Darbeniz nasıl olsun? (12 Temmuz 2013)

Darbeniz nasıl olsun? (12 Temmuz 2013)

Darbeniz nasıl olsun?

Nasrettin Hoca’nın türbesi gibi bir ülke

TBMM, 3 Kasım 2002 seçimleri için karar aldıktan sonra yeniden toplandı ve Avrupa Birliği’ne uyum yasalarını yıldırım hızıyla kabul etti. TBMM’de gurubu bulunan partilerin altısı, yani DSP, (YTP), DYP, ANAP, AKP, SP, paket halindeki tasarıya kabul oyu verdi. Grubu bulunmayan CHP de tasarıya destek verdi. O sırada Kemal Derviş daha CHP’den aday olmamıştı! MHP ise red oyu kullandı. MHP, daha sonra 6 maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı.
Tek paketle, birinci olarak idam cezası kaldırıldı. Bu maddeye olumlu oy verenlerin tamamı Abdullah Öcalan’ı kurtarma derdinde değildi. AKP ve SP, fırsattan istifade, Hizbullahçı militanları da idamdan kurtarmış oldu!
3. madde ile yabancı derneklerin Türkiye’de örgütlenmesi serbest bırakıldı... Bütün dünyada istihbarat servisleri NGO denilen sivil toplum kuruluşlarını bizzat kurarak istihbarat veya operasyon yapıyor. Böylece Türkiye, yabancı istihbarat servislerinin her türlü faaliyetinin serbest olduğu, Nasrettin Hoca’nın türbesi gibi dört bir tarafı açık bir ülke haline getirildi.
4. madde ile azınlık vakıflarına taşınmaz mal edinme kolaylığı getirildi. Her türlü vakfın, yurtdışındaki vakıflara üye olabilmesi, yabancı vakıfların Türkiye’de şube açmalarına imkan sağlandı. Bu yasayı Türkiye’deki azınlık vakıfları hazırlamıştı. Bu yasanın kabulü ile 1936’dan sonra azınlık vakıflarınca edinilmiş ama tescil edilmemiş gayrımenkullerin tapuya tescili yapılacak ve bu vakıflar yeni gayrımenkuller satın alabilecekti.
5. madde, yabancılara Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı tanıyordu!
6. ve 7 maddeler, Avrupa Mahkemesi’nin lehine karar vermesi halinde, hüküm giyenlerin yeniden yargılanması mecburiyeti getiriliyordu!
8. madde, Kürtçe veya başka etnik dillerde televizyon yayınını serbest bırakıyordu!
11. madde, Kürtçe gibi dillerde kurs açılmasını serbest bırakıyordu.


“Project Democracy”


Aslında turuncu devrimler ABD’nin “Project Democracy” dediği bir strateji çercevesinde sürdürülüyordu. Mustafa Yıldırım’ın Sivil Örümceğin Ağında kitabında projenin düanya çapındaki uygulamaları incelenmiştir. Yıldırım’ın tespitlerine göre “demokrasi projesi” operasyonunun dibindeki düşünce şudur: Başka ülkelerin içişlerine, politik dünyasına, Amerika Birleşik Devletleri’nin resmi organlarınca, örneğin merkezi haber alma örgütü CIA ile doğrudan karışılması sakıncalıdır. Bunun için örtülü operasyondan açık operasyona geçildi. CIA, dış ülkelerde çok-kültürlülüğü pekiştirmek için Amerikan üniversitelerinde yoğun bir çalışma başlattı. Üniversitelerde bu çalışma tepkiyle karşılanınca bu işler için özel kuruluşların devreye sokulması programlandı. Aslinda bu sözde özel kuruluşlar, 1947’lerden başlayarak Harvard, MIT ve Columbia üniversitelerinde çok özel projelerin para kaynağını oluşturmaktaydılar.
Ortada görünenler, CIA elemanları ya da devletin memurları degil, Ford Vakfı, Carnegie Vakfı ve Rockefeller Vakfı gibi, çok uluslu şirket örgütleriydi.
Emekli CIA ajanı Ralph McGehee, “Avrupa’da yerleşik ve çogu Birleşik Devletler tarafindan parayla beslenen hükümet dişi örgütler (NGO’lar) de, doğrudan ya da dolaylı olarak, bu operasyonlarda yer alıyorlar” diyecektir.
Dönem, kan dökücü diktatörlerin, uzaktan kumandalı yönetim düzeni olarak simgeleşen ‘Filipin Demokrasisi’ yerine, Washington-Londra-Berlin-Paris-Amsterdam-Brüksel-Kopenhag merkezli ‘güdümlü sivil demokrasi’ rejimlerinin yerli yerine oturtulması dönemiydi. Böylelikle egemenler, demokrasiye geçiş sürecini de, kendileri örgütleme imkanına kavuşuyorlardı. “Ben getirdim, ben götürürüm” gibi, ya da “iti öldürene sürütürler” gibi bir şey!
1982 sonlarında ABD Kongresi’nin onayıyla NED (National Endowment for Democracy), yani Ulusal Demokrasi Fonu kuruldu. NED aslında, parasal kaynağın kasasıdır. Ana para kaynağı, doğrudan ABD hazinesi, yani devlet. Ayrıca vakıflar, “konsey” adı altında örgütlenmiş CFR gibi seçkinler klüpleri, AID ve hatta Amerikan sendikaları, şirketler, kişilerdir. Batı Avrupalı siyasi vakıflar da sonradan ortak bütçeye katıldılar. Amaç gizlenemeyecek denli açıktı. Doğu Avrupa’yı, Afrika’yı, Asya’yı, Ortadoğu’yu, Okyanus devletlerini birlikte yeniden kolonileştirmek; doğal kaynakları, çok uluslu şirketler aracılığıyla yağmalamak.
İşte 1982’den beri yaptıkları budur.


