Hainliğin böylesi…
Sevgili okuyucum, size kısa bir yolculuk öyküsü anlatacağım… Ekim'in 15'inde, eşimin Kuşadası'ndaki akrabasını ziyaret etmek için, Ankara'dan otomobille yola koyulduk... Bu uzun yolculukta Aydın'ın Germencik ilçesine vardığımızda, yol kenarında bir lokantaya girdik. Yemeğimizi yedik. Gelen çayları içerken yanımıza 60'lı yaşlarda sevimli bir adam sepetinde vişne kurusuyla masamıza geldi. Vişne kurusunu aldık ve çay ikram ettik. Davranışından bilgeliği belliydi. İzmir Valiliği'nin odacılığından emekli olduğunu söyledi. İlginçtir; anadili gibi de Arapça biliyor. Emekli olmasına rağmen Vali Bey Arapçası için zaman zaman kendisini çağırıyormuş. Nitekim iki gün önce İzmir'de Valiliğe girerken, kenarda oturan 6-7 Suriyeli'nin Türklere Arapçayla hakaret eden sözlerini duymuş. Yanlarına yaklaşıp sözlerini iyice dinlemek istemiş. Suriyeliler onun anadili gibi Arapça bildiğinden habersizce, Türklere hakaretlerini sürdürmüş. Birisi "Bu Türkiye'yi baştan sona yakmak istiyorum" deyince, yanındaki arkadaşı da "Benzini benden olsun" demiş. Bunu duyan bilge vatandaşımız, o hain Suriyelilere hak ettikleri cevabı -burada yazamadığım sözlerle- çok okkalı biçimde vermiş…
Değerli Okuyucum; şimdi bu hainlere vatandaşlık vermek isteyenlere -dini terimleri kullanarak- 'ümmet'tir diye, Türk milletini uyutmaya çalışanlara, diyecek söz bulamıyorum. Ulu Tanrı bu belâdan Türk milletini korusun!
Ve 'Aşkın Adı Rize'…
Efendim Aşkın Adı Rize bir kitap adı. Kitap gerçekten bir 'Rize güzellemesi'. Ve Rize -bildiğim için söylüyorum- inanın böylesi bir güzellemeyi hak etmektedir. Benim için Rize, gönlümün en sessiz köşesinde 51 yıldır saklıdır. Memuriyet yaşamıma 1966'da ilk kez Rize'de başladım! Rize, bir çiçeğin ötesinde çok farklı güzellikler demetidir. Rize'yi kültürel ve sosyal anlamda tanımlamak gerçekten zordur. Yazar bu zoru başaranlardan. Gönül telimi titreten böylesi güzellikle beni buluşturduğu için Sayın yazara teşekkür ediyorum. Pekiyi; şiir gibi, su gibi bir anlatımla kitabı süsleyen; bize 183 sayfalık bir eserle yurdumuzun bir şirin ilini -tüm yönleriyle- ince bir sadelikle anlatan bu yazar kim? Sevgili okuyucum, o görkemli eseri bizlere sunan yazar; Kadın Doğum Cerrahı Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz hanımefendi! Okuyucularım bilirler; kitap tanıtımı yaparken, abartıdan uzak, fakat gerçeği ve güzelliği okuyucularıma sunmayı görev sayarım. Nitekim 'Aşkın Adı Rize' gerçekten alkışlanacak bir eser. Yazar bir ili ve insanını görkemli bir anlatımla bizlere sunuyor. Sayın yazarımızı kutluyorum. Ve kendisinden roman yazmasını bekliyorum! Sevgili okuyucum, Aşkın Adı Rize'ye, Türk Ocakları'nın Rize şubesinin 0 464 217 09 32 numaralı telefonundan ulaşabilirsiniz.
Sırada şiir var…
Bayram Durbilmez için 'Türk Dünyası şairi' desek yeridir. Nitekim 'Turnalar' kitabında şiirlerinin tümü Türk Dünyası'nı ve Türklüğü anlatır. Kazakistan'dayken Türk ellerine şöyle sesleniyor: Bir gün İstanbul'da bir gün Bakü'de / Uzanır güneşe gönlümün eli /Türklüğüm dillenir her bir türküde / El eder gönlüme büyük Türkeli / Isık Göl'de sanki doğarım tekrar / Dirilir gönlümde yeniden Manas / Oğuz Kağan'dan ses getirir Otrar / Mekân olur yine erlere Talas… Bu değerli şairimizi kutluyorum. İletişim telefonu: 0532 563 22 90
Ve Millî Düşünce…
Başkentimiz Ankara'nın bilgi üretim merkezi olan Millî Düşünce Merkezi'nin 16 Kasım 2016 tarihli 349. Bilgi Şöleni'nin konusu, "Çin arkeolojisine göre Türkler" idi. Sayın konuşmacı; Doç. Dr. Gökhan Kirilen'nin bir saat süren anlatımından birkaç cümle sunabileceğim: "M.Ö. 771'de Türklerin Çince değil, Altay dili konuştuklarını biliyoruz", "Çince'nin bir alfabesi yok. Çince bir resim dilidir", "718 yılında Bilge Kağan döneminde nehirde demir boğalar bulunuyordu", "1989'da Sarı Irmak'taki köprünün iki yanındaki 'demir boğalar' duruyor", "Çin kaynakları 'Ülker yıldızı' Hun yıldızıdır diyorlar.", "Göktürklerdeki kadınlarda saç örme alışkanlığı var".
Değerli konuşmacının ilginç konferansı, izleyicilerin yoğun sorularıyla sona erdi.
Esen kalın efendim.