'Katliniz vacip...'
Amberin Zaman’ın, 25 Kasım 2013’te Taraf’ta yayımlanan ‘Suriye Türkmenlerinin nasıl katledildiğini’ anlatan röportajını okuyunca; esenlikler dilediğim 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in bir sözünü hatırladım
Sanırım 1997 yılıydı... Yörük-Türkmen Vakfı’nın danışmanlığını yapıyordum. Vakıf, Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’i ziyaret etme kararı aldı. Yöneticilerle beraber Çankaya Köşkü’ne çıktık. Görevliler bizleri çok güzel bir salona aldılar. Uzun masanın en başına Sayın Demirel geçti; bizler de çevresine... Vakıf hakkında bilgiler sunulduktan sonra, Türkiye dışındaki Türkler konusu açıldı. Özellikle İran, Irak ve Suriye’deki Türklerin durumları hakkında samimi bir sohbet başladı. Sayın Demirel bir tarih profesörü gibi, çevremizdeki Türk coğrafyasını anlatırken Suriye konusuna gelince daha bir özenli ve dikkatli konuştuğunu hissettim. Suriye’deki tüm etnik grupların, nerelerde yaşadığını tek tek belirtiyordu. Anlatımı Hama yöresindeyken, ben -sözde Tarih Uzmanı olarak- lâfa karıştım ve “Efendim oralarda Bayır-Bucak Türkmenleri de var” deyiverdim. Sayın Cumhurbaşkanımız bana döndü ve bir baba sıcaklığıyla “O Türklerimiz biraz daha yukarıda, bizim sınırımıza yakın yerde” dedi ve sonra da Bayır-Bucak Türkmenlerinden söz etti. Yüzü bana dönükken bu kez “Sayın Cumhurbaşkanım, Hafız Esad, Türkmenlerimize özel bir katliam uygular mı?” deyince, “Hayır, Türkiye’den çekinir” dedi.
Türkiye’den çekinmek... Gerçekten o yıllarda Irak ve Suriye için Türkiye -görünürde de olsa- dikkat edilecek, hesaba katılacak ciddi bir ülke olarak algılanıyordu. Sanırım bu saygınlık, henüz o yıllarda, Orta Doğu coğrafyasındaki ABD projelerine balıklama atlamadığımızdan doğuyordu. Ne acıdır ki; bu saygınlık 2002’deki iktidar değişikliğiyle beraber gittikçe azaldı; günümüzde ise tümüyle yok oldu. Artık bırakınız saygınlığı; Güney sınırımızdan her saniye Türkiye düşmanlığı fışkırıyor! Siz, Malikî Irak’ını görmezden gelip, bir aşiret reisinin iktidar sahipleriyle Diyarbakır’da kucaklaşmasını, Irak adına suların durulması olarak göremezsiniz. O peşmerge başının bir Irak derdi yok. Derdi, Güneydoğu Anadolu topraklarını tırtıklamak... Diyarbakır için söyledikleri belleklerimizde. Ayrıca biz onun babasını da biliriz. Babası Molla Mustafa Barzani 1960’larda şöyle diyordu: “Irak’ı hallettikten sonra, sıra Türkiye’de!” (İliştiri: O yıllarda bu sözün yayımlandığı Yeni İstanbul gazetesinin orijinal sayfasını dileyen okuyucularıma e.postayla gönderebilirim.) Doğrudur, Irak’ın kuzeyinde peşmerge başının liderliğinde ’özerk bir ABD-İsrail eyaleti’ile Irak’ı hallettiler... Şimdi sıra Türkiye’de!
Ne acıdır ki; günümüz Türkiye’si ‘ağırlık’ bakımından, 2002 öncesinin Türkiye’si değil. Kimsenin de ülkemizden çekindiği falan yok. Türkler Suriye’de “Dininiz zayıf, katliniz vacip, malınız helâl, hanımlarınız da hediye.” diye katlediliyor. Öyle olmasa, Amberin Zaman’ın röportajına konuşan Bayır-Bucak Türkmen’i şu sözleri söyler miydi?
“Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), son birkaç aydır köylerimize sızmaya başladı. Evvela camilerde imamlığı ellerine geçirdiler. ‘Sufisiniz size gerçek dini öğreteceğiz, şeriat getireceğiz,’ dediler. (...) Kaç kişiyi öldürdüler, alınlarına kurşun sıkıp. Sonra da burunlarını, kulaklarını kesiyorlar. Köylerimizde insan kalmadı.”
Amberin Zaman röportajının en başında şöyle diyor: “(...) Türkiye ve dünya kamuoyu; Beşşar Esad güçleri ve Selefiler arasında sıkışıp kalan Türkmenlerin dramından bihaber.”
Bu fotoğrafa diyecek söz bulamıyorum.
Esen kalın efendim.