Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Fransızların ‘Türk’ algılaması -2-

Fransızların Türk düşmanlığı her konuda -özellikle edebî sahada- kendisini gösterir. Son 500 yıldır, Fransa’da, Türkler hakkında olumsuz imaj doğuran pek çok edebî çalışmadan söz etmek mümkün. 16. yüzyıldan itibaren, edebî eserlerde, ‘turquerrie’ adı altında, Türkler ve diğer Müslümanların aşağılandığı biliniyor. Racine, Moliere, Montesquieu, Voltaire ve diğer yazarların eserlerinde bir biçimde Türk’ü kötüleyen görüşlere -az veya çok- yer verdiklerini biliyoruz.
Fransız yazarların, Türklere saldırırken, her konuyu kullandıklarını görüyoruz. Montesquieu’nun, -aslında Fransız despotizmini eleştirmek için örnek ararken, Avrupa’da, o çağda pek çok ve gerçekten ’despot’yönetimler varken- “Kanunların Ruhu”nda, özellikle “Türk Despotizmi”ni öne sürmesi ilginçtir. Aynı yazar “Pers Mektupları”nda da Doğu insanına dolaylı olarak saldırır. Moliere ve Racine ise ‘Türk’ ile dalga geçer...
1800’lü yıllarda Fransa’da ortaya çıkan romantizmin hayal gücü ve duygusallığı ile Victor Hugo, Lamartine gibileri Yunanlılar yararına ve fakat Türkler zararına bir kampanya başlattılar. Victor Hügo bir şiirinde “Oradan Türkler geçti, her şey harap ve matem...” diyebiliyordu. (Lamartin, daha sonra yanıldığını söyleyecek ve Türklerin hakkını teslim edecektir.)
Bu iftiralar içinde en önemlisi, ressam Delacroix’in “Sakız Adası Katliamı”dır... Bu tabloda Türkler, çocukları bile katleden vahşiler olarak tasvir ediliyordu. (İliştiri: Burada bir başka gerçeği de belirtmemiz gerekiyor: Fransızlar, I. Dünya Savaşı’ndan on yıl sonra, Almanları kötüleyen yazı ve resimleri okul kitaplarından çıkardıkları halde, Türkleri kötüleyen yazı ve resimleri, Türk-Fransız ilişkilerinin en iyi olduğu dönemlerde bile çıkartmadılar. Biz ise, son yıllarda, bir iki Yunan gülücüğü karşısında gevşeyip, kitaplarımızdan “Dokuz Eylül’de Yunanlıları denize döktük” sözlerini okul kitaplarından temizleme uğraşı veriyoruz!)
Fransız sözlükleri yüzyıllar öncesinden beri ‘Türk’ adını, çok çirkin anlatımlarla açıkladılar. İlk kez 1694’de yayımlanan ve sonra basımı süren Fransız Akademisi Sözlüğü’nde Türk sözü şöyle açıklanıyor: “kaba, sert, amansız ve insafsız...” “Müslüman olmak, Türk olmaktır”, “Ağaçların kabuğu ve odunu arasına girip özsuyunu emen küçük kurda da ‘Türk’ denir” “Chier turc: (Türk Köpeği), kılsız bir köpek türü”...
Yine Littre’nin 1874’de yayımlanan “Fransız Dili Sözlüğü”nde de Türk sözcüğü aşağılayıcı biçimde açıklanır. Sözgelimi bu sözlükte, “Türk ağaç kurdu”, “İyi Hıristiyan” adını verdikleri bir çeşit iri armut veren ağaçlara zarar vermektedir... Yine bu sözlükte, Molliere’den yapılan alıntıda “Türk’te vicdan var mıdır?” sorusu sorulmaktadır.
Tüm bu olumsuzluklar karşısında; şu da var ki; Pierre Loti ve Claude Farrere gibi Türk dostlarının, biz Türkleri gönülden desteklediklerini de unutmuyor; onları saygıyla anıyoruz.
Fransa’daki fanatik Ermeni’nin, Fransız halkının bilinçaltında yatan bu “olumsuz Türk” imajını propagandasında kullanması da yeni değildir. Bu konuda Piyerre Loti “Yüzyıllardan beri Türkleri sömüren Ermeniler, iftiralar atarak ve Hıristiyanlıklarını öne sürerek, Batı fanatizmini Türklere karşı kışkırttılar” diyerek, gerçeği belirttir.
Sevgili okurlarım; iki bölümlük bu yazıyı hazırlarken, çoğunlukla Prof. Dr. Yahya Akyüz’ün “Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu” eserinden, ayrıca Prof. Dr. Fikret Işıltan’ın çevirdiği Steven Runcıman’ın “Haçlı Seferleri Tarihi”nden yararlandım.
Zafer Bayramı’nızı şimdiden kutlar; esenlikler dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları