İstanbul'un seçimi Türkiye'nin kaderi...
Öğrenilmiş çaresizlik seçmenin üzerinde kara bulut gibi dolaşıyor...
"Abi, AKP İstanbul'u bırakmaz..."
"İstanbul giderse AKP biter, bir şey yapacaklar ve seçimi alacaklar..."
"AKP'yi İstanbul'un rantı yarattı, seçimi kaybetmeyi asla göze alamazlar."
Haklı kaygılar ama durum bu kadar ümitsiz değil!
Geçmiş seçimlerde muhalefet "sandığa ve oylara sahip çıkmak" konusunda iyi bir sınav veremedi. Ya da şöyle söyleyelim; seçmen, seçimlerin sağlıklı yapıldığına, muhalefetin hilelere karşı hazırlıklı olduğuna ve sandıktan çıkan sonucun gerçeği yansıttığına ikna olmadı.
İYİ Parti ve CHP'nin başvurusuna rağmen bir kişinin ikinci kez oy kullanmasını engelleyecek "parmak boyası uygulamasını" Yüksek Seçim Kurulu'nun bir türlü onaylamıyor olmasının seçimi daha şimdiden şaibeye açık hale getirdiğini düşünüyorum...
Ancak tüm bunlara karşın referandumda büyükşehirlerde Cumhur İttifakı'nın kaybettiği gerçeğini seçmene hatırlatmak gerektiğine inanıyorum.
Öğrenilmiş çaresizliğin ilacı, Büyükşehirlerdeki başarıyı anlatmaktır.
Bakın 2017 referandumunda "yüzde 69.30 Hayır oyu" ile Muğla birinci sırada geliyor. Muğla'yı "yüzde 68.80 Hayır oyu" ile İzmir takip ediyor. Diyarbakır ve Aydın ilk 4'ün içindeki Büyükşehirler...
Cumhur İttifakı'nın "En yüksek evet oyu" alan bir tek Büyükşehir belediyesi yok...
Antalya yüzde 59, Adana yüzde 58 Hayır oyu verdi. Cumhur İttifakı yalnızca Bursa'da yüzde 53.2 oyu görebildi.
İstanbul ve Ankara ise kıl payı bir yarışın içindeydi. İstanbul'da yüzde 51.3, Ankara'da yüzde 51.1 Hayır oyu çıkmıştı.
Nisan 2017 Referandumundan bugüne toplumun ekonomik sıkıntıları tavan yaptı. İşsizlik derinleşti. Borçlu daha borçlu, AKP'li zengin daha zengin oldu...
Hükümet, başta ekonomi olmak üzere hemen her alanda kötü yönetimin örneklerini sergiledi.
Referandumdaki dayanışmanın güçlenerek devam ettiğini düşünüyorum. Cumhur İttifakı; zillet, illet vb. hakaretlerle muhalefete yüklendikçe kendi oylarını konsolide ediyor ancak bu seviyesiz siyaset AKP'den bıkmış seçmeni de bir araya getiriyor...
Anlattığım fotoğrafı bir de son anket sonuçları ile değerlendirin...
AKP panikte... İstanbul'da Ekrem İmamoğlu, Ankara'da Mansur Yavaş ve diğer Büyükşehirler de; Denizli ve Mersin dahil referandumdaki hava yaratılırsa Türkiye 1 Nisan'da çok farklı bir sürecin içine girer...
Peki ne olur?
İyi Parti Lideri Meral Akşener'in söylediği " o kulak çekilecek" mesajı çok güçlü bir şekilde iktidara gösterilir...
AKP içinde, tepede oluşan oligarşi ve nepotizme karşı itirazlar yükselir.
Gül- Davutoğlu- Babacan üçlüsü yeni partinin fitilini ateşler. Uzun yıllar sonra AKP içinde ilk kez partinin tepesinde yaşanan şatafata, lükse, kayırmaya ve haksızlıklara karşı sesler yükselir.
İktidar bugüne kadar izlediği gerginlik siyasetini bırakmak zorunda kalır.
Ancak bir çok insanın aksine ben erken seçim beklemiyorum... Büyükşehirler kaybedilirse iktidar, merkezi yönetimin yetkilerini olağanüstü artırmanın yollarını arar.
İstanbul'un kaybedilmesi AKP'nin küresel ısınmasının başlangıcı olur... Erime durdurulamaz...
Abdullah Gül korkak mı?
AKP'nin dört kurucusuna bakalım... Abdüllatif Şener daha ilk limanda gemiyi terketti. Nedenlerini biliyorsunuz. Yolsuzluk ve yoksulluğa, kötü yönetime isyandı yaptığı...
Abdullah Gül ile Erdoğan'ın arası açıldığında üçüncü isim Bülent Arınç hep denge yapmaya çalıştı ancak Erdoğan'ın "ya bendensin ya düşmanım" baskısı Bülent Arınç'ın yalpalamasına, gücünü ve etkisini kaybetmesine ve sonra da siyasi zeminden kopuşuna kadar gitti. Oğlu AKP'den milletvekili yapılınca dört kurucunun üçüncüsü Arınç, Erdoğan'a açıktan desteğini sürdürdü.
Abdullah Gül ile Erdoğan'ın arası ise hiç düzelmedi. AKP'nin ilk dönem milletvekili olan ve seçmene verilen sözlerin tutulmayacağı görüşü ile partisinden istifa eden Emin Şirin diyor ki;
"Gül'e kararsız derler ama zamanı geldiğinde gayet kararlı davranmayı bilen biridir. Örneğin Fazilet Partisi'nde yenilikçi hareketin lideri olarak Recai Kutan'a karşı kararlı bir şekilde aday oldu. Keza 2007'de partisinin Cumhurbaşkanı adayı olmak üzere büyük kararlılık gösterdi. Abdullah Gül, iç ve dış ittifaklarının yeterli olduğunu görürse öne çıkabilir. "
Emin Şirin'e AKP içindeki yeni parti iddialarını sordum... Şirin, ittifaklar sistemi devam ettiği müddetçe yüzde 5'lik partilerin bile çok önem kazanacağını ve seçimden sonra birden fazla partinin kurulacağını düşünüyor.