Özal, ve Talabani ile başlayan operasyon!


Mimarlığını Bernard Lewis’in yaptığı “İstanbul başkentli Ortadoğu Birleşik Devletleri Federasyonu” fikri, ilk defa Turgut Özal tarafından “Federasyonu tartışalım” diye belli belirsiz bir şekilde ortaya atılmışsa da, ilk olarak Talabani tarafından seslendirilmişti.
Talabani, 1996 yılında, “Hayalim İstanbul’un başkent olduğu Ortadoğu Birleşik Devletleri’dir” diyordu.
ABD’nin askeri ve ekonomik, AB’nin ise siyasi baskıyla, Türkiye’yi federe devletlere bölmeye çalıştığı, artık belgeleriyle ispatlanmıştır. AB çevrelerinin öngörüsüne göre kurulması öngörülen federe devletlerin adları şöyledir: Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pont, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya!


21 adımda bir ülkenin ele geçirilmesi!


Mustafa Yıldırım, ABD’nin demokrasi projesini anlatıyor:
1-İktisadi ortamı denetleme: Para piyasalarının dışardan gelen uluslararası vurkaç tefecilerine sonuna dek açılması.
2-Ulusal bunalımlar yaratılması: Ülkede sık sık iktisadi dalgalanma yaratılarak bunalım aralarının azaltılması. Ulusal devlet merkezinin elindeki en önemli güç olan para kaynaklarının, bankaların, devlet şirketlerinin kapatılması, yabancı şirket egemenliğine geçirilmesi.
3-Devlete güvensizlik yaratma: Umutsuzluğa düşürülen yerel sanayicilerle ve üreticilerle konferans, sempozyum adı altında doğrudan ilişkiye geçilerek, devlet merkezine karşı güvensizlik aşılanması.
4-İşadamlarını örgütleme: Yerel işadamı örgütlerinin ve ilişki bürolarının kurulması; başına buyruk, devlet denetiminden giderek uzaklaşan “serbest ekonomi” ve “serbest pazar” düzeninin kabul ettirilmesi.
5-Yolsuzluk kampanyaları: “Yerinden yönetim” taleplerini yükselterek, devletin egemenliğinin zayıflatılması, yolsuzluk olaylarını abartarak topluma aşağılık duygusunun yerleştirilmesi, halkın çaresizliğe itilmesi.
6-Belediye hizmetlerinin yabancı şirketlere devredilmesi: Yerel yönetimi güçlendirme adı altında, toplumsal hizmetlerin “karlılık” esasına oturan şirketlere devredilmesi, su-elektrik gibi kentsel işletmelerin yabancı şirketlere devredilmesi için gerekli alt yapının oluşturulması.
7-Ulusal sanayinin yıkımı: Ulusal iktisadın çökertilmesi için, ulusal sanayileşmenin ve enerji kaynaklarının yıkıma uğratılması için toplum ile devlet arasında çatışmayı da içerecek biçimde çevreci akımların, örgütlerin desteklenmesi ve ulusal madenciliğin, doğal yakıt üretim kaynakları işletmeciliğinin ulusal egemenlik alanının dışına çıkarılması.
8-Kamuoyu oluşturucuları -bizdeki adlandırmalarıyla, aydınlara, yazarlara, bilim adamlarına- yönelik içerde ve dışarıda, masrafları karşılayarak, konferanslara çekmek.
9-Uzaktan yönlendirilebilecek bir ilişkiler ağı altında insan hakları dernekleri ve benzeri örgütlenmelerin kurulması.
