İHA’nın haberine göre; Uzm. Dr. Ayşe Tuba Kurt, “Proloterapi sadece ağrıyı kesmeye yönelik değil, ağrıya sebep olan yapıların yenilenmesi için uygulanabilen bir tedavidir” ifadelerini kullandı.
Uzm. Dr. Ayşe Tuba Kurt, “Proloterapi tedavisiyle fonksiyonel olarak zayıflamış ya da işlevini kaybetmiş dokunun kanlanması artar. Enjeksiyonun yapıldığı bölgeye çeşitli hücreler gelir ve onarım süreci başlatılır. Proloterapi ağrı kontrolünde etkili olabilen bir yöntemdir” dedi.
İŞLEVİNİ KAYBETMİŞ DOKUYU CANLANDIRIYOR
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Uzm. Dr. Ayşe Tuba Kurt, ploroterapi tedavisinin çoğu insan için güvenli kabul edildiğini söyleyerek şunları belirtti:
“Tedavi, eklemin bir kısmına, örneğin eklemin iç kısmına veya bir destekleyici tendon veya ligamente, tahriş edici bir çözeltinin tekrar tekrar enjeksiyonunu içerir. Enjekte edilen solüsyon dokuda iltihabi bir süreç başlatır. Böylece fonksiyonel olarak zayıflamış ya da işlevini kaybetmiş dokunun kanlanması artar. Enjeksiyonun yapıldığı bölgeye çeşitli hücreler gelir ve onarım süreci başlatılır. Tendon ve ligamanların kemiğe yapışma yerlerinde güçlenme (weld / lehimleme) sağlayan bir yöntemdir. Proloterapi ağrı kontrolünde etkili olabilen bir yöntemdir”
30 DAKİKADAN AZ SÜRÜYOR
Uzm. Dr. Kurt, tedaviden önce direkt grafi, emar (MR) görüntüleme gibi görüntüleme yöntemleri ile tedavisi planlanan bölgenin değerlendirildiğini ve daha sonra enjeksiyonların yapılacağı noktaların belirlendiğini vurgulayarak şu bilgileri paylaştı:
“İşlemden önce ilgili alanlardaki cilt alkolle temizlenir. Tedaviye iyi yanıt vermesi için randevudan en az üç gün önce anti-inflamatuar ilaçlar alınmasının bırakılması önerilir. Kanama eğilimine neden olabilen kan sulandırıcı ilaçların işlemden belli bir süre önce kontrollü olarak kesilmesi gerekebilir. Proloterapi işlem öncesi hazırlık dâhil olmak üzere, toplamda 30 dakika veya daha az bir sürede tamamlanır. Proloterapi, etkilenen eklemlerdeki ağrıyı hafifletmek için sulu çözeltilerin enjeksiyonlarını içerir. Bu enjeksiyonlar, lidokain, prokain gibi bir lokal anestezik ilaçlara ilaveten tipik olarak dekstroz, serum fizyolojik gibi doğal maddeler içerir. Proloterapide genellikle yüzde 5 ve yüzde 15’lik dekstroz çözeltisi tercih edilir. Dekstroz, potansiyel tahriş edici bir solüsyondur ve vücudun iyileşme tepkisini tetikler. Böylece vücutta tamir edici faktörler aktive edilir. Bu aktivite eklemdeki hasarlı bağları güçlendirmeye ve onarmaya başlar. Bağların güçlenmesi, zamanla eklemi stabilize etmeye yardımcı olur. Eklem daha iyi desteklendiğinde ise ağrı kaybolabilir. Çoğu hasta için 4-6 seans yeterliyken bazı hastalar 1-2 seansta anlamlı düzelmeler göstermektedir. Bazı hastalarda ise olumlu sonuç almak için 8-10 seanslık uygulamalar gerekebilir. Seans süreleri ise enjeksiyon bölgesinin büyüklüğüyle belirlenmektedir.”
EĞİTİMLİ HEKİMLERİN UYGULAMASI GEREKİR
Proloterapinin, genel anestezi uygulanmasını ve hastanede yatmayı gerektirmeyen bir tedavi türü olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Ayşe Tuba Kurt, açıklamasını şöyle tamamladı:
"Proloterapi genellikle güvenli olarak kabul edilir. Mevcut araştırmalar son derece olumlu sonuçlar göstermiştir. Nadir durumlarda, tedaviden sonra enfeksiyon oluşabilir. Enfeksiyon belirtileri ağrı ve ateşi içerir. Bu durumda tedavi için hastaya antibiyotik verilir. Proloterapi tedavisinde en büyük risk, bir sinire çok yakın yapılan enjeksiyondan kaynaklanan sinir hasarıdır. Proloterapi tedavilerini yalnızca eğitimli bir hekimden almak oluşabilecek riskleri minimum seviyeye indirecektir.“
AYNI GÜN SOSYAL HAYATA DEVAM EDİLEBİLİYOR
Uzm. Dr. Ayşe Tuba Kurt, işlemden hemen sonra hafif şişlik ve sertlik sık olarak görülen bir durum olsa da bunların hızlı bir şekilde düzeldiğini ve çoğu insanın aynı gün ya da bir gün sonra normal aktivitelerine devam edebildiğini ifade etti.
Bazı hastalarda ise bir haftaya kadar süren morarma, rahatsızlık, şişme ve sertlik görülebileceğini söyleyen Uzm. Dr. Kurt ploroterapinin kullanıldığı rahatsızlıklardan bazılarını şöyle sıraladı:
“Bel ağrıları fıtık, kireçlenme ve bel kaymaları. Boyun ağrıları, sırt ağrıları fıtık ve kireçlenme. Omurgada, göğüs kafesinde ve kaburgalarda geçmeyen kas ve bağlarda ağrıları. Topuk dikeni ve plantar fasiit. Ayak bileği, el bileği burkulmaları sonrası geçmeyen ağrılar. Kuyruk sokumu ağrısı (koksidinia). Diz kireçlemeleri, menisküs yırtıkları ve bağ lezyonları. Tenisçi ve golfçü dirseği. Kalça kireçlenmeleri, burkulma ve gerilemeleri, kalça avasküler nekrozu. Omuz ağrıları, bursit, tendinit, sıkışma sendromları, donuk omuz. Nöropatiler; karpal ve tarsal tünel sendromları, siyatik nöropati, huzursuz bacak sendromu.”