Davutoğlu, parti genel merkezinde bu sabah basın organlarının Ankara temsilcileri ile buluştu. Ekim ayının siyasetin Nevruz’u olduğunu, TBMM’nin açılmasıyla siyasetin hareketlendiğini belirten Ahmet Davutoğlu kısa bir açıklama yaptı ve sonrasında gelen sorulara ayrıntılı yanıtlar verdi.
Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı ile ilgili tartışmalar istismar edileceğini gördüklerini belirten Davutoğlu, “Tercihim bu iktidarın seçimle değişmesidir” dedi. Davutoğlu’nun önemli mesajları satır başlarıyla şöyle:
“KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMASI ÇOK ÖNEMLİ TARİHİ BİR AÇIKLAMA”
Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını çok önemli tarihi bir açıklama olarak değerlendirdim ve hemen destek beyan ettim: Bu aynı zamanda altılı masanın temel misyonuna uygun bir açıklamaydı. Çünkü 6’lı masanın Türk siyasetine yapacağı en büyük katkı iktidara gelmek değildir, iktidara bir şekilde gelinir. Ama bu fay hatlarını temsil eden siyasi akımların hemen hemen tüm temsilcilerinin bu masa etrafında buluşması ve bu tansiyonu düşürmek için irade sergilemesidir.
“KEŞKE BU MASAYI SAYIN ERDOĞAN TOPLASAYDI”
(Altılı Masayı eleştiren yorumcular) Okuma özürlü, görme özürlü herhalde bu arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakın, bu kapsamda bir masa olmadı bu kapsamda bir buluşma zemini olmadı. Keşke bu masayı sayın Erdoğan toplasaydı. Keşke yeni bir döneme başlarken geçerken şimdi dahi o sert konuşmayı yapmak yerine siyasi liderlerle bir akşam yemeği yiyelim deseydi kötü mü olurdu, alkışlardık.
“DÜN DÜNDE KALDI CANCAĞIZIM”
Hem başörtüsü yasakları geri gelir 28 Şubat yasakları geri gelir diye kamuoyu oluşturacaksınız, hem de bunu tümüyle tarihe gömecek olan teklife mesafeli duracaksınız ve o kişinin geçmişte yaptıklarını ortaya koyacaksınız. Her siyasi liderle geçmişe dönük hesaplaşmaya girsek neler çıkar neler çıkar. Gerek var mı? Hazreti Mevlana’nın talebesi olarak kendimi addediyorum, Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şey söylemek lazım. Kılıçdaroğlu yeni bir şey söyledi, o yeni şeye yeni şeyle cevap vermek lazım. O bakımdan Erdoğan’ın konuşmasının bir kısmına, teklife olumlu baktığı kısmına odaklanmaya, bundan sonraki siyaseti için kutuplaşmaya değil vizyoner bakmaya davet ediyorum.
“SORUŞTURMA AÇILIRSA AYNI İFADEYİ TOPLUCA İFADE ETMEMİZ LAZIM”
(Sansür yasası teklifi) Öyle bir yasa getirdiler ki insan hak özgürlüklerinin tarihi eşiği falan diye yapılan konuşmayla birlikte açık bir şekilde sansür yasası. (Parti sözcüsü) Serkan Özcan, Merkez Bankası’nı (MB) eleştirdi. Bir siyasetçinin MB Başkanını eleştirmesinden daha doğal ne olabilir, MB’nin birinci misyonu enflasyonu düşürmek, yapamamışsın ne yapacaktık, düşürmedin ama canın sağ olsun millet kırılacak ama yeter ki sen o koltukta otur mu diyecektik. 3 günde mazota 4 lira zam geldi. Neymiş MB itibarını zedelemeymiş ve Özcan hakkında MB suç duyurusunda bulundu. Suçumuz buymuş daha dezenformasyon yasası çıkmadı, bir de o çıktığında düşünün. Serkan Özcan’ı mı çağırdılar başka arkadaşları mı çağırdılar hangi arkadaşı çağırdılarsa aynı ifadeyi ben de söyleyeceğim, gelsinler bizi de götürsünler, götürebileceklerse. Bunu diğer siyasi liderlerin de yapmasını teklif ediyorum; Kim dezenformasyon yasasındaki doğal eleştiri, bakın hakaret demiyorum, bir soruşturma açılırsa aynı ifadeyi topluca ifade etmemiz lazım ki 100 yıl geçmiş sansür uygulamalarını benzeri Takriri Sükûn dönemi gibi döneme Türkiye girmemiş olsun. Dezenformasyon yasası konusunda her türlü mücadeleyi sergileriz.
“KILIÇDAROĞLU İLE ÖNCESİNDE GÖRÜŞMEDİK”
(Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü açıklaması sizin fikriniz mi, daha önce Kılıçdaroğlu ile bunu görüştünüz mü? Altılı Masa’nın son toplantısının gündemi oldu mu?) Hayır Kılıçdaroğlu ile bu konu öncesinde görüşmedik. Ama metni (son toplantının bildirisinin 5. Maddesini kastediyor) okudum size hemen hemen her toplantıda son toplantıda da bu fay hatlarının nasıl aşılabileceği bu sorunların nasıl çözülebileceği, farklı toplum psikolojilerini olumlu yönde değişebileceği her toplantının gündemi… Ama Kılıçdaroğlu’nun açıklaması kendi zamanlaması ve muhtevası kendi siyasi tercihidir. Fakat zemin de uygun olduğu için buna açık destek vermekte beis görmedim. Ayrıca birbirimizi etkileriz de bunda bir yanlış yok. İki kesim rahatsız oldu bundan bir, iktidar, ‘elimizdeki koz gidiyor’ diye. İkincisi de 28 Şubat zihniyetini hala barındıran bazı kesimler var. Aslında bu çok doru bir iş yapıldığın gösteriyor.
“SAYGISIZLIK OLARAK GÖRÜRÜM”
(Sizin telkin ettiğiniz yönünde iddia var) Böyle bir imayı dahi sayın Kılıçdaroğlu’na saygısızlık olarak görürüm.
“ERDOĞAN’I CEMEVLERİNDE İKNA İÇİN MEHMET GÖRMEZ VE HAYRETTİN KARAMAN HOCA İLE BİRLİKTE GÖRÜŞTÜK”
Sayın Erdoğan ile en önemli ihtilaf konularımdan birisi Alevi vatandaşlarımızın sorunları ve cemevlerinin statüsü ile ilgili. 1 Kasım seçimlerine giderken Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını temelden çözecek bir reform tabiri ile gittik. Kamuoyunun tanıdığı bütün Alevi önderleriyle Çankaya’da toplandım gece yarısına kadar hepsinin görüşünü alarak bir paket hazırladık seçim beyannamemize koyduk o tam 100 vaadi yerine getirdik 3. Aydan itibaren Mart’tan itibaren reformlara geçerken, hakkımızda işte bu süreci başlattılar. Sayın Erdoğan ile ihtilaf ettik, artık sır olmadığı için bunu söylemekte beis görmüyorum. Sayın Erdoğan’ın bu konuda cemevlerinin statüsü ve Alevilerin hakları konusunda ikna edebilmek için siyasi olarak sadece ben görüşmedim dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve Erdoğan’ın duyduğu saygıyı yakından bildiğimiz Hayrettin Karaman hoca ile birlikte görüştük. Onlar da destekledi. Birlikte teşebbüste bulunduk. Bu konuda Ak Parti içinde en ufak bir ihtilaf yoktu. Bir tek sayın Erdoğan direndi. Doğru değil yapmayın dedi, olmaz dedi. Bu tarihi adımı siz atın dedim karşılık bulmadı. Cumhurbaşkanı’nın reddedeceğini bile bile bir tasarıyı götüremezdik cemevleri ile ilgili.
“BAŞÖRTÜSÜ BİR HAFTADA ÇÖZÜLEBİLECEK BİR MESELE ARTIK”
Mesele netice almak ise bir şeyi başka şeyle irtibatlandırmadan, adım adım çözmek doğru. Başörtüsü yasağının anayasal düzenleme ile ortadan kalkması tek başına bir haftada çözülebilecek mesele artık. Bunu yaymamak lazım çözüp arkada bırakmak mazım. Başka konuları içine alırsanız, çözmek zaman alır. Mademki bu kadar olgunlaştı mesele 1 hafta 10 gün içinde o zaman çözülsün gitsin. Aileyi korumak için başka bir çalışma gerekiyorsa, aileyi korumak en kutsal görevimizdir. Bununla ilgili yapılacak bir adıma da ayrıca destek veririz. Önemli olan şu anda başörtüsü konusunda gerekli adımların atılması. Alevi vatandaşların sorunları çok güzel ayrı ayrı getirsin, paketle getirirse pazarlık görüntüsü doğar.
“EŞİYLE BİRLİKTE O GECE KILIÇDAROĞLU’NU TELEFONLA ARAMIŞ”
Kılıçdaroğlu ile ilk (başörtüsü) açıklamasını yaptığında da görüştüm telefonla, kendi açıklamamdan 5-10 dakika önce o gece. (Eşi) Sare hanımla birlikte idik. Eşim de (Kılıçdaroğlu ile) görüştü çünkü iki çocuk annesi ve ihtisasını yaparken dahi Batı Çalışma Grubu denilen o çetenin gönderdiği müfettişlerle boğuşuyordu, uzmanlık sınavını yaparken. Evlendiğimizde tıpta 3. Sınıf öğrencisi idi bir yıl uzaklaştırma aldı. Kaç ihtisas sınavına da sadece bu sebeple giremedi.
“BU AÇIKLAMAYI YAPANA İÇİŞLERİ BAKANI DEMEM BEN”
İktidarın bir siyasi partiyi milli güvenlik sorunu olarak görmesi son derece yanlış. Başbakanken bu konu (Mersin saldırısı) bana gelseydi, böyle alelacele açıklama yapılmasına asla izin vermezdim. Önemli olan terörist ve katledilen polis, önce bunun hesabı sorulur. Neydi milli güvenlik sorunu biliyor musunuz, sayın içişleri bakanının, şu ifadesi milli güvenlik sorunudur; efendim Afrin üzerinden motorlu paraşütle kalktılar Toroslara indiler… Peki Türkiye yol gecen hanı mı, milli güvenlik sorunu varsa içişleri bakanı milli güvenlik sorunudur. Bu açıklamayı yapana içişleri bakanı demem ben… Nasıl bir densizlik nasıl bir aymazlıktır bu. Demek ki incirlik üssünü de İskenderun limanını da bombalayabilirler, öyle mi.
“MİLLİ GÜVENLİK SORUNU İÇİŞLERİ BAKANI’NIN KENDİSİDİR”
Türk hava sahası Türkiye’nin namusudur, kimse öyle uyarıldığı halde o hava sahasına giremez. Hayretler içinde izliyorum bunların devlet yönetimini, hayretle ve utançla izliyorum. Bugün milli güvenlik sorunu İçişleri Bakanı’nın kendisidir. Motorlu paraşüt sınırın neresinden geçmiş. Şu anda görevde olsam, eğer öyle bir olay varsa o hava sahasını kontrol eden orada görevli herkesi görevden alırım. İhmal edilen her kademedeki kişiyi görevden alırım… Nereden nereye geçiyor uyuşturucu baronları bile Latin Amerika’da bu kadar rahat hareket edemiyor. Devleti ne hale getirdiler.
“SOYLU’NUN İSTİFASI ANCAK BAHÇELİ’DEN İSTENİR”
(Soylu’nun istifasını isteyecek misiniz?) Erdoğan’a bir şey söylememek lazım, Soylu’nun istifası ancak Bahçeli’den istenir. Sedat Peker bir ay boyunca Süleyman Soylu hakkında her gün video yayınladı. Sayın Erdoğan çıkıp da bakana yapılan karşılım bakanımı destekliyorum demedi. Ne soruşturma açtı ne de bakanına sahip çıktı. Ta ki Bahçeli Soylu’nun arkasında durunca Erdoğan ertesi gün görünüşte bir sahiplenme ile orada kaldı.
“CEYLANPINAR’DA İKİ POLİSİN ŞEHİT OLDUĞU GÜNÜ ANLATTI”
(Ceylanpınar’da polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar’ın 22 Temmuz 2015’te evlerinde şehit edilmesi) iki kahraman polisimizin evinde şehit edildiği haberi bana sabah 5’te ulaştı. Dedim ki tetkik edin bunda herhangi bir provokatif bir şey olmasın bana istihbaratı bildirin, ola ki başka bir dış istihbarat içeride bir şey, o sırada halen sürmekte olan çözüm süreci… Türkiye’yi bir şeyin içine mi çekmek istiyorlar diye bu araştırmayı yaparken, saat 8 mi, 9 mu, PKK bunu üstlendi. Öğleden sonra 15’te bütün güvenlik birimlerini toplayıp ertesi gece saat 3’te PKK’nın, IŞİD ve DHKPC’nin Türkiye içi ve dışı bütün birimlerine karşı operasyon talimatı verdim bir an tereddüt etmedim.
“ERDOĞAN’IN PARTİ İÇİNDE BENİ DEVİRMEK İÇİN ÇALIŞTIĞI, BAHÇELİ’NİN EVİNDE DİZİ SEYRETTİĞİ GÜNLERDE”
Meclis’te çoğunluğumuz yoktu bir başbakan olarak hükümetim geçici hükümet. Onu hesap etti terör odakları zannettiler ki Meclis’te çoğunluğu olmadan bir hareket yapamaz… O geceden itibaren o sert mücadeleyi verdim geri adım da atmadım… Aylarca sürecek, benim gece gündüz takip ettiğim, o sırada Erdoğan’ın parti içinde beni devirmek için çalıştığı, Bahçeli’nin evinde dizi seyrettiği günlerde ben bu mücadeleyi verdim ve tek başıma verdim.
“SAYIN KILIÇDAROĞLU’NUN ABD’Yİ GİTMESİ DOĞALDIR, BAŞKA BİR LİDERİN BRÜKSEL’E, MOSKOVA’YA PEKİN’E GİTMESİ DE DOĞALDIR”
(CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti) Her siyasi liderin dünyanın her yerinde temas kurma hakkı var. Hatta bu sadece hak değil hızlı gelişen dünyada sorumluluk aynı zamanda dolayısıyla sayın Kılıçdaroğlu’nun ABD’yi gitmesi doğaldır, başka bir liderin Brüksel’e, Moskova’ya Pekin’e gitmesi de doğaldır. Bunda hiç yanlış görmem… Her siyasi partinin kendi takdiridir (ABD) yönetim ile de görüşmüş olsa da bunda yanlış görmezdim.”