YENİÇAĞ - Özel Haber / Merve KIZILALP
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un "İstanbul depremleri 250 yılda bir olmuyor” teorisine, tarihçi-yazar ve Milli Savunma Üniversitesi rektörü Erhan Afyoncu’dan destek geldi. Afyoncu, 3 Eylül tarihinde yazmış olduğu İstanbul depremleri 250 yılda bir olmuyor' başlıklı yazısıyla deprem bilimcilerin İstanbul depremi üzerine yapılan tüm çalışmalarını bir bir açıkladı. Diğer jeologların "İstanbul'da en son deprem 1766'da oldu" tezine karşı çıktı.
Afyoncu, yazısında “’Eli kulağında’ denilen İstanbul depremine karşı kentsel dönüşüm çalışmaları sürüyor. İstanbul’u etkileyen büyük depremlerin 250 yıllık arayla olduğu söyleniyor.” diyerek diğer jeologların ifadelerini hatırlattı. Ancak 250 yılda bir deprem olacağı tezine karşı çıkan Afyoncu, “İstanbul’u yıkan son dört büyük deprem farklı zaman aralıklarında oldu. 1894’teki deprem İstanbul’un altıda birini yıkmıştı. Ancak uzmanlar tarafından İstanbul depremi olarak kabul edilmiyor” dedi.
"DEPREMLER 250 YILDA BİR OLMUYOR"
Afyoncu’nun bu yazısına destek çıkan Üşümezsoy, Afyoncu’nun Nicholas Ambraseys’in Caroline Finkel ile beraber TUBİTAK adına yazdığı kitaptaki depremleri tarafsız bir şekilde okuyarak ve onlara yeni veriler de katarak; Marmara Denizi’nde özellikle İstanbul’u etkileyen depremlerin söylendiği gibi ‘250 yılda bir depremlerin olmayacağını; tam tersi 1766 depreminden sonra aynı şiddette, aynı alanda depremlerin olduğunu' açıkladığına değindi.
1894 depreminin bütün jeologlar tarafından dışlandığını söyleyen Üşümezsoy, Armijo’nun doğu Marmara çukurunda Yalova’dan başlayıp batıya doğru uzanan Küçükçekmece’ye kadar fayların kırılmış olduğunu ifade etti.
Bahsi edilen 1894 depreminin şiddet eğilimine de bakıldığında bu depremlerin de şiddetlerinin oldukça büyük olduğunu ifade etti.
"7'NİN ÜZERİNDE BÜYÜK DEPREM OLMAZ"
Bu durumun anlamını açıklayan Üşümezsoy, “1894 depremi 1766 Mayıs depreminin olduğu fay üzerinde tekrar yırtılmasıdır. Bunun dışında Armijo’nun Marmara’da risk taşıyan yegane bölge orta yükselti doğuda Çınar çukuru, batıda Silivri çukuru arasındaki yükselti alanında olduğu, bu alandaki fayın ise yapılan çalışmalardan sonra Kumburgaz çukurunda 30 kilometrelik bir fay olduğu, 10 kilometrelik bir boşluktan sonra Avcılar sırtını kestiği varsayılan ve Küçükçekmece’de Adalar fayına bağlanan bir fay çizilmekte. Oysa Adalar fayı da Küçükçekmece’ye kadar kuzeyde uzanmakta ve bunun hemen kıyısında ikinci bir fay çizilmekte. Ancak o fay yoktur. Bu anlamda, 1766 depremi bu hatta oluşmuş olamaz, çünkü burada yalnızca 30 kilometrelik bir fay söz konusu. 7’nin üzerinde bir deprem yapmaz.”
"ARMİJO TEZİNİ ÇÖPE ATTI"
“Diğer taraftan bu fayın mutlak olmadığını kanıtlamak için Armijo, 1766 Mayıs depreminin hemen kıyısında Küçükçekmece ve Kumburgaz kıyısından geçen Silivri’ye kadar uzanan; Adalar fayının devamı olan fayda kırıldığı ileri sürülmüştü. Ama daha sonra bunun yanlış olduğunu ve çöpe attığını vurgulamıştır.
