Dış politika, bu hafta çok hareketlenecek
Son günlerde Başbakan Erdoğan’ın yüzündeki bıkkın ve yorgun ifade benim çok dikkatimi çekiyor. Oysa kendisi daha yeni bol yıldızları olan bir oteldeki tatilden dönmemiş miydi? Neydi canını sıkan? Acaba Erdoğan da mı Türkan Saylan Hocanın evinin aranmasına, Profesör Haberal’ın tutuklanmasına üzülmüştü? Sanmam, bence o, çalan tehlike çanlarının uzaktan gelen seslerini duyduğu için canı sıkılmaya başlamıştı.
O çanların en net ve son gürültüsü Kıbrıs’tan geldi. Yavru vatan KKTC’deki seçimler, bence Türkiye için iyi bir belirti. Aynı zamanda da Başbakan Erdoğan ve partisi AKP için de bir uyarı anlamı taşıyor. Tabii anlayana. Biliyorsunuz KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, seçimlerden birkaç gün önce Washington’a gelerek ABD’den destek ve yardım istedi. ABD Dışişleri Bakanlığında yapılan görüşmelerin ardından kaldığı Willard otelinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Basın toplantısında aykırı soru soran iki kişiydik. Zira burada da ne yazık ki yeşil basın çoğunluğu ele geçirmiş durumda. Yani biz azınlık olarak kaldık. Neyse, Talat, geliş amacını sanki Amerikalılar bilmiyormuş gibi ve sanki onlara koşul ileri sürebilirmiş gibi, önderlik ettiği referandumda verilen sözlerin yerine getirilmesini istediklerini söyleyerek anlattı.
Kendisi hâlâ, Rumlarla olan görüşmelere seçimi kaybetse bile iktidar partisi ve Meclisin müdahale edemeyeceğini söyledi. Oysa dünya etme bulma dünyasıydı. Kendisi Denktaş’a, hatırlıyorum New York’ta etmediğini bırakmamıştı. O Meclis anayasayı değiştirebilir ve Talat’ın elindeki yetkileri kısabilir veya alabilirdi. Bunu ileri tarihlerde göreceğiz.
Özetle, Kıbrıs’ta başlatılan Ergenekon kampayası tersine tepti. Yakın bir tarihte Türkiye’de de aynısının olması bence kaçınılmaz. Ayrıca bu hafta biliyorsunuz Ermenilerin soykırımı palavralarının zirveye çıkacağı bir hafta olacak. 24 Nisan tarihinde geleneksel olarak tüm ABD başkanlarının yaptığı gibi, ABD Başkanı Barack Obama’nın da Ermeni soykırımı konusunda bir bildiri yayınlaması bekleniyor. Ben bu bildiride soykırımı kelimesini kullanmasını beklemiyorum. Zira ABD, tam da Irak’tan asker çekerken Türk topraklarını kullanacakken, Ermeni azınlığı memnun etmek için böylesine bir risk altına girmez.
Zaten bizimkiler de Washington’dan aldıkları talimat gereği harıl harıl sınır falan açarak, Ermenilerin baskısını azaltmaya çalışıyor. Bu konuda o kadar gayretkeşler ki, Azerbaycanlı diplomatı Erivan’daki bir toplantıda azarlamaktan bile kaçınmadılar. Bu işlerde kantarın topuzunun kaçtığı, bölgeye milli damadımız ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcısı diplomat Matt Bryza’nın yollanmasıyla ortaya çıktı. Azerbaycanlıların Ruslara kayması ve Ermenilerin uyarılması dikkatlerden kaçıyor mu acaba?
Evet, Türkiye bir dizi yanlış politikanın tam ortasında yer aldı. Bu politikaların bedeli her an tahsil edilecek gibi görünüyor. Başbakan ise kendisi için özel bir uçak aldırırken, Türk toplumunu rahatsız eden konuların üzerinde konuşmak bile istemiyor. Çankaya’ya çıkardıkları Abdullah Gül ise konu hakkında konuşmaktan kaçındığını saklamadı.
Gördüğüm kadarıyla her ikisinin de canı sıkkın. Onların canının sıkılması Türkiye’nin yüzünün güleceğini gösteriyor. Ben onlar mutluyken kederlere bürünüyorum. Peki, bu ikilinin canını sıkan ne dersiniz? Acaba toplamalar tersine mi döndü. Ya da Avrupalılar işlerin tersine gittiğini görüp uyardılar mı? Bilemiyorum. Konu her neyse onları üzen şey beni sevindiriyor.