İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) seçilmiş Başkanı Ekrem İmamoğlu, sahurunu Kağıthane Seyrantepe’deki İstanbul Taksiciler Esnaf Odası’nda yaptı. Taksici esnafıyla bir araya gelen İmamoğlu, alkışlarla ve ‘‘Her şey çok güzel olacak’’ sloganıyla karşılandı. İmamoğlu’na, sahur etkinliğinde CHP İstanbul milletvekilleri Turan Aydoğan, Gökan Zeybek ve Özgür Karabat ile İstanbul Gönüllüleri’nden bir grup da eşlik etti. Sahurda ilk konuşmayı İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu yaptı. Aksu, ‘‘Bizim partimiz ekmek partisi. Sorunlarımıza, dertlerimize kim sahip çıkarsa biz onu destekleriz’’ dedi.
‘‘HERKES KENDİNİ SORGULASIN’’
Daha sonra söz alan İmamoğlu konuşmasına, taksicilerin, ‘’Her şey çok güzel olacak’’ sözlerine, ‘‘İnşallah. Çok güzel olacak kesinlikle’’ diyerek başladı. İmamoğlu’nun konuşmasının satır başları şunlar oldu:
Mübarek Ramazan ayının bir sahur vaktinde bir aradayız. Sahurları ayrı bir maneviyatı vardır. Sahur, aynı zamanda bir vücut terbiyesi ve zihinsel bir terbiyedir. İnsanın bir başkasını hissetmesi, kendi kendini yorumlamasıdır. Yani nerede eksik yapıyor? İnsanlara yanlış mı davranıyor, eksik mi davranıyor? Kendimce bu yaşa kadar Ramazan ayında en çok hissettiğim duygu, kendimi sorgulamak olmuştur. Oruç tutan, tutmayan herkesin Ramazan ayında kendini sorgulaması gerekir. Bu, aynı zamanda insanın arınmasına da sebep olur. Günahlardan, yanlışlardan arınır ve iyi insan olmasını sağlar.
‘‘ÇOK ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR’’
Ramazan, aynı zamanda aydınlanma ve bilgiyle buluşma ayıdır. Yalanlarla, yanlışlarla kimsenin zihnini meşgul etmemeli bu aylarda. Tam aksine, doğrularla insanların zihinlerini meşgul etmek lazım. Şahsım ve milletimiz adına, bu aya yakışan bir süreci geçirmek arzusundayım. İnşallah güzel bir Ramazan ayı olsun. Milletimizin sıkıntılarını bertaraf etmek adına, terörden, terör örgütlerinden kurtulmak adına, ekonomik sıkıntılarımızın son bulması adına dualarımızın kabul olmasını isterim. 5 milyonun üzerinde insan, bu ülkede işsiz. Çalışma yaşında olan ve okumayan her 3 gencin bir tanesi işsiz. Belki de ailenizden biri bu 3 kişiden biri. Bütün bunların düzeldiği bir ay olmalı Ramazan ayı. Tabii bu sadece dualarla olacak bir şey değil. Ortak akılla çok çalışmamız gerekiyor. Önceliğimizin, bu memlekete ve kurumlara hizmet olması gerekiyor.
‘‘GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER…’’
Bu hafta 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı haftası. Büyük dedem, İstiklal Savaşı gazisiydi ve onun dizinin dibinde büyüdüğüm için, onur duyuyorum. Savaşın ne kadar zor ve kötü bir şey olduğunu hissettirerek anlatırdı. ‘‘Siz, savaş nedir bilmezsiniz’’ diyerek, bize barışın kıymetini hatırlatırdı. Ne zaman Atatürk’ün adı geçse, iki gözü iki çeşme ağlayan bir insandı. O, onun komutanıydı ve bu vatanın kurtuluşuna sebep olmuşlardı. 19 Mayıs 1919’da, Mustafa Kemal Atatürk, bir avuç arkadaşıyla, ortaya bir cesaret, bağımsızlık ve özgürlük ruhunu koyarak, dilinden düşürmezdi. Atatürk, özgürlük ruhunu ortaya koyarak, buradan yola çıkıp, milletiyle buluşmaya Samsun’a gitti. Giderken, Boğaz’da demirli olan dünyanın emperyalist güçleri İstanbul’u işgal etmişti. Atatürk, ‘‘Geldikleri gibi giderler’’ ruhuyla Samsun’a hareket etmişti. Şimdi biz, bu gerçekleri bilmez, hissetmez ve yaşamazsak, yarınlarda bizi zapt etmek, bizi işgal etmek kolaylaşır. Bunu hissettirmek, geçmişini bilmek, tarihini anmak şarttır.
