önümüze çıkıyor.
Medya dünyamızı özellikle basın çalışanlarını tehlikeli bir dönem bekliyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, medya dünyamızın ciddi sıkıntılar içinde olduğu veya hızla sürüklendiği görülüyor.
Oysa, iletişim çağında büyük görevleri ve de sorumlulukları bulunan medyamızın, her türlü baskıdan, her türlü tehlikeli ilişkiden ve her türlü sıkıntıdan arınmış olarak, rahat bir şekilde işlevini yerine getirmesi gerekiyor.
Demokrasimizin sağlıklı bir şekilde işlemesi için, her şeyden önce “gerçekleri öğrenme özgürlüğü”nün tam, medyanın bağımsız ve ekonomik bakımdan güçlü olması başta geliyor.
Sonuç olarak “iletişim özgürlüğü” çerçevesinde medyanın dengesinin hiçbir zaman bozulmamasının sağlanması “doğal” olarak özellikle iktidarlara düşüyor.
Yasalar, değer yargıları ve meslek ilkelerini birbirine paralel olarak, her şeyin üstünde değerlendirmek, hepimize sorumluluk yüklüyor.