Cumhurbaşkanlarının ABD ziyaretleri ve Gül

Abdullah Gül, çok arzuladığı ABD Başkanı Bush ile görüşmesini bu hafta gerçekleştiriyor. Bu gelişme görünüşü ile Türk siyasi yaşamı ile ABD-Türkiye ilişkilerinde iz bırakacak bir olaya şu anda benzemiyor. Bizler Washington’da uzun süre görev yapan Türk gazeteciler, bu ziyaretleri Türkiye’deki meslektaşlarımızdan farklı değerlendirir ve iki kategoriye ayırırız.
Birinci kategori, gerçekten itibar gösterilenler. İkincisi itibar gündemi olmayan ama içerideki tribünlere oynayanlar. İtibar görenleri de gene ikiye ayırırız, görüşme gündemi gerçekten dolu olanlar ve itibar harika ancak, gündemi boş olanlar şeklinde.

Bunlar arasında itibarı yüksek kategoriye giren Cumhurbaşkanlığı ziyaretleri başında benim ABD’de bulunduğumdan bu yana yapılanlar arasında Kenan Evren’in Reagan döneminde yaptığı geliyor. Evren, Beyaz Saray bahçesinde 21 pare top atışı ve merasim kıtası ile karşılanmış, akşam da Beyaz Saray bahçesinde onuruna büyük bir yemek verilmişti. Aslında bu gösteri, Reagan yönetiminin 12 Eylül darbesine verdiği desteği de sergilemek amacına yönelikti.

Daha sonra Baba Bush döneminde Özal’a gösterilenler geldi. Baba Bush, Irak savaşı öncesi boru hattını Birleşmiş Milletler kararlarını bile beklemeden yağcılıkla kapatmasına ödül olarak Özal ailesini, Camp David Başkanlık dinlenme konutunda ağırlayarak bir ilke de imza attı. Ancak Özal aynı itibarı, Bush’tan sonra seçilen Clinton’dan göremedi. ABD Başkanı Clinton aynı Abdullah Gül’e yapıldığı gibi Özal’a kabul edemeyeceği bir görüşme tarihi vermesine rağmen, ısrarcı Özal ABD içinde zaman öldürmek için oradan oraya gezerek beklemeyi tercih etmişti.
Süleyman Demirel’e ise Amerikan yönetimleri sürekli itibar gösterdi. Bush, Demirel’e Beyaz Saray’da Özal’a yakınlığı için özür dilemiş ve yakınlığının gerçek sebebinin Türkiye’nin başında o zamanlar onun olmasını gösterip “aynı yakınlığı kendisine de göstereceğini” belirtmişti. Ahmet Necdet Sezer ise hiç Washington’a gelmedi. ABD’ye yaptığı ziyaret ise New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap içindi.
Ve şimdi Abdullah Gül... Bu ziyareti Ankara, Mart ayında yapmak istediğini belirtirken, Çankaya’ya Türk Dışişlerinin bu ziyaretin anlamsız olduğu ve en azından bir yıl beklenmesi gerektiği, Kasım ayında seçilecek yeni ABD Başkanıyla bir araya gelinmesinin daha doğru olacağını bildirdiği söyleniyor. Doğrudur. En azından gelecek yıl, etkisiz ve yetkisiz bir cumhurbaşkanının yapacağı bir ziyaretin bir amacı gündemi olabilirdi belki.

Gül’ün bize dağıtılan programına baktığımız zaman, aynı Özal’ın her üç ayda bir ABD’ye sağlık kontrolleri için gelip de onu sanki ülke işlerini hallediyormuş gibi maskelediği, sahte gündemler ve programlarla dolu olduğunu görüyoruz. Rice ile kahvaltı güzel, Gül’ün Dışişleri Bakanlığından kaynaklanan bir nezaket ziyaretine benziyor.

Gül’ün Beyaz Saray’da Başkan Yardımcısı Cheney’ye hal hatır sorma ziyareti de bir günah çıkarma gibi. Gül’ün, ABD Başkan Yardımcısı Cheney’yi ziyareti bir anlamda Irak savaşı öncesi tezkere olayıyla kızdırdığı Amerikalı yetkiliden özür ve kendisini affettirme şeklinde de yorumlanacaktır. Arkasından Bush ile bir araya gelme ve Türk basın mensupları ile görüşme.
Programın gerisi Özal’ın görüşecek adam bulamadığı zaman, ziyaretinden tek kelime söz etmeyen ve etmeyecek Amerikan gazete yazı işlerini ziyaretler, Musevi lobilerinin gönlünü alma, sergi açma gibi uyduruk kaydırık programlar
Açıklamalara gelince... Bu görüşmelerde göreceksiniz Bush ve Amerikan tarafı sürekli olarak Erdoğan’ın 5 Kasım tarihinde yaptığı ziyareti referans olarak gösterecektir. Onlar da gücün kimin elinde olduğunu zaten biliyorlar. Bu nedenle dış politikayı Gül ile değil, Erdoğan ile görüşmeyi tercih edeceklerdir.

Ama biliyorum gene Gül’ü seven onunla bağlantılı Türk basınındaki kalem ve kişiler, bu geziyi ve kendilerinin ABD’ye gelişlerini önemli göstermek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ama bence bu ziyaret, tarihin sararmış satırlarında hatırlanmayacak bir olay olarak kalmaya mahkûmdur.

Yazarın Diğer Yazıları