‘‘HERKES BAŞINI YASTIĞA KOYDUĞUNDA DÜŞÜNECEK’’
Yarın 19 Mayıs’ın 100’ncü yılı. İstanbul’un sokaklarında, 19 Mayıs’a dair bir iz, bir işaret yoksa, bu mutlaka sorgulanması gereken bir şeydir. Ayıptır. Allah bize nasip edecekti, 100’ncü yılı bu şehre yaşatacaktık, kısmet olmadı. Bu ülkenin maneviyatı var, hisleri var. Dini bayramlarda kucaklaşırız, sarılırız. Milli bayramlarda da milli duygularımız havaya kalkar. Bayrağımızı, geçmişimizi ve bu ülkenin nasıl kurulduğunu hatırlarız. Herkes başını yastığa koyduğunda düşünecek. Ben, bir köy çocuğuyum. Benim ailemde okuma yazmayı ilk öğrenen dedemdi. Gazi dedem dönmeseydi, belki benim ailem olmayacaktı. Bunu niye anlatıyorum? Bu kadar yokluktan, cahillikten ve kıtlıktan doğmuş bir milletiz. Bunun nimetini bilmek için, o tarihleri bilmek ve hatırlamak zorundayız. Bunu yakalayamazsak, öyle geleceğe aydınlık bakmak vesaire olmaz. Dış güçler mış güçler demekle de olmaz. Milleti aldatmakla da milli duyguları geliştiremezsiniz. Yarın 19 Mayıs’ın 100’ncü yılı. Bir daha 100 yıl gelmeyecek. 100’ncü yılını bu şehre hissettirmiyorlarsa, ayıptır. Bu şekilde hareket edenleri kınıyorum. Kim varsa orada. Ben, 19 Mayıs’ta Samsun’a gideceğim. Samsun’da o ruhu yaşamak adına, oradaki törenlere katılacağım.
‘‘BİZ SİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ KARDEŞİM’’
Mesleğinizle ilgili burada sohbetimiz olmuştu, konuşmuştuk. Biz, sizi seviyor ve hissediyoruz. Biz, İstanbul’un taksici esnafını bu şehrin vitrinindeki bir simge olarak görüyoruz. Sizi kollamanın, korumanın, desteklemenin şehrin kalitesini de artıracağını biliyoruz. Korsan birtakım unsurlarla mücadele ettiğinizi biliyoruz. Biz size sahip çıkacağız kardeşim. Kanun bize ne el veriyorsa sizin yanınızda olacağız. 23 aydır tarife olarak zam alamadığınızı biliyoruz. Sosyal politika geliştirmek, vatandaşın cebini korumak, ulaşımda taksiyle olmaz. Bu işin başka unsurları vardır. Biz bunu devreye soktuk. Öğrencinin abonmanını düşürdük. Otobüsçüye, minibüsçüye yük olmak için de indirmedik. O para, otobüsçünün cebinden çıkmayacak. Bu indirimlerin talimatını veren benim. Her ne kadar kopya çekseler de bir anlamı yok. Öncesinde açıklayan da benim. Açıkladığımda, ‘Kimin parasını kime veriyorsunuz’ dediler. Şimdi de en az benim kadar sahipleniyorlar. Kopya her öğrenci çeker de ben bu kadar kötü kopya çekenini de görmedim. Sizin tarifelerinizin kısıtlanmasının insanların bütçesine bir katkısı yok. Taksiyi kullananlar belli. Sizin tarifelerinizi yenileme konusunda ortak hareket edeceğiz. Bunu size taahhüt ediyorum. Bunun yanı sıra, sizin araçlarınızın, koşullarınızın, özellikle şoför esnafının kalitesinin de bu şehre layık hale gelmesi için de sizden fedakarlıklar isteyeceğim.
‘‘KUL HAKKI YEDİLER’’
Bir seçim yaşadık. Bu seçimde, bir zarfa 4 tane oy attık. Bunlar çıkarıldı, tek tek sayıldı. Sayılan oylar üzerinden karar verildi, itirazlar yapıldı. Tam 8 gerekçe geliştirildi. Bu işler bitti. Sonra birisi çıktı dedi ki, ‘‘Ya bir şeyler oluyor ama ne olduğunu biz de bilmiyoruz. CHP de yapmadı ama kimin yaptığını da bilmiyoruz’’. Akıl, mantık, vicdan, ahlak… Hiçbirine sığmayacak şekilde bir mazeret uyduruluyor. Deniyor ki; sandık kurulu üyeleri içinde olması gereken 2 devlet memuru kişi, devlet memuru değilmiş. 123 sandıkta devlet memuru değil de bankalardan istenen kişiler varmış. Bu, İmamoğlu konusu değildir. O memur insanların yerine oturan kişiler, hükümetin oraya davet ettiği, bilinen kurumlarda çalışan kişilerdir. O kişiler, 16 Nisan’da vardı, 24 Haziran’da da vardı. Bu 123 sandıkta, rakibime daha fazla oy çıktı. Nasıl şaibedir? Yarattırdılar, uydurdular. Çok net ifade ediyorum: Kul hakkı yediler. Utanmadan iftirada bulunuyorlar, ‘Çaldılar’ diyorlar. Çok ayıp. Benim alın terim, Allah şahit, kul da şahit olsun ki, anamın ak sütü kadar bana helaldir.
‘‘ÇOCUKLARINIZ KABUL ETMEZ…’’
Bir seçimi elimizden aldılar. Ben, kendi namıma bir seçimi kazanma mücadelesi vermiyorum arkadaşlar. Biz, Türkiye demokrasisinin namusunu kurtaracağız. Biz, bu mücadeleyi vermezsek, yarın her kaybeden bir daha seçim yapar. Kim güçlüyse. Böyle bir şey olmaz. Bu dediğimi en başta sizin çocuklarınız kabul etmez. Annelerin vicdanı kabul etmez. Bir avuç insan, demokrasi sürecini darbelemişlerdir, sıkıntıya sokmuşlardır. Ama milletçe bu sorunu beraber çözeceğiz. Şeytanın aklına gelmeyecek hangi gerekçeler varsa, üretememeleri için, sıkı bir şekilde bir olup, kol kola olup bütün tedbirleri alacağız. Sandıktan YSK’ya varıncaya kadar.
‘’25 YILDIR NİYE YAPMADIN!’’
İBB koltuğu 25 senedir senin. Siz yönettiniz. Efendim taksici sorununu biz çözeceğiz, İndirimi biz yapacağız. Niye yapmadın? İnanmayın. 25 senedir bu şehrin insanları, kenti, öyle ya da böyle size emanet etti. Rahmetli Demirel, ‘Demokrasi için gitmeyi bilmeyen, gelmeyi bilemez’ demiş. Bunların aklı şaşmış. Bunlarda kibir büyümüş. Bu koltuğun 16 milyon insana ait olduğunu unutmuş. Zannediyorlar ki koltuk benim mülküm. Partizanlığı bitireceğiz. Öyle bir yönetim anlayışı ortaya koyacağız ki, hangi partiye, hangi görüşe, hangi anlayışa sahip olursanız olun., beni sanki ailenizin bir ferdi gibi hissedeceksiniz. Size o sıcaklığı vermeye, hepinizin huzurunda söz veriyorum. Eskiden bir partili grubuna tabi olduklarını iddia edebilirler. Ama inanın, şu anda bir avuç insana tabi bir belediye yönetimi var. Ben de diyorum ki, ‘Bu düzen bitmeli’. Bu düzen ülkeyi zor duruma sokmuştur. İstanbul’dan bu başlangıç, gerçekten ülkeye nefes aldıracaktır, demokrasiyi ve Cumhuriyeti baki kılacaktır. İBB’yi biz çok iyi yöneteceğiz. Aynı zamanda demokrasinin onurunu, namusunu kurtaracağız.