Kavram kargaşası!

Bir gazetecinin, köşe yazarının; art arda çıkan, gelişen veya üretilen olayları, sorunları kısaca gündemi izlemesi, yorumlaması artık hem çok kolay ve hem çok zor oluyor.
Bu çelişkinin meydana çıkması, pimleri çekilmiş bombalar gibi ortaya atılan konulardan kaynaklanıyor.
Özellikle, son yılların Türkiye’sinde, gazeteciliğin icrası, adeta “hassas terazi” de tartılıyor.
Gerçekten de son yıllara ve aylara bakıldığında Silivri davaları, şike, yeni Anayasa, 4+4+4, seçmeli ders, 12 Eylül, 28 Şubat, Uludere, Başkanlık sistemi ve özel mahkemeler gibi konular veya sorunların birbirini adeta unutturduğu görünüyor.
Hele, Kıbrıs gibi bunca dış sorunumuz varken, Suriye ve gündeme yeni ithal edilen İran anlaşmazlıkları, dengenin alt üst olduğunu ortaya çıkarıyor.
Daha önce de belirtmiştik; ne yazık ki, bu ardı ardına, kamuoyunun kucağına atılan sorunlar, kavram kargaşası yaratıyor.
Böylelikle, bir konu etraflıca ele alınmadan, tıpkı kürtaj ve sezaryen olayında olduğu gibi ya boşlukta kalıyor ya da bırakılıyor.
Kamuoyu, neyin tam olarak, ne olduğunu kavrayamıyor.
Sorunlar yumağından kurtulmak, öncelikle geniş halk tabakalarının, gönülden beklentisi oluyor.
Söz gelimi, “kürtaj” olayı ele alındığında, çelişkili olduğu kadar “dehşet” verici iddialar, rakamlar ve en önemlisi dini zorunluluklar birbirini “nakz” ediyor.
İletilen bilgiler gerçekse, kürtajın bilançosunu, bilgi kabilinden olsa bile paylaşmak gerekiyor.
Öncelikle, planlı olmayan bir gebeliğin sonlandırılması, anne sağlığı açısından doktorların birinci olarak istedikleri, arzu ettikleri bir durum olmadığında, herkesin hem fikir olmasını beklemek icap ediyor.
Nitekim, aktarılan bilgilerde aynen şöyle
söyleniyor;
“Planlı olmayan gebeliklerin önlenmesi önceliklidir. Eğer bir kadın veya aile, planlamadıkları bir çocuğa gebe kalmak istemiyorsa doktora başvurarak doğum kontrolü yöntemlerinden, kendileri için uygun olanı seçip kullanabilir.
2010 yılının bilgisi olarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) her gün dünyada 800 annenin gebelik komplikasyonlarından, toplamda 2010 yılında 287 bin annenin öldüğünü bildirmiştir.
WHO, aile planlanmasının anne ölüm oranını %32, bebek ölüm oranını ise %10 azalttığını belirtmektedir.
Aile planlaması, istenmeyen gebeliklerin %71’ni önlemektedir. Böylece 53 milyon planlanmayan gebelik olmamaktadır.
22 milyon planlanmayan doğum, 25 milyon kürtaj olmamaktadır ve 7 milyon düşük önlenmektedir.
WHO verilerine göre, Türkiye’de anne ölüm hızı 1995 yılında 100 bin, canlı doğumda 67 den 2010 yılında 20 ye düşmüştür.
Buradaki azalmadaki en etkin olay %91.1 oranında eğitilmiş ve bilgili personelin gebe kadına müdahalede bulunmasıdır.”
Görülüyor ki, “kürtaj” gerçekten de önemli sonuçlar sergiliyor.

Yazarın Diğer Yazıları