"Bu çalışmada Hubert Ferrari ve diğerleri tarafından ‘Marmara’da iki tane 4’lük deprem olacak’ denilmişti, ‘1766 Mayıs depremi-1766 Ağustos depremi’ diye. Biri batı Marmara’da, Tekirdağ’da, (Ağustos depremi), diğeri de Marmara’nın orta kesiminin kuzeyinde olduğu Adalar fayında olduğu ileri sürülmüştür. Oysa bu tez de bütünüyle kendi tarafından çürütülmüştür. Bugün savundukları fay hattı ise orta sırttaki fay denmektedir. Ama orta sırttaki fay iki parçadır ve bir seferde kırılamaz. 30 kilometre Kumburgaz fayı ve 10 kilometre orta sırtı kestiği Adalar fayına paralel gelen fay hattı. Bunun dışında aralarında 10 kilometre fay vardır. Bunlar bir depremde kırılamaz. Diğer taraftan Avcılar sırtını yani Küçükçekmece ve Büyükçekmece arasındaki sırtı kestiği varsayılan fay hattına ait bir veri yoktur. Bu fay Adalar fayının aynı devamıdır. Bu durumda buz tez de çürümektedir. Ama daha anlamlısı, 1894 depreminin etki alanıyla 1766 Mayıs depreminin alanı bire bir uymaktadır.”
"ADALAR FAYININ NORMAL ÇALIŞTIĞI YERDE YAN ATILIMLI BİR FAYIN ÇALIŞMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”
"1894 depremi Çınar çukurunun güney kıyısında olan fay hattındadır" diyen Üşümezsoy, Armijo’nun çizdiği haritayı paylaştı. Bu haritanın çarpıldığını ifade eden Üşümezsoy, Adalar fayı ve kuzey kenar fayında 1766 depremlerinin olduğunun ileri sürüldüğünü aktardı ve ama o depremlerin yerinin ve aralıklarının bilinmediğini belirtti. Orta yükselti içinde Naci Görür’ün “Silivri ile Küçükçekmece arasındaki fay hattının 50 kilometrelik 7 büyüklüğünde deprem yapar” dediğini ifade eden Üşümezsoy, “o fayda da haritada görüldüğü gibi 30 kilometre kadar Kumburgaz çukurunda 20 kilometrede ise Büyükçekmece ve Küçükçekmece arasındaki alan vardır. Ama aralarında da 10 kilometrelik nokta nokta çizilmiş beyazla çevrelenmiş bir bölge vardır ki bu bölgedeki fay bir arada kırılamaz. Çünkü aradaki uzaklık 10 kilometrenin daha uzağındadır. Aynı yırtılmada beraber yırtılamaz. İkinci bir husus ise Adalar fayının normal fay olarak tarakları Küçükçekmece’ye kadar düşey fay olarak görülmektedir Armijo haritasında. O faya Küçükçekmece’den Büyükçekmece’ye kadar uzanan bir yan atılımlı fay çizilmektedir. Oysaki o yan atılımlı fay ile aitlik bir fayı yoktur. Adalar fayının normal çalıştığı yerde yan atılımlı bir fayın çalışması mümkün değildir” dedi.
"KESİNLİKLE ADALAR FAYINA DOĞRU BİR KIRILMA OLAMAZ"
Marmara’daki stres rejiminin 5 yüz bin yıldan beri kuzeyden güneye doğru uzanan Kuveyt çiftinin altında olduğunu belirten Üşümezsoy, maksimum sıkıştırma yönlerinin Marmara Bölgesinde yatay ve yaklaşık oklarla gösterildiği 45 derecelik doğu-batı yönlü açı yapan bir sistem olduğunu ifade etti.