10-Bilimsel ve toplumsal konferansların çoğaltılması. Yerel vakıf ve “think tank” derneklerinin kurulması.
11-İşadamları derneklerinin, sendikaların kurulması, varolanların içine bilim danışmanlarıyla sızılması. Siyasi partilere eğitim programlarıyla, particilik dersleriyle yaklaşarak kadroların yönlendirilmesi, gençliğin “düşünce özgürlüğü” ve “siyasi katılımcılık” propagandasıyla örgütlenmesi.
12-Yeni propaganda aygıtlarının (radyo, gazete, dergi, televizyon, video yayını) devreye sokulması.
13-Casuslar yerine yayın muhabirleriyle yerinden bilgi elde etmek için yaygın bir yayıncı eğitim programının gerçekleştirilmesi.
14-Gizli ve yarı gizli istihbarat çalışmalarının azaltılması, buna karşılık medya muhabir ağıyla açık ve yaygın istihbarat toplanması.
15-Yanlış ve eksik bilgilendirme: Kitlelerin akıl denetimlerini ele geçirmek üzere yoğun propaganda ve yanlış bilgilendirmeyle tarihsel devlet kurumlarının ve etnik sürtüşmeleri önleyen geleneksel kurumların yıpratılması, yeni kimlikli topluluklar yaratılması.
16-Etnik kışkırtıcılık: Etnik ayrılıkları güçlendirmek üzere kültür anımsatma programlarına başlanarak yerel toplantılardan uluslararası toplantılara adam taşınması, yerel tarih, yerel kültür araştırması adı altında en eskiye özlem yaratılması.
17-Kültürel kaynaşmanın yıkımı: “Çok kültürlülük” propagandasıyla toplumsal ortak kültürün temellerinin yıkılması. Ulusal kurtuluşun simgesi olan anma günlerini ve toplumun tarihten kalma bağımsızlık ve onur simgesi özelliklerini sözde dostluk adına silikleştirerek güdülebilir bir topluluğa dönüştürmek. Din kültürünün parçalanması için, “medeniyetler/dinlerarası diyalog” programıyla, Batı’nın dinsel kurumlarının güdümünde eritilmesi. Böylece azınlık din kurumlarıyla, ulusal egemenliğin karşısında ortak, dinsel cephe oluşturulması.
18-İnanmış örgüt liderlerinin yetiştirilmesi: Liderlik programlarıyla, güdümlü yeni dünya düzenine tapınan ultra-liberal önderlerin üretilmesi ve yeni partiler kurulması, varolanlara yeni liderler yerleştirilmesi.
19-Silahlı gücün zayıflatılması: Ulusal ordunun, silah donanımlarında, komuta kontrol ve iletişim sistemlerinde yenilenme alımlarının kısıtlanarak, zayıflatılması ve ulusal sınırların gevşetilmesi.
20-Orduları ulusal savunma kimliğinden koparma ve ordu yönetimlerinin günlük siyasete çekilmesi, ordu içinde politik tartışma, ordu ile halk arasında cepheleşme yaratılması.
21-Devlet yönetiminin kargaşayla ele geçirilmesi: Seçim darbesiyle egemen devletin ele geçirilmesi. Merkezi direniş olursa, yaygın ve sürekli kitle gösterileri düzenlenmesi.. Bu sürecin hızlandırılması için etnik çatışmaların düzenlenmesi, ölümle sonuçlanan kışkırtmalarla etnik yada mezhepsel kimliklerin kemikleştirilmesi.
İşte AKP döneminde Türkiye’ye de uygulanan, yandaşların ve yalakaların para ve mevki kazanmak uğruna desteklediği proje budur.

YARIN: Darbe karşıtlığı sahtekârlığı!