CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, beka tartışmalarına ilişkin olarak, “29 Ekim 1923’te bu ülkenin beka sorunu çözüldü" dedi.
Beka sorunu var diyenlerin partilerinin beka sorunu var. Recep Tayyip Erdoğan’ın, Devlet Bahçeli’nin beka sorunu var. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkıldıkça, ay yıldızlı al bayrağa ihanet edilmedikçe, bir siyasi çıkar uğruna olmadık mihraklarla işbirliğine gidilmedikçe, bu ülkede Atatürk ve devrimleri tartışmaya açılmadıkça bu ülkenin beka sorunu olmadı, bundan sonra da olmayacak. Kendi bekasını, ülkenin bekasına endeksleyenler, özgüveni olmayanlar, gece korkudan uyku uyumayanlar, 3 belediye giderse bu ülke çökecek gibi gösteriyorlar. Bunu yapmaya kimsenin haddi yoktur” ifadesini kullandı.
"İKTİDARIN HADDİNİN BİLDİRİLECEĞİ BİR SEÇİM"
CHP’li Özel, Halk TV’de “Serhan Asker ile Siyaset Kültürü” programında, “Türkiye’de bir seçim yaklaşıyor. Yerel adayların yarıştığı, hizmetin öne çıkması gereken bir yerel seçim. Umudun, vaatlerin konuşulması gereken bir seçim. Trafik sorunu, hava kirliliği ve yeşil alanların azlığı gibi konuların konuşulduğu bir seçim istiyoruz. Seçmenin cebinde iki kart var. Bir sarı kart, bir kırmızı kart. Seçmen hangi partiden olursa olsun, icraatından memnun değilse, kendisini yöneten belediye başkanına kırmızı kartı gösterir ve gönderir. Bir de sarı kart var cepte. İşçi, memur, emekli, esnaf, işsiz gençler, emeklilikte yaşa takılanlar, 3600 ek gösterge bekleyenler… Verilen hiçbir söz tutulmamış, sarı kart cepte.
Genel iktidardan memnun değilsen, bu seçim onu uyarmanın, kulağını çekmenin seçimidir 31 Mart. Böyle yapmazsan 4 sene daha esnafı, çiftçiyi, memuru ezmeye, muhaliflerin sırtından sopayı, kulaklarından hakareti eksik etmemeye devam ederler. O yüzden 31 Mart seçimleri aynı zamanda iktidarın ve onun yedek lastiği, koltuk değneği MHP’nin haddinin bildirileceği bir seçim olarak görüyoruz.
Bu seçim, Tayyip Erdoğan ile adaylarımızın yarıştığı bir seçim değil. Bu seçim, yerelde kim daha iyi yönetir ona karar verilecek, ama Erdoğan’a da bu kadar yaptığın zulüm yanına kar kalmayacak denilecek bir seçimdir” diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:
"O KUYRUK KRİZİN VARLIĞINI GÖSTERİYOR"
Tanzim satışlar, 1970’lerin Bülent Ecevit’in başbakanlığında Muğla ve İzmir belediyelerinde başlatılan bir uygulamadır. CHP’nin sosyal demokrat anlayışı, bu tanzim satış mağazalarını Türkiye’nin dört bir yanına belediyeler eliyle koymuştu ama bir tane esnafın, bir tane çiftçinin şikayeti yoktu.
Üreticiyi de destekliyordu, esnafı batıracak şekilde değil, piyasayı regüle edecek şekilde bir uygulamaydı, halk memnundu. Tanzim satışlar Erdoğan döneminde özelleştirildi. Yerine, vatandaşa değil yandaşa katkı sağlayan süpermarket zincirleri açıldı. Sivribiber, patates, domates yüzde 80 zam alıyorsa, bunun sebebi kötü tarım yönetimi ve kötü ekonomi yönetimi.
Erdoğan diyor ki ‘Tanzim satışların önündeki kuyruk yokluk kuyruğu değil varlık kuyruğu’. Doğru söylüyor, o kuyruk Türkiye’de krizin varlığını gösteriyor, kötü yönetimin varlığını. Seçim çadırları kalkınca tanzim satış çadırları da kalkacak. Bunların fakir fukaraya, garip gurebaya, vatandaşa dostluğu mezara kadar değil, 31 Mart Pazar’a kadar.
Bunu da herkes böyle bilsin. Bu ülkenin 1. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve silah arkadaşları, ülkenin istiklali ve istikbali için kurşunların üzerine yürüdüler. Ülkenin son cumhurbaşkanı sivribiberden patlıcandan korkuyor, aradaki fark bu.
"BU ÜLKENİN BEKA SORUNU 1923’TE ÇÖZÜLDÜ"
AK Parti ile MHP tek başına sandığa gidebilecek dirençte değiller, korkuyorlar. ‘Yeniden ittifak yapacağız’ dediler. AK Parti ve MHP, Türkiye’nin üzerine kasvetli gri bulutlar gibi çöktüler. Gökkuşağı göründükten sonra herkes bilir ki bulutlar dağılacak ve güneşli günler gelecek.
