Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

Dilâver Cebeci ve Atsız...

Sevgili okuyucum; 17 Aralık Çarşamba günü Ankara’da iki önemli etkinlik gerçekleştirildi. Gazi Üniversitesi’nde ‘Türkiyem’in şairi’ Dilâver Cebeci; Millî Düşünce Merkezi’nde de Atsız Bey anıldı... Bu iki konudan söz edeceğiz. Önce Dilâver Cebeci!
“Baş koymuşum Türkiyemin yoluna/Düzlüğüne yokuşuna ölürüm” diyen; “Yurdumuzu bölük bölük böldüler/Türk’ün Türk’e küseceği çağ mıdır?” diye feryat eden, görkemli bir şairimiz Dilâver Cebeci! Onu biz, İstanbul’un fethinin 555. yılı olan 29 Mayıs 2008’de sonsuzluğa uğurladık... Ama Türk Milleti -özellikle Dilâver’in “Ülkü çağının bahadır melekleri” dediği, gözbebeğimiz Ülkücü gençlerimiz- onu hiç unutmadı. Nitekim Ankara’da Gazi Üniversiteli gençler 17 Aralık Çarşamba günü Üniversitenin Teknoloji Salonu’nda şairimiz için anma günü düzenlediler. Ankara Ülkü Ocakları’nın Gazi Üniversitesi’ndeki Temsilcisi Havva Küçükdemir kızımızın ve ekibinin öncülüğünde düzenlenen bu toplantı, gerçekten muhteşemdi. Ankara Ülkü Ocakları Yöneticilerinin, Gazili öğrencilerin ve Öğretim Üyelerinin de yer aldığı o koca salon, tıka-basa doluydu.
Ben toplantının konuşmacısıydım. Dilâver’i kaybettikten sonra Dilâver’le ilgili hiçbir toplantıda konuşmadım... İnsan kardeşini seçemiyor; ama can dostunu seçebiliyor. Dilâver, benim ülküdaşım; 41 yıllık can dostumdu. Onu hatırladığım zaman sağlığım bozuluyor. Çocuklarım onunla ilgili tüm fotoğrafları sakladı. Ama sevgili Havva Küçükdemir’in o heyecanlı telefon konuşmasından etkilendim ve toplantıda konuşma sözü verdim. Yıllardır TRT’de çalışmış, kitlelere hitap etmiş birisi olmama rağmen; o toplantıda ifade gücüm adeta sıfırlandı! Çünkü Dilâver’i anlatırken anılarım beni kuşatıyor ve konuşma düzenim bozuluyor; ağlamaklı oluyorum. Nitekim bu toplantıda da öyle oldu. Fakat sevgili Osman Oktay’ın varlığı sayesinde kendimi biraz toparlayabildim.
Dilâver kardeşimin Saat 14.00’de başlayan anma toplantısı, saat 16.00’da ozanların özgün ve coşkun türküleriyle sona erdi. Böylesi bir etkinliği düzenleyen Ankara Ülkü Ocakları Yönetim Kurulu’nu kutluyorum. Başta Havva Küçükdemir ve ekibi olmak üzere, Gazili gençlerimizi alkışlıyorum.
Efendim, yine aynı günün akşamı Devlet Eski Bakanımız Sayın Sadi Somuncuoğlu’nun kurduğu Millî Düşünce Merkezi’nde “Vaktiyle bir Atsız Varmış” konulu sohbeti izledim. Sımsıcak, ama biraz da buruk bir aile toplantısıydı. Aksakallar, Atsız Yabgu için oradaydı... Atsız, müthiş bir şair, eşsiz bir romancı ve tarihçiydi. Zulüm gördü; haksızlıklara uğradı; ama Türkçü duruşundan hiç taviz vermedi. O bir Tonyukuk, o bir ‘Kıraç Ata’ idi! Toplantıya katılan pek çok kişi yanında; Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz, Yazar Emine Işınsu Hanımefendi ve 1944 Türkçülük olayında tutuklananlardan yaşayan tek kişi olan -ulu Tanrı uzun ömürler versin- 94 yaşındaki Fehiman Tokluoğlu büyüğümüz de oradaydı. Herkes Atsız Bey’le ilgili anılarını anlattı. Özellikle şu anı ilginçti: Bir kişi Atsız Bey’e Mehmet Akif Ersoy için “O Türk değil, Arnavut idi” der. Bu söz üzerine Atsız öfkelenir ve “Bana bak, Çanakkale Destanı’nı yazan adam Türktür” der...
Evet söz çok, ama yerimiz yok! Atsız’ın 1975’in Aralık ayında Oğuzhan’ın yanına göçtüğünde, Dilâver Cebeci’nin yazdığı “Atsız Yabgu Katında Dokuzlama” şiirinden kısa bir bölümle sonlandıralım:
“Gök yeleli Bozkurtlar, kutlu ülkü erleri/Atsız Yabgu önünde dizleyin yağız yeri /Üçbin yılın süzdüğü temiz duru bir pınar/Ya Üçoktur ya Bozok, o da bizlerden biri /Uçup gitti Cennete, hak Yalavaç katına/Ordan Özge menzil yok, ne ileri ne geri/Gidişi bir faninin burdan göçüşü değil/ Sanki Hıtay üstüne Tanrıkut’un seferi/ O bir Ural havası Türk illeri üstünde/Daha bin yıl solunur göğüslerden içeri!”
Esen kalın efendim.

Yazarın Diğer Yazıları