İYİ Parti grubu adına Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinde söz alan Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı, Hükümetin aile kurumunun önemini vurgulamasına rağmen bütçede ayrılan payın oldukça düşük olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sık sık "Ailede çözülme olursa, millet olarak varlığımızın tehlikeye girmesi kaçınılmazdır" dediğini hatırlatarak, aileyi milli güvenlik unsuru olarak gören bu bakış açısının bütçede karşılığının %2,76 olmaması gerektiğini ifade etti.
Taşcı, “Bir sarayın fiziksel varlığını korumak üzere yapılan günlük rutin harcamanın yıllık toplamının yanında devede kulak değil; Toplumsal varlığınız ortadan kalktıktan sonra hangi iktidar, hangi seçim, hangi millet, hangi devlet! "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” programının merkezi bütçedeki payı ne kadar biliyorsunuz değil mi? Yüzde 0.11! Ortaya konan ve doğru da bulduğum, ve gerçekleşmesine destek olunması gerektiğine de inandığım amacın ulviliği, iddianın büyüklüğü ile onun finansmanı için ayrılan pay arasındaki orantısızlık bu kadar derin olunca, biz sormak zorundayız: Siz, aslında, ağzınızdan dökülenin tam tersine, milli varlığın yok olması mı istiyorsunuz ki, onun temeli, teminatı olan aileyi emanet ettiğiniz Bakanlığı, bütçenin en dar, hareket kabiliyeti neredeyse bulunmayan dilimlerinden birine sıkıştırıyorsunuz? Bunu ne akıl kabul eder…Ne mantık kabul eder… Ki etmiyor da zaten…” ifadeleriyle 407 milyar liralık bütçenin Türk milletinin varlığını korumak için yetersiz olduğunu savundu. İYİ Partili Milletvekili, gençlerin evlenme oranlarının düştüğünü, boşanma oranlarının arttığını ve kadın cinayetlerinin önünün alınamadığını belirterek, bu durumun aile kurumundaki zayıflamayla doğrudan ilişkili olduğunu ifade etti. Taşcı, "Aile, toplumun temel taşıdır. Aileyi güçlendirmek için daha fazla kaynağa ihtiyaç var" dedi.
BU BÜTÇE İLE KADINLARI KORUYAMAZSINIZ
Kadın cinayetlerinin her geçen gün artmasına ve ülke gündemindeki yerini korumasına rağmen ayrılan bütçe içinde en düşük ikinci kalemin kadın politikalarına ayrılmasını eleştiren Taşcı “2024 yılında, hala fıtratlarında kölelik olmadığını ispata çalışıyor kadınlar…Hala bedenlerinin kimsenin malı, mülkü olmadığını, kendi bedenlerinin yalnız ve ancak kendilerine ait olduğunu, bir anayasal hakkı, vücut dokunulmazlığını anlatmaya çalışıyorlar…Hala, ne başörtüsünün yobazlık, ne mini eteğin ahlaksızlık olmadığını…Hala, ne tesettürün rejim düşmanlığı, ne kırmızı rujun, kahkahanın sapıklara davetiye olmadığını…Hala, ülkemizde okuma-yazma bilmeyen kadın var; 1 buçuk milyondan fazla hem de! Hala istihdamda yüzde 30’da; işgücüne katılım da TÜİK’i bile baz alsanız; OECD ülkeleri arasında en kötü durumdayız! Bir tek işsizlik oranlarında erkeklerin önünde kadınlar… Cinsiyet eşitsizliğinde 146 ülke arasında 127’nci sırada Türkiye… Suudi Arabistan’ın altındayız; daha fazla söze gerek var mı? diye sordu. 2002'den bu yana kadın cinayetlerindeki artışın 6 kat olduğunu belirten Taşcı, “Kadınlar her gün şiddete maruz kalıyor. Bu durumun önüne geçmek için acil önlemler alınmalı fakat bu bütçeyle imkansız.” dedi.
ÇOCUKLARIMIZ HİÇBİR YERDE GÜVENDE DEĞİL
Çocuk istismarı, ihmal, çocuk işçiliği ve engelli çocukların yaşadığı sorunlar gibi konularda, tehlikenin ciddi boyutlara ulaştığının altını çizen Taşcı, çocukların hiçbir yerde can güvenliğinin kalmadığını ifade ederek “Baba kucağı, amca, dayı, abi, dede kucağı kimi için en tehlikeli yer; Çünkü bütün istatistikler; çocuk tacizcilerinin yüzde 80-90 oranında, o çocuğun birinci derece yakını olduğunu gösteriyor! 242 bin 875 mağdur çocuk ne demek ya; Yüzde 89,7’si suç mağduru; yüzde 11,8’i cinsel suçlar… Adalet Bakanlığı verisi bu; 2015-2023 arasında çocukların cinsel istismarı dosya endeksi yüzde 94 artmış… İkiye katlanmış; 8 yılda! Çocuk tecavüzcülerinin çoğu daha önce başka bir suç işlemiş; ilk suçtaki cezasızlık onlara bunu yapabilme cüretini vermiş! 12 yaşındaki çocuğa tecavüz edip “18 gözüküyordu” dediği için serbest kalan yaratık var ya bu ülkede! Hangi kadın, hangi çocuk rıza gösterir ya tecavüze! Engelli çocuk tecavüze uğrarken bağırmadı dedi diye sapıkları, rızası var varsayabilen hakimler var! Vaka sayısı artarken, kovuşturma ve mahkumiyet oranları düşüyor; bir terslik yok mu bunda! Ailesinden aldınız; güvende olsunlar diye devlet baba, devlet anayı koydunuz o kötü, ahlaksız, ihmalkar ailelerin yerine… O çocuklar ki, devlet kormasındayken terör örgütünün pençesine düşüyorlar… Devlet korumasındayken tecavüze uğruyorlar…Devlet korumasındayken ölüleri buluyor bir tenhada… Fuhuşa, uyuşturucuya batıyorlar… Çocuklar, bir kötülük çağında yapayalnız ve savunmasızlar… “dedi.
Türkiye’de çocuk istismarı vakalarında cezasızlığın arttığına da dikkat çeken Vekil, "cezasızlık" algısının potansiyel suçlular için cesaret verici olduğunun altını çizdi.
YAŞLI GAZİ ENGELLİ VE YOKSULLARA VERİLEN BÜTÇEDEN UTANDIM
İYİ Partili Taşcı, yaşlılar, engelliler, gaziler ve yoksullar gibi toplumun en savunmasız kesimlerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, bu kesimlere yönelik hizmetlerin yetersiz olduğunu ve sosyal devlet ilkesinin unutulduğunu belirtti. Şehit aileleri ve gazilere ayrılan bütçeyi az bulan Taşçı, “15 Temmuz’da yaralanma derecesine bakılmaksızın gazi ünvanı verip de, terörle mücadelede aldıkları derin yaraların izlerini bir ömür vücutlarında taşıyacak olanlara engel şartı getirerek kendi aralarında da böldüğünüz… Rehabilitasyon ve fizik tedavi merkezlerine erişimde yaşadıkları güçlükler başta olmak üzere, saymaya kalksam hepimizi gerçekten insanlığımızdan utandıracak onca sorununa çözüm bekleyen gazilerimiz ve şehitlerimizin emanetleri için bakanlık bütçesinden ayrılan pay; yüzde 0.03! 125 milyon 303 bin lira! Bu da, “Gaziysen bana ne, git evinde otur” demenin bürokratikçesi herhalde!“ sözleriyle hükümeti eleştirdi.
Konuşmasının sonunda, çocukları ailelerinden ve devletin kurumlarından koruyacak bir çocuk politikasının gereğine inandığını ve "İlk Öğretmenim Ailem" projesinin ebeveynlik ehliyetini denetleyecek şekilde uygulanmasını dilediğini söyleyen Taşcı, 19 Nüfus Politikası Kurulu'nun nüfus artış hızına endeksli değil, mevcut nüfus yapısının gerçekçi bir analizine dayalı çalışması gerektiğini ve veri çalışmalarını güvenirliliği tartışılan TÜİK ile yürütmemesini talep etti.