Bu durumda Marmara Denizi’nde 1999 depremi ve 1894 depremi güney Marmara kıyısında; İzmit Körfezi’nin güneyinde ve doğu Marmara’nın güney kıyısında olan fayda kırılabilir diyen Üşümezsoy, “kesinlikle Adalar fayına doğru bir kırılma olamaz” dedi. Adalar fayında vektörün 45-50 derece güney doğuya doğru olan bir konumu vardır. Bu durumda maksimum sıkıştırma yönüyle sıdfır derecelik bir açı olduğu için bu sistemin çalışmayacağının altını çizdi. Mekanik olarak da Kuzey Anadolu fayının güneyden Yalova Çınarcık çukurunun güney kıyısından batısına doğru dönmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Keza EMSC (Avrupa Akdeniz Sismoloji Merkezi)’nin kıta kenarı fayı olarak Kuzey Anadolu fayının Çınar çukurunun güneyinden geçtiğini aktardı.
"İSTANBUL’DA BEKLENEN 1766 MAYIS DEPREMİ 1894 FAYINDA DEPREMİYLE KIRILMIŞTIR"
Tarihsel depremlerdeki şiddetlerden hareket ederek fayın yerini kestirme tekniğini uygulayan Tom Parsons, 1766 depreminin hem Mudanya’da etkin olduğunu (kuzey Trakya’da), ifade ederken esas olarak fay yerinin Çınar çukurunun kuzeyindeki faya denk düştüğünü aktardı. Diğer taraftan 1894 depremininde bu hatta yer aldığını ifade etmiştir. Bu boyutuyla Şener Üşümezsoy "İstanbul’da beklenen 1766 Mayıs depremi 1894 fayında depremiyle kırılmıştır. Nasıl ki Tekirdağ’da 1766 depremi Marmara Adası’ndan Ereğli’ye doğru giden fay hattında kırılma oluşmuş ise o fayda da 1912’de kırılmıştır." dedi.
Fakat bu faylar kuzey Anadolu fay sisteminin dinamiğinde değildir. Gerek kuzeydeki Kumburgaz sırtının, Kumburgaz çukuruna bindirmesi; Silivri’yle Kumburgaz arasındaki fay hattı, gerekse orta sırtı kesen ikincil bir fay olan Ereğli’nin önündeki fay hattı Kuzey Anadolu fay sisteminin içinde olmayan sıkıştırma rejiminden kaynaklanan ikincil bir fay hattıdır.
Marmara Denizi’ndeki kuzey Anadolu fayı ile ilişkili olan son yüz yıllık deprem 1999 depremi körfez ve Tekirdağ körfez ve Çınar çukurunun güneyinde 1894 çınar çukurunun kuzeyinde 1912 Ereğli sırtı ve Marmara adası önünde ve Saros Körfezi önünde.
1509’da körfez güney kıyısı ve Çınarcık güney kıyısı kırılmış, bunun batısında ise 1556’da Kapıdağ ve Biga arasındaki fay kırılmıştır.
Tarihe tersinden bakarsak 1509’da fay hattı üzerinde 1700’lü yıllarda 1719 1704 ve 1766’da bu fay kırılmış, yani İzmit Körfezi güneyi ve Çınar çukuru güney kesimi bu üç depremde 18. Yüzyılda kırılmış, diğer tarafta Marmara adası açıklarındaki 1766’da kırılmış ve devamı da Saros Körfezi’nde kırılmıştır.
Bu depremleri takip ederek 1509-1719’daki fay hattını 1999 depremi kırmış, bundan evvel de 1766 ve 1754 depremleri ise 1894 fayı tarafından kırılmıştır. Batıda ise 1912 yılında 1766’da kırılan fay Tekirdağ çukurunun güneyinde kırılmıştır.
Yukarıda üç dönemde 1500’lü yıllarda daha sonra 1700’lü yıllarda ve 1800 ve 1900’lü yıllarda kırılan faylara baktığımız zaman aslında biri güneyde İzmit Körfezi’nin güneyinde çınar çukurunun güneyinden devam eden bir fay diğeri ise Tekirdağ çukurunun güneyinden inen fay hattında yer almakta. Bu depremlerin aynı fay hattı üzerinde tekrarlanması mekanizması nedir diye sorsak, bir fay kırılınca o faydaki stres boşalmış olur. Bir faydaki kırılma aslında homojen olarak eşit bir şekilde atımla kırılmaz, atımları farklı farklı atmak halinde yer almaktadır.