Ekonomik felaket belki de Türkiye'nin kurtuluşu
Bazen yazı yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda ne yazayım diye kafa patlatırdım. Ancak Türkiye’de olduğum süre içinde bu kez bu ülkenin o kadar çok yazacak konusu var ki bu sefer de hangisini yazayım diye kafa patlatıyorum. Ekonomi rezalet. Ülke paramparça, sistem rezalet derecede darmadağın, yöneticiler kendi derdinde, siyasi partiler halkı düşünecekleri yerde koltuklarını koruma havasında, medya ise tam bir goygoy içinde, tüm bunları umursamayan halkımsa günlük geçim derdinde.
Şimdi sormak istiyorum. Bize insan hakları ve özgürlükleri anlatan teröre karşı çiçek atmamızı isteyen hangi ülke topraklarında bir ayaklanma çıktığında ne yapmıştır. Bırakın topraklarını sömürgelerinde ne yaptılar. ABD 1990’lı yıllarda Teksas’ın bağımsızlığını isteyen bir grubu dağda temizlemişti. İngiltere’nin Hindistan’da, Fransa’nın Cezayir’de, İtalya’nın Habeşistan ve Libya’da, Hollanda ve ötekilerin de Afrika’da yaptıkları katliamı herkes tarihin tozlu sayfalarına gömdü.
Ama biz, evet biz başkalarının ağızlarına bakmaktan ülkemizin parçalanmasını ve topraklarımızdaki ayaklanma ve parçalanmayı umursamaz bir şekilde izliyoruz. Hâlâ önlem yerine Başbakan kardeşlerim diye hitap edebiliyor. Adam sanki İsa Peygamber, suratına tokat atanlara öteki yanağını uzatıyor.
Gelelim ekonomi cephesine. Dolar ve euro tırmanıyor. Merkez Bankası’nın piyasalara para pompalaması da işe yaramadı. Sorunun temelinde başka şeyler yatıyor. Anlaşılan hâlâ anlayabilmiş değiller. IMF’den alınacak birkaç milyar dolarla krizi atlatabileceklerine inanıyorlar. Unuttukları nokta ABD piyasayı 700 milyar dolardan fazla pompaladı, ama sonuç ortada, çöküş devam ediyor.
Diyeceksiniz ki bu çöküşün önü alınamaz mı? Belki alınabilirdi. Türk bankalarının yabancı ortakları olmasaydı, Türk ekonomisinin belkemiği olan kurum ve kuruluşlar satılmamış olsaydı ve politikalarımızı başkalarının talimatına bırakmamış olsaydık, tabii ki çözüm bulunurdu. Bence şimdi iş işten geçmiş görünüyor. Belki bu felaket Türkiye için yeni bir başlangıcın nedeni olacak.
Türkiye’den kaçan yabancı şirketlerin yerini belki de Türk ortaklar alacak. Başbakan’ın kankası büyük şirketler ve basın kuruluşları belki de el değiştirecek, bekli de Türk halkı gerçekten namuslu, doğru ve ülkeyi ileriye götürecek memleketin bağımsızlığına saygı duyacak bir lider ve partisini iktidara getirecek.
Gelelim Amerika cephesine. Şu andaki göstergeler Obama’nın önde gittiğini gösteriyormuş. Bizdeki sosyal demokrat veya kendilerini solcu gören kapitalist meslektaşlarımız ise sanki Obama’nın medya sözcüsü gibiler. Bu ekonomik felaketin Demokrat adayın işine yaradığı kuşkusuz. Ancak Amerikan halkı partilerden daha çok lider olacak adaylara oy verir. Ben Baba Bush karşısında Bill Clinton’un kamuoyu yoklamalarında nasıl geride kaldığını da hatırlarım. Adam seçim sırasında sildi süpürdü oyları.
Amerika seçimlerinde son ana kadar kimse kesin bir şey söyleyemez. Ayrıca unutulan ince bir detay var. Obama’yı başkan adaylığına taşıyan parti içindeki siyahîler. Bunlar iyi eğitim görmüş ve siyasete kendilerini adamış kişiler. Herkesin varsayımı ABD’de yaşayan tüm siyahîlerin sandık başına giderek Obama’ya oy vereceği varsayımından kaynaklanıyor. Ancak unutmamak lazım ki, Amerikalı siyahîler ülkede oy verme konusunda en kötü notu olan grup. Onlar sandık başına gitmezler ve oy verme oranları en kaçak güreşen kişilerdir.
Şunu da unutmayın, ABD’de milli menfaatler açısından kim seçilirse seçilsin Türkiye’nin çıkarlarına değil Amerikan’ın çıkarlarına hizmet edecek ve milli dış politikalarını uygulayacaktır. Bizim AKP iktidarı ile birlikte terk ettiğimiz ve devletlerin devamlılıkla bekasını sağlayan bu eski kurala onlar uyarlar ve uyacaklardır da.