Elin senatosu ile bizim anayasa
Geçtiğimiz haftayı Anayasa Mahkemesi’nin türban konusundaki kararı doldurdu. Şu anda işbaşında olan AKP iktidarı ve bu partinin yetkili isimleri tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamaları dinlerken Türkiye’nin düştüğü durum ne kadar acı onu fark ettim. Bu nasıl bir tuzaktır ülkeme, elinde kıvır kıvır ve canlı bir potansiyel olan akıllı Türkiye’yi birileri -ki bunlar özellikle düşmanları- içerdeki işbirlikçileri ile yıllarca Osmanlı tarafından yönetilen Arap cehaleti ve kültürüne doğru tekme tokat kaydırmaya uğraşıyor.
Bir hukuk olayı ardından yapılan açıklamalara gülmeli mi, ağlamalı mı şaşırdım kaldım. Onlar için hukuk, yalnızca yaptıkları yanlışları yazan kalemleri cezalandırma aracı. Milliyetçileri 11 aydır bir iddianame bile hazırlamadan içerde tutup susturma aleti. Onlar için hukuk nalıncı keseri gibi bir mekanizma hep bana rab bana. Oysa o hukukun bugün emrettiği özellikle benim için verilmiş bir kararını, icrası da dâhil ne hikmetse AKP bürokratları uygulamıyor, uygulamak, uygulatmak istemiyor. İhale falan değil, emeklilik paramı, kıdem tazminatımı ödeme konusunda alay eder gibi cevaplar verebiliyorlar.
Gelelim siyaseten değerlendirmelere. Meclis Başkanı Sayın Toptan önce mahkemeyi eleştirip ardından yeni bir öneri ile ortaya çıktı. Hukuk yasamanın üzerinde değildir. Doğru da yasama da hukukun yani yargının üzerinde değildir. Kuvvetler ayrımı demek kuvvetlerin (yasama-yürütme-yargı) birbirini denetimi demektir. Ayrıca bizde yasamayı denetlemek mümkün mü? Hep sığındıkları Amerikan usulü demokrasi. Peki, öyleyse onlara Amerikan usulü demokrasiden birkaç örnek vereyim.
Birincisi Amerika’da hiçbir siyasi partinin genel başkanı bir parti diktatoryası değildir. Yani partilerin genel başkanları kral falan olamaz. Sorun bakalım Amerika’nın en büyük iki partisi Demokrat veya Cumhuriyetçi Partinin Genel Başkanları kimdir diye. Kimse bilmez. Bilmesine de gerek yoktur zira. Onlar siyasi karar vermez, yalnız partinin ekonomik sorunlarının halledilmesinde çaba harcar. Dolayısıyla parti lideri diktası yoktur.
Gelelim Toptan’ın söylediği ikinci unsura Senatoya. ABD Kongresi’nin senato kanadı 100 kişiden oluşur. Durum 50-50 iktidar muhalefet olursa diye Başkan yardımcısı Senato Başkanı olarak görev alır ve bu eşitliği bozar. ABD’de başkanın atadığı bakanlar, yüksek düzeyde bürokratlar, generaller, büyükelçiler denetçiler senato komisyonlarının oturumunda sorgulanır, geçmişleri, icraatları didik didik edilir ve ardından uygun bulunursa senato genel kuruluna onaylanmak üzere sevk edilir.
Senato oturumlarında Amerika’da dar bölge seçim sistemi olduğu ve siyasetçilerin partilerinden önce seçmenlerine karşı sorumlulukları bulunduğu için de bazen partililerin ve kendi partilerinden seçilmiş Başkanların bile yolladığı yasa tasarılarına, bütçeye, hatta hükümet üyeleri veya atama yapılacak şahıslara karşı oy kullanır ve ters davranırlar. Şimdi Sayın Toptan’a sormak isterim, halen kapıkulu gibi hareket eden Meclisteki siyasetçiler ek olarak yeni bir emir komuta sistemi mi yaratmak istiyor?
Senatoyu Anayasa Mahkemesi’nin bazı işlerini hafifletmek amacıyla istediğini ileri süren Toptan acaba Başbakanın ve bürokratlarının da bazı işlerini hafifletecek yetki ve görevlerle donatmak istemez mi bu organı? Senatörlere gerçek anlamda denetim yetkileri versek de acaba yürütmeyi denetlese iyi olmaz mı? Örneğin ihalelerin ve sağa sola dağıtılan imtiyaz ve milli servetin geleceğini gideceğini sorgulayacak bir mekanizma oluşsa nasıl olur?
Ha, bir de aklımdayken yazmadan geçemeyeceğim. Dünyada her halde bizim gibi 15-20 senede bir anayasa yazan başka bir memleket yoktur. Yani sıkıştın mı yaz bir anayasa ve kitabına uydur. Beyler, ülkeler anayasalarını değiştirmez, ancak olan maddelerine ekler yaparak daha anlaşılır, daha geniş haklar içeren bir hale gelmesine yardımcı olurlar. Ha mesela ABD’de Anayasa yaklaşık 200 yıl kadar önce yazılmasına rağmen değişiklik önergeleri ile genişletilmiştir. Ancak bir kural da 50 eyaletin meclislerinin yapılan bu değişiklik önergelerini ve maddelerini onaylaması gerekir. Onun için de kolay değildir demokratik ülkelerde bizdeki gibi vırt zırt anayasa değiştirmek.
Demokrasinin işinize gelen bir yanını alıp sizi sıkıştırma ihtimali olan kısmını bırakmak olur mu? Bir şeyi aldınız mı, günahı ile sevabı ile almak zorundasınız değil mi beyler?