Galip sayılır bu yolda mağlup
Devletler ciddi ve düşünerek hareket eder, devlet adamları da kimselere yalakalık yapmaz, daha doğrusu yapamaz. Zira Onlar artık kendilerini değil temsil ettikleri kişilerin de onurunu düşünmek zorundadır. Kusura bakmayın ama sevgili okurum şu Ermenistan maçı konusunda belki de sizler kadar sevinmedim. Daha doğrusu neyine sevineyim ki.
Her iki takım da kupadan elenmiş ve teselli mükâfatı peşinde. Öte yandan hap kadar bir ülke. Ekonomik açıdan tamamen göçmüş ve yalnızca dışardan yani diasporadan yollanan paralarla ayakta durabiliyor. Ayrıca bu hap gibi ülke senin can yoldaşın bir ülkenin Azerbaycan’ın topraklarını hâlâ işgal ettiği gibi binlerce kişiyi de göçmen etmiş durumda. Özetle sen adamları köşeye sıkıştırmışsın ve bir şey elde etmeden serbest bırakmama kozu elinde.
Peki, nedir şu protokol kisvesi ardında Bursa’da yaşananlar? Tarih yazıyorlarmış veya tarih yapıyorlarmış. Nedir Allah’ınızı severseniz yazdıkları tarih bana biri açıklayıversin. Türkiye aynı Kenan Evren’in Alexander Haig’in ricası ile Yunanistan’ı NATO’nun askeri kanadına şıp diye alıvermesi gibi yeni bir arıza. Ne oldu Yunanistan bizim kıyağımıza aynı şekilde AB’ye girişimize destek mi veriyor?
Türkiye’de yüz binlerce kişi işsiz kalırken, şu Karabağ işgalcisi Sarkisyan’a gösterilen ihtişam, harcanan para nedir? Kaç işsiz aile bu para ile evine sıcak yemek götürebilir hiç hesapladınız mı? Nedir sınır ticaretinden Türkiye’nin elde etmeyi umduğu nakit gelir? Ne kazanıyorlar ki ne verebilsinler? Hele hele Bursalı bir firma tarafından 10 bin dolarlık Swarovski’nin kristal taşlarıyla hazırlanan süslü koltuk takımı. Ne yakıştılar ama değil mi? Kimin ve neyin pahasına?
Erdoğan Ankara’da Azeri milletvekillerine söz vermiş; Karabağ çözülmeden sınır açılmayacak diye. Aynı sözü Iraklı Türkmenlere de vermişti haklarının korunacağı şeklinde. Bugün zavallıların durumu ortada. Barzani ve Talabani Kürtlerinin elinde can derdindeler. Bizimkiler ise bu iki aşiret reisiyle dans edip halay çekiyor. Bakın gene kankaları Hasan Cemal ve Cengiz Çandar da sözcülük etmek için ayaklarına gitmiş. Ne muhteşem gazetecilik olayı ama? Ne zaman Türkiye aleyhine bir durum olsa bu ikili sahnede. Erdoğan’ın Kıbrıs’taki referandum konusunda verdiği söz de unutuldu. Sonuç, kimse KKTC’yi AB’ye almadı, ticaretini artırmadı ve tanımadı. Yani Azerilerin işi Erdoğan’ın sözüne kaldıysa, ayvayı yediler demektir.
Türkiye öylesine egemenliğini kaybetmiş durumdaki artık söylenecek söz bulamıyorum. Ne oldu FIFA Erivan’daki maç sırasında Abdullah Gül’e uyduruk Karabağ bayrakları sallanırken ne yaptı? Nasıl cezalandırdı Ermenistan’ı. Hele hele Bursa’da Azeri bayrağını polislere yasaklatan iktidarın temsilcisi Erivan’da gülerek o bayraklara bakmadı mı? Bizler o kadar kendimizden, onurumuzdan fedakârlık edip her önümüze gelene boyun eğdik ki her şey artık normal geliyor. Ama özür dilerim bana ağır geliyor. Taş gibi mideme oturuyor.
Gelelim AB tarafından açıklanan son rapor konusunda Egemen Bağış’ın yaptığı açıklamaların yarattığı tezatlara. Birincisi, tüm Avrupa basını raporun kötü olduğunu yazıyor. Bizimkiler hariç. Peki, Avrupa Birliğine girmek isteyen bir ülke neden Avrupalıların sıkı vize kuralları uyguladığı bir Arap ülkesine sınırlarını açar? Yani Suriye aniden Türkiye’ye neden bu kadar yakınlaşıyor. Ya AB’ye girmekten umudunuzu gerçekten yitirdiniz ya da eskiden askerlerin koyduğu tüm kuralları yıktığınız gibi bunu da yıkıyorsunuz. Bana bunun başka bir şey olduğu konusunu nasıl açıklayabilirsiniz?
Gene yazıyorum, tekrar söylüyorum. Türkiye egemenliğini yitirmiş bir ülke konumuna getirildi. Ve şu anda İran’dan daha gerilerde yol alan başka bir diktatörlük içinde yüzüyor. Ve buna insanların yüzleri kızarmadan demokratikleşme ve özgürleşme denebiliyor. Kutlarım. Sevgili okurlarım, dünkü maçta alınan galibiyeti yediğimiz uluslararası gollerle orantılarsanız, bizler daha sahaya çıkmadan hükmen mağlup ilan edilmiş bir ülke konumuna getirildik. İşte onun için midem kalkıyor ve içim götürmüyor. Ne demişler “Galip sayılır bu yolda mağlup”. Haksız mıyım?