Ermeni Diasporası’nın kalleşliği!

Düşünceye “sansür” getiren, daha doğrusu tarihî bir süreci, “tahrif” etmek için yasa çıkaran Fransa’nın aslında kimleri savunduğunu bütün dünyaya anlatmak gerekiyor.
Gerçekten de, Ermenilerin, komşuları Türklere karşı 1900’lerde başlayan ve yakın tarihe kadar süren çeşitli saldırıları şimdi de sanki Fransa tarafından ödüllendiriliyor.
Aslında, bir bakıma yeni “Haçlı” dayanışması sergileniyor.
Oysa, Ermenilerin, giriştiği “tedhiş” olaylarının çoğu, arşivlerde bütün vahametiyle duruyor.
Bir süre önce Hakk’ın rahmetine kavuşan, ünlü hukukçularımızdan Prof. Dr. Şener Akyol’un “Ermeniler” ile ilgili tespitleri, bazı gerçekleri de gün ışığına çıkarıyor.
Rahmetli hocamızın bir konuşmasında, “belge” niteliği taşıyan bazı bilgileri sütunumuza aktarmak görevi de bize düşüyor.
“Komşumuz Ermenistan’ın Anayasası’nda ne yazıyor?.
Mevcut Anayasa’nın ’doğu’Anayasa’sı olduğu, ’batı’için de ileride yürürlüğe gireceği yazılı.
Yani, Türkiye’nin önemli 6 vilayeti, ki bugünkü vilayetler değil, Osmanlı vilayetleri.
Yani Sivas’tan Çukurova dahil, Doğu Anadolu Ermenistan’a geçecekmiş gibi yazılı metin var.
Bütün buna rağmen, biliyorsunuz ki, biz komşumuz Ermenistan ile olan ilişkilerimizi olabildiğince iyi tutmaya çalışıyoruz.
Şimdi, özellikle şu noktanın altını çizmek istiyorum.
1876-1877 Rus-Osmanlı savaşından sonra, esasen 1820’lerde Yunanlılar için başlamış olan bağımsızlık hevesleri, Ermeni Rum halkında da vardır.
Ve, 1877- 1878 savaşının sonunda Ruslar galip gelerek Osmanlı’ya, Ayastefanos’a, yani Yeşilköy’e geliyorlar. Ermeni Patriği gayet keyifli bir şekilde arabasına binerek, Yeşilköy’e gidiyor.
‘Bizi Osmanlı’dan koruyun ve kurtarın’ diyor.
Bu olaydan sonra 1877’den itibaren, devamlı olarak Ermeniler ayaklanıyor.
100 isyan çıktığı biliniyor.
Ermeni’ler silahlanıp Anadolu’nun herhangi bir şehrine, Merzifon’a, Sivas’a, Yozgat’a, Van’a gidiyor, silahsız Müslüman ahâliyi öldürüyordu.
Osmanlı Devleti son derece mütereddit ve zayıf davranıyor.
Hatta, müsamahakâr oluyor. 165 kişiyi öldüren, Osmanlı Bankası baskınını yapanlara arka çıkmak için, İngiliz Büyükelçisi Saraya gidiyor. Bankalar Caddesi’ndeki Osmanlı Bankası’nı basan Ermeni eşkıya, ellerini-kollarını sallayarak Tophane’ye yürüyor.
Tophane’de beklemekte olan bir Fransız gemisine bindiriliyor.
Marsilya’ya doğru dümen kırıyorlar.
Topkapı Sarayı’nın önünden geçerken de, Padişah efendimize ayıp ve münasebetsiz el hareketleri yapılıyor.
Bu ilişki maalesef böyle devam ediyor.
Osmanlı’nın en sert zaptiye nazırlarından Nazım Paşa, Ermeni Patrikhanesi’nde toplanıp, Eyüp’e, oradan da Kumkapı’ya yürüyerek, yüzlerce kişiyi, masum insanı, kadını, çoluk çocuğu öldürerek, Nuruosmaniye Camii’nin bahçesine gelen Ermeni çetesine dokunamıyor.
Hiç bir asker, zaptiye bir kurşun bile sıkmıyor.
Sultan Abdülhamid Yıldız Camii’nden çıkarken, bir Ermeni terörist bomba atıyor. Padişah, Şeyhülislam ile ’merhabalaşmak’için dururken, arabası infilak ediyor.
Ve padişah, kendisini öldürmesine ramak kalmış olan katile karşı takibat yaptırmıyor”.
Rahmetli Prof. Dr. Akyol’un belirttiği gibi, ülkemizde yaşayan Ermeni vatandaşlarla en ufak bir ihtilafımız bulunmuyor.
Ne var ki, Ermeni diasporası hâlâ düşmanlıklarını her fırsatta “canavarca” gösteriyor.
Üstüne üstlük, Ermenistan ile yeniden ilişkiler kuralım diye, Azerbaycan gibi dost ve gerçekten kardeş bir devletin, Azeriler gibi asil Türkler’in gönlü bile kırılıyor...
Fransa’nın bu yeni “hâmiliği” nden sonra, bakalım tarihi ne sürprizler bekliyor.
“Cezayir’de Fransız Vahşeti” ile ilgili not:
Okurumuz Mustafa Ertuğrul Koçağra’nın duyarlı satırlarına teşekkür ederken, Derin Yayınları tarafından yayınlanan “Cezayir’de Fransız Vahşeti” kitabımızın, yabancı dillere çevrilmesi için, ne yazık ki, hiçbir girişim yapılmadığını üzüntüyle belirtmek gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları