Hükümetin muhteşem politikaları!

AK Parti hükümetleri, yıllardır ülkeyi yönetiyor.

Dolayısıyla artık "Eski Türkiye" gibi ifadelerle yakın geçmişe suç atarak, günlük sorunlardan kaçma, sorumluluk almama ihtimalleri yok.

Ekonomi sallanıyor, sorumlusu yok,

Asayiş olayları kontrolden çıktı, sorumlusu yok,

Dış politikada her tezimiz çürüdü, hata üzerine hata yaptık, sorumlusu yok,

Devlet ihaleleri yandaşlara dağıtıldı, sorumlusu yok,

Bir gecede batanlar, bir gecede zengin olmaya başladı, sorumlusu yok,

Dün ak dediğine bugün kara diyenler, dürüst siyasetçi oldu, sorumlusu yok,

Suriyeliler kitlesel bir soruna ve demografik yapıda değişime neden oldu, sorumlusu yok...

Kısacası memleket adeta kendi kendini yönetiyor gibi hiçbir politik çöküşte sorumlu bulunamıyor.

FETÖ yıllarca "dini bütün insanlar" denilerek desteklendi,

"Terör bitecek" diye PKK ve APO ile masaya oturuldu,

"Esad gidiyor, Suriye değişiyor" denilerek Suriye'de yanlış politikalar izlendi,

"Çözüm süreci var, PYD ile çatışmıyoruz" politikasıyla bugün mücadele edilen PYD'li teröristler, Kızılay ambulanslarıyla Türk hastanelerine taşındı,

"Suriyeli kardeşlerimiz bize bereket getirecek, insanlara sahip çıkmak zorundayız" denilirken, kendi vatandaşımıza sahip çıkamaz hale geldik.

...

Onlarca madde, yüzlerce alt madde ile tutmayan politikaları yazmaya kalksak ne satırlar ne de zamanımız yeter.

Bu tabloda işler artık önlenemez bir şekilde kontrolden çıkmaya başladı. Tıpkı Suriyeliler meselesinde olduğu gibi...

Suriyeli meselesi

Milyonlarca mülteciyi bir anda kabul eden dünyadaki tek ülke Türkiye...

Ülkemizdeki Suriyeli mültecilerin sayısı resmi rakamlara göre 4 milyona dayanmış durumda.

Neyimize güvenip, neye inanıp, kime kanıp böyle bir hamlede bulunduk belli değil!

Hükümetten habersiz açıklama yapmayan Devlet Bahçeli bile artık "Suriyeliler bir an önce ülkelerine dönmeliler" diye çağrıda bulunuyor.

Hükümete yakın gazete ve televizyonlarda Suriyeliler hakkında tek bir olumsuz söz söylettirmeyenler "Suriyeliler ev kirası vermiyor, kadınlarımıza sarkıntılık ediyor" yorumları yapmaya başladı.

İşler iktidar nezdinde kontrol edilemez boyutta.

Sosyal medyada ise "Biz niye alıyoruz, Arabistan'a gitsinler buraları perişan etmesinler" gibi çıkışlar yapılıyor.

Ama öyle oturduğumuz yerden ahkam kesmekle olmuyor. Suudi Arabistan'ı yeni görmüş birisi olarak, "Gitsinler Arabistan'a" demek son derece hatalı bir yaklaşım.

Çünkü Suud yönetimi bırakın mülteci almayı, on yıllarca Arabistan'da çalışmış, zengin olmuş kişilere bile vatandaşlık vermiyor.

Suud yönetimi birçok konuda Türkiye'de eleştiriliyor. Ama kendi iç huzurlarını koruma noktasındaki özenli davranışları incelenmeye değer.

Suudi Arabistan'da çok sayıda Türk de yaşıyor. Rusya baskısından bunalıp vakti zamanında Türk Cumhuriyetlerinden kalkıp Arabistan'a geliyorlar. Bazıları şu anda çok büyük bir ekonomiye de hükmediyor. Ama üzerlerine tek bir mülk alamıyorlar. Çünkü Suud yönetimi kimseye vatandaşlık vermiyor.

Vatandaşlık vermediği gibi "Benim ülkemde ticaret yapacaksan, çalışma izni alacaksın. Çalışma izninin yanı sıra ailenle burada bulunuyorsan ailedeki her fert için devlete yıllık ödeme yapacaksın" diyor. Bu konu sadece Türkler için değil, hangi milletten olursanız olun böyle bir politika izliyorlar.

Özetle "Gitsinler Arabistan'da yaşasınlar" demeden önce "Arabistan onları kabul ediyor mu acaba?" sorusunu sormamız gerekiyor.

Suud yönetimi, kendi ekonomisine katkılarda bulunanları bile vatandaş olarak kabul etmiyor, mülteci konusunda ise çok daha sertler.

Bu sert politikanın ülkeye kattıkları olumlu yönler de var. Örneğin Arabistan sokaklarında başkalarının eşlerine, kızlarına, kadınlarına bakan, laf atan, taciz eden mülteciler yok. Olma ihtimali de yok.

Üstleri, başları garip bir şekilde giyinmiş, sağa-sola bakış atıp, parklarda çocukları taciz edenleri de göremezsiniz.

Bazen katı politikalar, o ülkenin sahibi gerçek vatandaşlara huzurlu bir ortam oluşturabiliyor.

Bu aralar moda oldu "Orta Doğulaşıyoruz..."

Ama bizim gidişat Orta Doğululaşmaktan da öteye gitmeye başladı.

Türkiye'de herhangi bir ana haberin günlük yayın akışını inceleyin.

Türlü manyaklıklar, linçler, saldırılar, tacizler, cinayetler...

Biz Orta Doğululaşmaya değil, insanlıktan çıkmaya başladık.

Yazarın Diğer Yazıları