Bir gece yarısı operasyonuyla Ağbal görevinden alındı, ardından da piyasaların açılmasıyla birlikte dolar 8 liraya fırladı. Alaattin Aktaş kaleme aldığı yazısında Merkez Bankası''na yapılan gece yarısı operasyonunu yazdı.
Alaattin Aktaş''ın köşe yazısından alıntı
- Bazı yönlerden biraz(!) kaybımız varsa da en azından iktisat literatürüne katkımız oldu. Hem faiz, hem kur nasıl artırılırmış, dünya aleme gösterdik...
- Merkez Bankası''na güven, başkanlık koltuğunda kim oturursa otursun, artık çok zor. Bu yüzden gelecekte bugünü aramamız kaçınılmaz gibi...
Uzun aramalardan sonra çocuğuna iyi bir bakıcı bulmuşsun; çocuk memnun, yüzü gülüyor, iştahı yerine gelmiş, yemek yerken mızmız değil, sağlığı bile düzelme yolunda. O mutlu olduğu için sen de mutlusun. Ailede çocuktan kaynaklanan gerginlik sona ermiş. Sonra bir gün ansızın tutup o bakıcıyı işten atıyor, yerine yeni birini getiriyorsun. Çocuğunun yüzü anında asılıyor, başlıyor eski huysuzlukları; yemek yemiyor, altına kaçırıyor, gece kabuslar görerek uyanıyor uykusundan. Eş dost soruyor, “Niye yaptın bu değişikliği” diye, “Size hesap mı vereceğim” havasındasın. Aileden birileri bakıcı için “İşini iyi yapmıyordu” diyor. “Neyi iyi yapmıyordu” diye soracak olanlar da yanıt alamıyor.
Çocuk TL''dir, bakıcılar da önce Naci Ağbal, şimdi de Şahap Kavcıoğlu...
Şimdi TL’nin keyfi yok; hala birileri ısrarla ve anlamsız bir şekilde “Doların ateşi yükseldi” diye yazıp söylüyorsa da aslında hastalanan ve ateşi yükselen TL.
Naci Ağbal bu göreve faizi artırsın diye getirilmemişti. Engel olunmadığı takdirde faizi herkes artırırdı. Ağbal, hem piyasalara güven versin, hem de gerekeni yapsın diye getirilmişti bu göreve. Düşünülen de gerçekleşti. İç ve dış tüm piyasalar Ağbal’a güven duydu, gerekli olan faiz artışları da yapıldı ve dolar geçen hafta sonu 7.20’lere kadar geriledi. Bir ara 7’nin altı bile görülmüştü üstelik.
Sonra ne oldu, bir gece yarısı operasyonuyla Ağbal görevinden alındı, ardından da piyasaların açılmasıyla birlikte dolar 8 liraya fırladı.
Eğer kim olduklarını bir türlü göremediğimiz, kimsenin de göstermediği ve söylemediği dış güçler devredeyse niye cuma sabahı değil de pazartesi sabahı Türkiye üstüne oyunlar oynamaya başladılar?
Yok eğer kur artışına Merkez Bankası’ndaki operasyon yol açmışsa herhalde bunu da dış güçlere bağlayamayız!
Böyle olacağı belliyken...
Ekonomi politikasının kalbi Merkez Bankası’nda atar. Burada verilen kararların doğru ya da yanlışlığı bir yana, bu kararların siyasi otoriteden bağımsız bir şekilde alınıp alınmadığı çok daha önemlidir. Merkez Bankası yanlış da olsa bir karar verir ama onu düzeltebilir de. Ancak yanlış kararı siyasetçi empoze etmişse bankanın bunu düzeltme şansı yoktur.
Merkez Bankası böylesine önemli bir kurumken, “Ağbal gelsin şu işleri bir toparlasın” diye daha dört ay önce bir atama yapılmış ve bunun meyveleri toplanmış, daha da toplanıyorken, yanlış bir adımda tüm kazanımların kaybedileceği biliniyorken hafta sonu operasyonuna sahi niye gerek duyuldu?
Hiç kimse tutup herhalde “Biz böyle olacağını beklemiyorduk” diyemez. Eğer bunu söyleyebilen varsa, “Kusura bakma, senin öngörün de pek zayıfmış” demek gerekir.
Dolayısıyla bu yaşananlar hiç kimse için sürpriz değildir.
Öyleyse bunlar niye göze alındı?
Yani yüksek faizin yüksek enflasyon doğurduğu tezi mi ön plana çıkacaktır yine? Eğer öyleyse kasımdan bu yana yapılan faiz artışlarını nasıl izah edeceğiz?
Sorun yüksek faiz ise demek ki önümüzdeki dönemde bizleri hatırı sayılır oranda faiz indirimi beklemektedir. Hem zaten piyasa bunu görmüş ve fiyatlamaya başlamış durumdadır.
HEM FAİZİ HEM KURU ARTIRMA “BAŞARISI” GÖSTERDİK!
Kur yükselme eğilimindeyken elinizde kullanabileceğiniz bir silah vardır; faiz silahı.
Peki, kur yükselmesin diye bu silahı kullanmışsanız, hem de geçen hafta ve bu sayede döviz yönünü aşağı çevirmişse, yani amaç hasıl olmuşsa...
Ama siz tutup bir görevden alma operasyonuyla Merkez Bankası’nın biraz olsun oluşmaya yüz tutmuş bağımsızlığını yerle bir etmişseniz ve kuru sanki faizi düşürmüşçesine tırmandırmışsanız...
Şimdi elinizde ne var; "iki kötü kağıt”, yani yüksek faiz ve yüksek kur. Şimdi kuru düşürmek istiyorsanız faizi daha da artırmanız gerekecek, faizi düşürmeyi tercih ederseniz, ki anlaşılan niyet öyle, kur tavanı delip gidecek...
Literatüre katkı!
Kasımdan bu yana olan dönemin politika faizini, yıllık TÜFE değişimini ve dolar kurunu bir grafikte topladık.
Mart ayı için cumartesi operasyonu öncesi oluşan duruma göre bir muhtemel gidişat vardı. (Grafikteki G) Dolar 7.20’lerde dengelenecek gibi görünüyordu, faiz zaten belliydi yüzde 19’du, TÜFE ise marttaki görece yüksek artışla yıllık bazda yüzde 16.5-17.0 aralığında oluşacaktı.
Ama artık gidişat tümüyle değişti ve yeni bir tahmin oluştu. (Grafikteki T) TÜFE fazla değişmeyecektir, faize de 15 Nisan’a kadar dokunulmayacağını varsayıyoruz; ama kur çok yukarıda.
Yani biz cumartesi operasyonuyla “birkaç gün önce faizi artıran, ardından da parasının değerini düşüren bir ülke” olarak ekonomi literatürüne bayağı bir katkı yapmış olduk.
Dünya Gazetesi