Dünya "Hocalı katliamı"ndan utanmalı!
“Hocalı Katliamı”nın 20. yıl dönümünde, mücrim ve işgalci Ermenileri kınamak hepimizin hem insani, hem de milli görevi
oluyor.
“Hocalı Katliamı”nın, Rus askerlerinin desteğiyle, 25-26 Şubat 1992’de Ermeni kuvvetlerince yapıldığı artık bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmış buluyor.
Her ne kadar, Rusya, ilgisinin olmadığını iddia etse de Rus ordusuna ait 366. Alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulanıyor.
10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3 bin Azeri yaşıyordu.
Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, şehit edilen Azerilerin binlerce kişi olduğu belirtiliyor.
Saldırılar sırasında, Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülüyor. Kadın, çocuk ve yaşlılar da vahşice
katlediliyor.
***
Katliamın ilk gecesinde, sekiz aile bütün fertleriyle öldürülüyor.
700’den fazla çocuk anne ya da babasını yitiriyor.
Yaralıların ise binlerce olduğu hesaplanıyor.
Ne yazık ki, Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizliyor.
Katliam ortaya çıkınca bütün Azerbaycan şok oluyor.
Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmaya uğraşan kadın, çocuk ve ihtiyarlar, karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donuyor.
Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesiliyor. Ermeniler, vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, diye yapıyor.
İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü.
Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler yan yana duruyordu.
***
Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliam ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki gösteremiyor.
Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra, Türkiye 1921 Kars Antlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıklıyor.
Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçiyor.
BMGK, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istiyor, ancak sonuç alınamıyor.
Kararın ardından, AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlıyor.
Ancak, 1994 yılında iki taraf arasında ateşkes ilan ediliyor.
Savaş sonrası, çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyondan fazla Azeri’nin trajedisi, insanlığa utanç veriyor.
Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşuyor.
Bu durum, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına geliyor.
Sorunlarına hâlâ kalıcı çözümler bulunamayan “göçkünler”, mesken, iş, yiyecek, sağlık, eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıya kalıyor.
Bu talihsizler, sözüm ona hür dünyanın gözü önünde, Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda, barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkânlarda, yük vagonlarında, hatta yol kenarlarında hayatta kalma mücadelesi veriyor.
***
İşte, bu trajediyi, bu insanlık dışı vurdumduymazlığı protesto etmek, Taksim’de bu hafta sonu yapılacak gösteriye destek vermek, hepimizin boynunun borcu oluyor.
Bu arada, yıllarca Ermeni yalanını ülke ülke dolaştıran Ermenilerin aslında tam bir istilacı olduğunu da dünyaya ispat etmenin tam zamanı yaşanıyor.
Aradan 20 yıl geçmiş olsa bile, “Hocalı Katliamı”nı dile getirmek ve kamuoyunu uyarmak, özellikle Türk medyasının kaçınılmaz görevleri arasında öncelikli yer alıyor.
Yeri gelmişken, Hocalı’da şehit düşen Azeri kardeşlerimizin aziz ruhuna “Fatiha” okumak gerekiyor.