Martın sonu bahar dediğimiz bu. Bu ülkeyi seven, kardeş kavgası istemeyen, ötekileştiren, şeytanlaştıran söylemlere karşı birliği, beraberliği savunan herkesle birlikte olabiliriz. 82 milyonun hizmetine, 54 milyonun oyuna talibiz. Birileri, zehirli bir dili tercih ediyor. Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nden biri millete, illet diyorlar, diğeri zillet diyor. Bu seçimi söylemleriyle terörize ediyorlar.
Terörle mücadele ederken, terör örgütünün adı anılmaz. AK Parti. iki tane belediyeyi fazladan alabilir miyiz diye terör örgütlerinin reklamını yapmayı göze almış durumdalar. 432 kilometre hak, hukuk, adalet diye yol yürüyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinden terörist çıkmaz. Birileri yüzbinlerce Amerikan askeri Güneydoğu’ya gelsin, oradan Irak’a geçsin derken, 1 Mart 2003 günü Meclis’te AKP grubundan 100 civarında milletvekilini ikna eden Deniz Baykal’ın partisinden terörist çıkmaz.
Atatürk milliyetçiliğini Beşparmak Dağları’na kazıyan Bülent Ecevit’in partisinden terörist çıkmaz. Önce meydan muharebelerinde savaşan, sonra Lozan’da yedi düvele karşı Türkiye’nin tapu senedini kabul ettiren İsmet Paşa’nın partisinden terörist çıkmaz.
Düşman donanmasına kırmızı halılar serilirken, Kartal İstimbotu’nun üzerine çıkan, oradan ufuk çizgisine bakarak, ‘Geldikleri gibi giderler’ diyen mavi gözlü devin partisinden terörist çıkmaz. Türkiye’nin bir beka sorunu vardı. 29 Ekim 1923’te bu ülkenin beka sorunu çözüldü. Beka sorunu var diyenlerin partilerinin beka sorunu var. Recep Tayyip Erdoğan’ın, Devlet Bahçeli’nin beka sorunu var.
Cumhuriyet değerlerine sahip çıkıldıkça, ay yıldızlı al bayrağa ihanet edilmedikçe, bir siyasi çıkar uğruna olmadık mihraklarla işbirliğine gidilmedikçe, bu ülkede Atatürk ve devrimleri tartışmaya açılmadıkça bu ülkenin beka sorunu olmadı, bundan sonra da olmayacak.
"KENDİ BEKALARINI ÜLKENİN BEKASINA ENDEKSLİYORLAR"
Örneğin 14 Mayıs 1950 seçimlerine gidilirken İsmet İnönü, ‘Benim yerime Demokrat Parti gelirse, beka sorunu ortaya çıkar’ demedi. Adnan Menderes, 1954’te ‘Kore’de bir tugay askerimiz savaşıyor, bana oy vermezseniz, yandınız’ demedi. Bülent Ecevit ne Kıbrıs Barış Harekatı sürecinde, ne de 1998’de Suriye ile savaşın eşiğine gelmişken, ‘Bu seçimler beka seçimidir’ demedi.
Turgut Özal, 1991’de Körfez Savaşı’nı bahane edip bir beka seçimiyle karşı karşıyayız demedi. Süleyman Demirel ne sokak hareketlerini ne ekonomik krizi bahane etmedi. Kendi bekasını, ülkenin bekasına endeksleyenler, özgüveni olmayanlar, gece korkudan uyku uyumayanlar, 3 belediye giderse bu ülke çökecek gibi gösteriyorlar. Bunu yapmaya kimsenin haddi yoktur.
"BU ÜLKENİN KORKU FİLMİ 1994’TE BAŞLADI"
Küçük bir kız çocuğu küpesini kaybettiğini fark ederse, eski gezdiği yerlere bakıyor. Biz bu ülkenin korku filmini 1994’te başlattık, Ankara ve İstanbul seçimlerini kaybederek. Yiğit düştüğü yerden kalkar. 1994’te yaptığımız hatayı yapmamız gerekiyor.
Önce kendi deyimleriyle İstanbul’a ihanet ettiler, Ankara’nın canına okudular. Demokratik Sol Parti, Ecevit’in partisi, ak güvercin, liderinin önünde saygıyla eğiliyoruz. Bugün Karaoğlan’ın partisine oyları bölüp Ak Parti’ye seçim kazandırmak yakışır mı? 1994’teki yanlışları yapmamak lazım.
Birileri partisini bırakıp oraya gidiyor olabilir ama seçmen, Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılmamalı. Bu saray düzeninin değişmesi için, 31 Mart akşamı karalar bağlamamak için bu hesabı sandıkta millet bozsun.”