Günahın adı: FETÖ geçmişi
Siyasetin dili bütün toplumun ortak ama üzerinde tarihî ihtilâfların da bolca bulunduğu müşterek değerler üzerine kurgulanınca, sloganlar müşterek değerlerin üzerinden üretilince ve üstüne üstük aşırı dozda ve altın vuruş kıvamında hamâset yüklenince siyaset diline, tam olarak içinden geçtiğimiz zaman dilimindeki kamplaşmalar ve bu kamplaşmaların üzerinde yükselen bir toplumsal ayrışmayı yaşıyoruz.
Sayısını bilmediğimiz kadar çok televizyon kanalında yine sayısını bilmediğimiz kadar yorumcu önlerindeki mikrofonlara ve kameralara aynı müşterek değerler üzerinden saldırıyor, ateş püskürüyor. Aynı mahallenin yorumcuları bunlar. 'Hain, alçak, müptezel, şerefsiz, ahlâksız, nâmussuz, korkak, ajan'. Birbirleri için kullandıkları sıfatlar bunlar ve bunları ekranlardan kameraların gözünün içine bakarak haykırıyorlar. Sinirden sesleri, elleri titriyor bağırırlarken. Birisi susuyor, diğeri başlıyor. Ve birbirlerine işâret parmaklarını ekranda sallayarak sıkça söyledikleri ortak bir şey var bunların:
"Konuşursam sokağa çıkamazsın, şimdilik susuyorum…"
Demek ki hepsi bir diğerini sokağa çıkartamayacak kadar mahrem ve mahzurlu bilgilere sahip.
Kim bunlar ve neden şimdilik susuyorlar?
Bunların hepsi aynı mahallenin çocukları. Bunların hepsi aynı siyâset dilinin çocukları. Bunların hepsi hemen hemen aynı siyâsî çatının çocukları. Bunların hepsi aynı dinî telâkkîlerin çocukları. Bunların hepsi aynı kültürün çocukları. Bunların hepsi aynı fikrî coğrafyanın çocukları ve bunların hepsi son on beş yıllık siyasetin içinde artık orta yaşlarına gelen çocuklar…
Neden bu nefret dili ve karşılıklı şantajlar, tehditler?
Çünkü hemen hemen hepsi, yani büyük çoğunluğu aynı günahın günahkârları…
Günahın adı: FETÖ
Günahın adı: Siyâsî ikbâl uğruna, bürokratik ikbâl uğruna, meslekî ikbâl uğruna, ticârî ikbâl uğruna hizmet ve cemaat dedikleri dönemde bugünün FETÖ'sü ile kurdukları ilişkiler.
Ve 15 Temmuz'da toslanan FETÖ gerçeği.
Zamanında F. Gülen'e methiyeler düzenler, Abant'a kayıt yaptırmak için kuyruklarda bekleyenler, yayınlarında yazarlık, televizyonlarında proğram yapanlar, onlarla ticâret yapanlar, belediyelerin imkânlarını onlara peşkeş çekenler, onlara ihâle verenler, bürokratik veya meslekî referanslarını onlardan alanlar şimdi nasıl tornistan edeceğini şaşırmış durumdalar. Tornistan ederken başkalarının canlarını yakıyorlar, birbirlerine saldırıyorlar. Tornistan ederken kendi geçmişlerini gizleyebilmek için yüksek sesle bağırıyorlar, başkalarına fütursuzca iftiralar atıyorlar, birbirlerine şantaj yapıyorlar.
Bu saldırgan siyâset dili hem günaha ortak oluşlarından hem de içinden geldikleri siyâsal kültürün bir arada yaşama kültürü ve irâdesinin bulunmayışından. Ya bizdensin, ya da hainsin, ya da gâfilsin, ya da üst aklın piyonusun, ya da lobilerin adamısın, ya da siyonistsin, dış güçlerin güdümündesin diye ilâ âhir uzayan bir ayrıştırıcı kültürün çocukları bunlar…
Hepsi "onlar patates dininden" diyen paltonun cebinden çıkanlar…
Oysa Türkiye'nin bu siyâset dilini evvel emirde terk etmesi gerekiyor.
Sinirden, öfkeden gerilmiş yüz hatları ve mimikleriyle siyâsî ve dinî diskur vaaz eden siyâset dilini terk etmesi gerekiyor.
Türkiye'nin vatandaşına gülümseyen, elinden tutan, derdiyle dertlenen bir tebessüme ve tevâzuya ihtiyacı var, bir birlik ve kardeşlik diline ihtiyacı var.
Türkiye'nin içeride bütünleştirici ve müşfik dışarıda ise kararlı, ilkeli ve gerçekçi bir dış politikaya ihtiyacı var. Lise dönemlerinin hamâsî nutuklarının terkine, boş hayaller uğruna ateşle oynamayan bir akılcılığa, Türkiye'nin menfaatlerinin esas alındığı bir gerçekçiliğe ihtiyacı var…
Gerginlik dilinden yorulan ve yıpranan Türkiye'nin siyaseti artık bu gerginlikle yürüyemez.
2019'un yüzde 50 + 'i yeni bir dil ve yeni bir siyâset üzerine binâ edilmeli; geride kalan yüzde 49.9 için ve tüm ülke için, vatan için, cumhuriyet için…