Salim Yavaşoğlu / Yeniçağ
Eski İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal, ülkenin, devletin başı olarak milletin birliğini temsil eden tarafsız cumhurbaşkanın korumak için getirilen Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 299. Maddesinin partili cumhurbaşkanı geçerliliğini yitirdiğini ve kaldırılması gerektiğini savundu. Cumhurbaşkanı'na hakaret suçunu düzenleyen ve 4 yıla kadar hapis cezasının yayın yoluyla işlenmesi halinde 3'te bir oranında arttırılmasını hükmeden maddenin partili bir cumhurbaşkanı için uygulanamayacağını kaydederek, "TCK 299. Madde gereksizden ziyade, anlamsız oldu. Tarafsız bir cumhurbaşkanı için getirilen bu hüküm partili bir cumhurbaşkanı için uygulandığında tamamen bir giyotin, buldozer görevi görür" dedi. Kocasakal, diğer genel başkanlara hakaret suçu için TCK'nın 125. Maddesinin uygulandığına dikkat çekerek, "Diğer genel başkanlar bu yolla korunmuyor. Cumhurbaşkanı hem fiilen yürütmenin başı, hem de genel başkan. Eleştirilmeyecek mi? O zaman artık bu madde tamamen işlevini, anlamını yitiriyor" şeklinde konuştu.
16 NİSAN'DA ASLINDA ANAYASAL SİSTEME KARŞI BİR SESSİZ DARBE GERÇEKLEŞMİŞTİR
Kocasakal, hukuk devletinin kendi içinde bir mekanizması olduğunu belirterek şunları söyledi: "Hukuk devleti dediğiniz zaman, bir kere mutlaka kuvvetler ayrılığı olacak. Yani bir ülkede egemenliğin millete ait olduğunun göstergesi, kuvvetler ayrılığıdır. Aslında bu tam bilinmiyor. Bir ülkede eğer kuvvetler ayrılığı varsa ki-bizim anayasamızda diyor ya, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve Türk milleti egemenliğini anayasadaki organları ile kullanır. Yani yasama, yürütme ve yargı. Dolayısıyla kullanım sözcüğünün de altını çizmek isterim. Yani egemenlik hep millette kalıyor. Fakat bu egemenlik yetkili organları ile bu üç kuvvet aracılığı ile kullanılıyor. Artı bu üç kuvvet de yine yargı denetimine tabi. Yani hiç bir iktidar bu kuvvetler ayrılığının olduğu yerde sınırsız ve mutlak bir güç veya iktidar kullanamaz. Eğer kuvvetler ayrılığı yok olduğu takdirde, o zaman biliniz ki artık egemenlik millette değildir. Bu kuvvetler tek bir kişide toplanırsa, kuvvetler ayrılığı yoksa, her ne kadar anayasada öyle yazsa da artık egemenlik millette değildir. Bir kere bunu anlayalım."
"16 Nisan'da aslında anayasal sisteme karşı bir sessiz darbe gerçekleşmiştir" iddiasında bulunan Kocasakal, şöyle devam etti: "Bir darbe gerçekleşti. Hem seçmenin iradesi çalındı, hem de egememenlik Türk milletinden gasp edildi. Bu aşamadan sonra artık hiç bir şeyin bir anlamı kalmıyor. Niye kalmıyor? Çünkü, sonuçta artık bağımsız bir yargımız olmuyor. Yeni alınan hakimlerin önemli bir kısmının daha önce iktidar partisinde görev almış kişiler olduğunu görüyoruz. Onun dışında zaten şimdi HSK (Hakimler Savcılar Kurulu) yeniden oluşacak. Bu aşamadan sonra artık bağımsız bir yargımızın olmadığı, ne siyasi, ne hukuki hiç bir denetimin olmadığı bir ortamda zaten hiç kimsenin hukuki güvenliği olamaz. Hukuki anlamda bazı şeyleri konuşmanın veya tartışmanın çok bir anlamı kalmıyor. İşin gerçeği bu."
299. MADDE NEYE GÖRE DÜZENLENMİŞ?
"Bu sistemde dahi cumhurbaşkanına hakaretin nasıl yorumlandığını görüyoruz" diyen Ümit Kocasakal, şunları kaydetti: "Hiç kimsenin, cumhurbaşkanı kim olursa olsun, tabii ki cumhurbaşkanına hakaret etmek gibi bir hak ve özgürlüğü olamaz, yoktur. Ama belli makamda olanların da, özellikle siyasi nitelikli kişilerin bir takım eleştirilere, ağır da olsa diğer yurttaşlara nazaran daha fazla katlanma, tahammül etme zorunluluğu var. Yani her ağır eleştiri hakaret olmuyor. Ama bugüne kadar olan uygulamaya bakarsanız olumsuzluklarla dolu. Bundan sonrası ise böyle bir sistem olamaz. Bir düüşünün ki bir kişi hem cumhurbaşkanı, hem iktidar partisinin genel başkanı. İşte şimdi olacak. Hem kendi partisinden olan başbakanı istediği gibi değiştiriyor, bakanları istediği gibi değiştiriyor. Fiilen de başbakan olarak görev yapıyor. Yani 2019'a kadar en azından. Böyle bir ortamda artık zaten neyin anlamı kalıyor ki?"
Kocasakal, teknik anlamda bir sorun olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Hakikatten şimdi, acaba cumhurbaşkanı eleştirildiğinde veya bir şey söylendiğinde bu genel başkan sıfatıyla mı, cumhurbaşkanı sıfatıyla mı ele alınacak? Nasıl ayıracaksınız bunu? Normal şartlarda o 299. Madde neye göre düzenlenmiş? Devletin şahsiyetine göre, devlete karşı işlenmiş suçlara göre. Anayasaya göre tarafsız olması gereken cumhurbaşkanına göre düzenlenmiş. O zaman kısmen de olsa anlayabiliyorsunuz düzenlemeyi. Ama bu sistemde, rejim değişikliğinden sonra o zaman böyle bir suç tipi olamaz, olmamalı. Çünkü tarafsız cumhurbaşkanını korumak için bir düzenleme. Aslında o 299. Madde, cumhurbaşkanı kişi olarak korumuyordu. Cumhurbaşkanlığı makamını koruyordu. Tarafsız ya. Herkesi derleyen, toparlayan, ülkenin, devletin başı olarak milletin birliğini temsil eden kişi olarak koruyordu. Şimdi öyle bir kişi yok ki. Artık o anlamda 299. Madde'nin varlık sebebi yok." Kocasakal, "Artık bu madde bu saaatten sonra tamamen bir kalkan, bir zırh olarak; daha doğrusu bütün eleştiriler ve muhalefet üzerinde yeni ve başka bir tür silah gibi kullanılacak" dedi.