Seçime bir ay kaldı, Partiler aday listelerini açıkladı. Kamuoyuna yansıyan, yansımayan yanlarıyla her parti tabanında beklentilerin karşılanmaması nedeniyle itiraza uğradı. Bunu tartışmanın artık bir anlamı kalmadı. Zira Meclis aritmetiğinin bir taraf lehine açık ara olamayacağı anlaşıldı. O yüzden asıl odaklanmamız gereken seçim Cumhurbaşkanlığı sandığı olmalı.
Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu anketlerin çoğunluğunda az ya da çok önde. Yaptığı anayasaya uymayan ama yüzde 50+ 1''e mecbur olan Erdoğan; bindelikte bile esamisi okunmayan partileri yanına aldı. Ama hala yetmiyor, yetemiyor, bunu da biliyor. Tabanı umutla sona sakladığı, seçimlerin kaderini değiştirecek planlarını bekliyor ama nafile. Çünkü verecek inandırıcı bir vaadi artık kalmadı. Hatırlayın 2011 OVP de 2023 de kişi başı milli gelir 25 bin dolar olacak demişti. 2023 geldi 8 bine düştü. Dün de 2028''de 16 bin olacak dedi. Artık ardına sığınacakları Lozan''da yok, tüm yalanların gerisi açık oldu.
Kılıçdaroğlu''nun vaatleriyle önce dalga geçen Erdoğan ardından bir bir yapmaya çalışıyor ya da vaat ediyor. Emekli maaşı, ikramiyesi, asgari ücret vs gibi konularda taklide başlıyor. Hazine tamtakır olduğundan daha fazlasını vereceğim diyen Kılıçdaroğlu''nun gene de altında kalıyor.
Bir de yeni dengesizlikler, adaletsizlikler yaratıyor. Ör; yüksek prim ödeyen emekli ile düşük prim ödeyen aynı maaşı alıyor. Birinci sınıf Hakim- Savcılar sırf yandaş olmadıkları seçilemedikleri yüksek yargıçlardan 15 bin lira daha az maaş alıyor.
Elazığ ve İzmir''deki lokal depremlerde yıkılan evleri zar zor yapıp parayla satan iktidar, bölgedeki ağır hasarlı binaları halen yıkamadı. Ama yüzbinlerce evi bir yılda yapıp, ilk iki yıl ödemesiz en düşük 1.800 binden satacağım diyor. Bay Kemal ise bir kuruş almadan yapacağım diyor. Depremin ilk gününden ve halen bölgedeyim yıkımın büyüklüğünü ve işin zorluğunu biliyorum. Bu konuda Erdoğan''a inanacak kimse kalmadı, çünkü imkansızdan bahsediyor. Kemal beyin vaadi-sözü ise hem daha makul hem de cazip geliyor.
Anketlerin ortalamasına göre beş puandan az olmayan ara kapanacak gibi durmuyor. Tersine artıyor, zaman iktidarın aleyhine işliyor. Ortada bu denklemi değiştirecek yüzde beşi aşan bir diğer aday yok. Şimdilerde İnce''ye oy vereceğini söyleyen gençliğin son üç gün kendisini düşünerek, oyunu kazanması imkansız İnce için değil, hayallerini, özgürlüğünü yok eden bu sisteme kaybettirmek için verecektir.
Seçim özünde; Demokrasi mi/otokrasi mi? Özgürlük mü/baskıcılık mı? Hak, hukuk, adalet mi/adaletsizlik mi? İnsanca yaşamak mı/ yoksullukla boğuşmak mı? Onurlu vatandaşlık mı/ biatçi yandaşlık mı? Hakça paylaşmak mı/ israfçı yolsuzluk saltanatı mı? Oylaması olacak.
Herşeye rağmen aklı selim galip gelecek ve Bay Kemal bu seçimi kazanacak. İşin zorluğu ondan sonra başlayacak. Partileşmiş devleti fabrika ayarlarına döndürmek, yıpranmış hukuk devletini yeniden ihya etmek, yargıyı bağımsızlaştırmak, kurumları liyakatsizlerden temizlemek, çöken ekonomiyi ayağa kaldırmak çok zor olacak. Tersi olduğunda ülke siyasi bir türbülansa girecek ve kısa sürede çıkmakta da zorlanacak.
O nedenle bu seçimde Cumhurbaşkanlığı sandığı çok önemli. Hamasi söylemlere, indi yorumlara kulak asmadan ülkeyi önce bu otoriter rejimden kurtaralım sonrasına bakalım. Akıl, ahlak, adalet..