Cumhurbaşkanlığı makamı ve Demirel
Seçimlerle beraber, Cumhurbaşkanlığı koltuğu yeniden gündeme gelmiş bulunuyor.
Şimdi çoğu kişi, Abdullah Gül’ün 5 yıl mı, 7 yıl mı makamında kalacak, daha sonra da acaba yeniden yani ikinci defa Cumhurbaşkanlığı için “talip” olacak mı sorularını bir birine yöneltiyor.
Bazıları ise Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu makama çok istekli olduğunu öne sürüyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, Cumhurbaşkanlığı makamı, her ne kadar “Başkan koltuğu” kadar yetkili ve etkili değilse de, önemli bir zirveyi oluşturuyor.
Cumhurbaşkanlığı sadece “temsil” veya “onama” makamı olarak görülmek istenmiyor.
Bu beklentinin hakkını 60’lı yıllardan sonra, sadece Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in verdiği sanılıyor.
Doğrusu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için “karar” vermek henüz bize düşmüyor. Çünkü süreç devam ediyor.
Kaldı ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile sadece Basın Konseyi’ni Çankaya’da kabulün dışında, her hangi bir toplantısına veya gezisine katılma şansımızın veya durumumuzun şimdiye kadar gerçekleşmediğini de hatırlatmamız icap ediyor.
Yarım asrı geçen meslek hayatımızda, gerek yurt içinde gerek dışında, çok Cumhurbaşkanı dinledik, izledik, bazen soru yönelttik, bazen demeç aldık velhasıl “makam” ile ilgili notlarımız, anılarımız yıllar geçtikçe çoğalıyor.
Özellikle, Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlıkları dönemini “dolu dolu” yaşayan gazeteciler arasında yer almanın mutluluğu, bizi de sarıyor.
“Cumhurbaşkanlığı” sıfatına rağmen sağlanan “samimiyet” sanki bir ömür boyu sürüyor.
Gerçekten de, gerek 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, gerek 8. Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal ve gerek 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in şahsımıza gösterdikleri “ilgiyi” belki de mesleğimizin bir mirası olarak değerlendirmek gerekiyor.
İstanbul’a geldiklerinde 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i karşılayan veya dinleyenler arasında zaman zaman bulunurken, geçirdiğimiz tarihi olduğu kadar zevkli günlerden, bazı “kareler” adeta benliğimizi sarmalıyor.
Her şeyden önce, Süleyman Demirel’in bitmez tükenmez enerjisi yine bizleri şaşırtıyor. Sonra, hafızası yine hayret ve hayranlık uyandırıyor.
Tabii ki, giyimi, zamana ve mekâna sadakat yine zirvede.
87 yaşında olmasına rağmen, bitip-tükenmeyen takibi, gözlemleri “örnek” olacak nitelik taşıyor.
Günün sonunda, yaptığı bütün konuşmalara, sohbetlere rağmen, “uzun” bir “mülakat” isteğimizin olabileceğinden kuşkulanan Süleyman Demirel’in, “bu kadar sözlerden sonra, istediğini yaz” demesinin altında tabii ki “samimiyet” ve “güven” yatıyor.
Gerçekten de, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hem insanı, ahvali iyi anlıyor, hem de çok iyi anlatıyor.
Son propaganda süresinde, kendisinden “nâhak yere” bahsedilmesinden hem kendisinde hem de geniş çevrelerde üzüntü doğurduğu da anlaşılıyor.